Çağımızın en etkin yazarlarından Virgina Woolf'un bugün (25 Ocak) doğumgünü.
Mîna Urgan, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan incelemesi, "Virginia Woolf" kitabında yazarı hem insan, hem yazar olarak ama tarafsızca değerlendiriyor. Urgan'ın kitabından, Woolf'u "Mrs. Dalloway" eserine dair yazdıklarıyla selamlıyoruz:
Mrs. Dalloway
"Bu yeni romanını yazarken, Virginia Woolf, yalnız büyük amaçların değil, yeni tekniklerin de peşindeydi. Güncesinde Mrs. Dalloway üzerinde çalışırken, şimdiki zamanla geçmiş zamanın iç içeliğini verebilmek amacıyla "tunelling process" (tünel açma süreci) dediği yöntemi, ancak bir yıl uğraştıktan sonra keşfedebildiğim yazar. Bu süreç sayesinde, kişilerinin benliğinde "mağaralar" ("caves") açar; bu mağaraları tünellerle birbirlerine bağlayarak, o kişilerin bugünüyle geçmişi arasında bağlantılar kurar.
Virginia Woolf, kişisel sorununu, yani yaşamını zehirleyen, sonunda kendini öldürmesine neden olan delilik sorununu, yazdığı dokuz roman arasında ancak Mrs. Dalloway'de ele aldı. Kitabı bitirdikten sonra da, Aralık 1924 güncesinden anlaşıldığı gibi, bunu yapmasının doğru olup olmadığı konusunda kuşkulara düştü. Delilik sahneleriyle Mrs. Dalloway sahneleri arasında bir kopukluk görüleceğinden; bu yüzden de eleştirmenlerin onu kitabı iyi kurgulamamakla suçlayacaklarından korktu. Oysa bu kuşkuları yersizdir; çünkü Septimus Warren Smith'in deliliğiyle Clarissa Dalloway'in ruh sağlığı arasında, çok gizemli, ama belirgin bağlantılar vardır. Yazarın korkularının temelinde, roman tekniğiyle ilgili kaygılardan çok, kendi ruh hastalığının gizli ve karanlık dünyasına ışık tutmaktan çekinmesi vardır bize kalırsa.
(...)
Mrs. Dalloway bir tek günde, bir tek kentte geçtiği; bir tek başkişiyi değil, iki başkişiyi ele aldığı ve bilinç akımını kullandığı için, Virginia Woolf'u James Joyce'un etkisinde kalmakla suçlayanlar oldu. Çünkü Ulysses de bir tek kentte, bir tek günde geçer; o kitapta da iki başkişi vardır ve bilinç akımı kullanılır. Ama bunların dışında, Mrs. Dalloway ile Ulysses arasında en küçük bir benzerlik yoktur. Tek gün, tek kent ve iki başkişi benzerliği tümüyle yüzeyseldir.
(...)
Mrs. Dalloway'de olay örgüsü denilecek bir şey yoktur. Başı sonu olan bir öykü de anlatılmaz. 1923 yılının Haziran ayında geçen bir günün yirmi dört saati değil, sabahtan geceye kadar aşağı yukarı on iki saati, sürekli olarak geçmişe de dönüşler yaparak ele alınır. Yazar bu romanına "The Hours" (Saatler) adını vermeyi düşünmüştü ilkin. Böyle bir ad çok yerinde olurdu aslında. Çünkü yazar, Londra meydanlarının büyük saatlerinin, özellikle Big Ben'in çalmasından yararlanarak, her geçen saatin, hattâ her yarım saatin bilincinde olmamızı sağlar."
Virginia Woolf hakkında
25 Ocak 1882'de Londra'da doğdu. Roman türüne yaptığı özgün katkılarla edebiyat tarihine adını yazdırdı. Aynı zamanda döneminin en önemli eleştirmenlerinden biri olarak kabul edilir. 1925'te yayımlanan "Mrs. Dalloway" ünlü yazarın adıyla anılacak 'bilinç akışı' tekniğinin en başarılı örneğidir. 28 Mart 1941'de içine düştüğü ruhsal bir bunalım sonrasında evlerinin yakınlarında bir nehre atlayarak intihar etti.
(AÖ)