TBMM'nin 16 Eylül 2004 günlü oturumunda "Türklüğü, Cumhuriyeti veya Devletin Kurum veya organlarını aşağılama" hakkındaki 301 inci maddesi kabul edilmiştir.
Madde hakkında tek bir önerge verilmişti. Milletvekilleri Kemal Anadol, Orhan Eraslan, Ali Topuz, Haluk İpek, Aydın Dumanlıoğlu ve Mustafa Nuri Akbulut imzalı bu önergeye göre; TCK Tasarısının 301 inci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan ve alt sınırı "bir yıl" olan hapis cezasının alt sınırının "altı aya" indirilmesi ve 4 üncü fıkra olarak "(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." şeklindeki cümlenin maddeye yerleştirilmesi isteniyordu.
Komisyon bu önergeyi Meclis takdirine bıraktı. Hükümet adına konuşan Adalet Bakanı önergeye katıldı. Maddenin gerekçesi şöyleydi:
"Gerekçe: Eleştiri hakkı Anayasamızda güvence altına alınan ifade özgürlüğünün doğal bir parçası olup, kişilerin bu hakkı kullanmaları sonucu ortaya koydukları düşüncelerin suç oluşturmayacağı açıktır.
"Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği üzere, ağır, sert veya incitici nitelikte de olsa, eleştiri hakkı kullanıldığında kişiye yaptırım uygulanamayacağı, çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir.
"Kuşkusuz ki, eleştiri hakkının kullanıldığı bütün hallerde suç oluşmayacağı; diğer bir deyişle, söz konusu hakkın sadece bu maddedeki suçlar yönünden değil, tüm suçlar için geçerli olduğu açıktır.
"Nitekim, tasarının 26 ncı maddesinde de "hakkını kullanan kimseye ceza verilemeyeceği" öngörülerek, eleştiri hakkı da dahil olmak üzere bu konuda genel bir hüküm bulunmaktadır.
"Ancak, 30.07.2003 tarihli ve 4963 sayılı Kanunla, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 159 uncu maddesine eklenen son fıkrasına, tasarıda yer verilmemesinin yanlış anlamalara ve uygulamalara neden olabileceği düşünülerek, maddeye bu hususun dördüncü fıkra olarak açıkça yazılması gerekmiştir."
Böylece Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önerge oylandı ve kabul edildi. Böylece verilen önerge doğrultusunda değiştirilerek kabul edilen aşağıdaki 301 inci madde eski 159 uncu maddenin yerini almış oldu.
"Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama"
Madde 301-
(1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
Tasarıda yazılı olan gerekçeye göre; "maddede geçen Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır.
Bu varlık Türk Milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar. Cumhuriyet deyiminden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti anlaşılmalıdır."
Suçun maddi unsuru olan "aşağılamak" fiilinin ne olduğu maddenin gerekçesinde açıklanmıştır. Aşağılamak; suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltmaya yönelik davranışlardan ibarettir ve alenen gerçekleşmesi gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Bu hüküm karşısında, örneğin iktidarın tahkir ve tezyifi hâlinde fiilin Hükümete yönelik bulunduğu hususunda duraksanmayacak işaret ve alâmetler varsa, fiilin Hükümete yönelik olduğu kabul edilecektir.
Üçüncü fıkrada bu suçun konusu, işlendiği yer ve faili bakımından daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hâli kabul edilmiştir.
Buna göre, Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, ceza artırılacaktır.
Maddenin son fıkrasında "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." denildiğine göre, demek ki Türkiye'de eleştiri yapanların düşünce açıklamaları suç sayılabilmektedir.
Eleştiri, bir "hak" olduğuna göre bu hakka işlerlik sağlayan ortamın oluşturulması ve eleştirinin kitlelere yayılması da engellenmemelidir. Ancak aksi olmaktadır. Zaten özgür haber dolaşımının sınırlandırıldığı, eleştiri hakkının engellendiği bir yasal düzenleme varsa "demokratik siyasal yapı" yok demektir.
Dolayısıyla yeni TCK'nin demokratik siyasi yapının oluşmasına katkı sağlamaktan uzak olduğu son açılan davalarda görülmüştür. İfade özgürlüğü alanında TCK'nin düzenlemeleri sorunlar yaratmaya devam edecektir.
2005 yılı Katılım Ortaklığı Belgesine göre; Türkiye basın özgürlüğü dahil olmak üzere ifade özgürlüğünün uygulanmasını, Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ile aynı çizgiye getirmelidir.
"Görüşlerini şiddet içermeden dile getirdiği için hakkında dava açılan veya hüküm giyen kişilerin" durumları iyileştirilmelidir. (Fİ/BA)