* Fotoğraflar: Anadolu Ajansı (AA) - Pexels
Fransa'da ikinci turu dün (19 Haziran) yapılan parlamento seçimlerinde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un partisi çoğunluğu elde edemedi.
Seçmenlerin yalnızca yüzde 38'inin sandığa gittiği seçimlerde, açıklanan ilk sonuçlara göre Jean-Luc Mélenchon ve sol ittifakı Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği (NUPES) 149 sandalyeye, aşırı sağcı Marine Le Pen ile partisi Ulusal Birlik (RN) ise 89 sandalyeye ulaştı.
Peki, tüm bu seçim sonuçları Fransa ve Fransa siyaseti için ne anlama geliyor? Fransa'yı yakın gelecekte ne bekliyor? Macron'un ve diğer siyasi aktörlerin elinde ne gibi seçenekler bulunuyor?
Bu soruların cevaplarını Fransa'da akademik çalışmalarına devam eden sosyolog Dr. Engin Sustam ile konuştuk.
Fransa siyasetinde sol müştereklik
Fransa seçim sonuçları bize ne gösteriyor? Fransa'yı ve Fransa siyasetini yakın gelecekte ne bekliyor?
Daha önceki söyleşimizde de konuştuğumuz gibi, Türkiye'deki Halkların Demokratik Partisi (HDP) gibi bir sol ortaklığın ve müşterekliğin Fransa için çok acil gerekli olduğunu söylemiştim. Bu konuda sanırım haklı çıktım.
NUPES ortaya çıktı. Yani, Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği hareketi ile birlikte diğer farklı sol gruplar mecliste toplam 153 sandalyeye ulaştı.
Açıkçası, hedef olarak 200-225 milletvekili düşünülüyordu. Öyle tahmin ediliyordu NUPES açısından, Jean-Luc Mélenchon ve cephesi açısından, farklı dinamikler açısından... Ama bu olmadı.
Bir aşırı sağ "sürprizi" daha
Asıl sürpriz aşırı sağ tarafından geldi. Yani, tahmini olarak Marine Le Pen'in Ulusal Birlik (RN) partisi ile Cumhuriyetçiler, bölgeciler ve farklı sağcı grupların - bayağı ciddi bir şekilde - mecliste 170'e varan sandalyesi olması öngörülüyor. Böyle bir oy potansiyeli ortaya çıktı. Le Pen hareketinin liderliğindeki aşırı sağ ise 89 sandalye çıkardı.
Şimdi bu şu anlama geliyor: Bu tablo, aşırı sağın bu çıkışı, elbette tedirgin edici. Çünkü, Avrupa'daki farklı bölgeleri düşündüğümüzde; örneğin, Almanya'da sol kazansa bile aşırı sağ güçlü bir çıkış yapmıştı.
Dolayısıyla, "aşırı sağ Fransa tarihinde ilk kez bu sürprizle birlikte gücünü konsolide etmiş oldu" demekte fayda var.
Aşırı sağ, bu seçimlerle birlikte Paris dışındaki kırsal bölgelerde Emmanuel Macron'a inanılmaz boyutta belli hamleler yaptı.
Özellikle Sarı Yelekliler eylemleriyle başlamıştı bu. Sol, Sarı Yelekliler'in gücünü ele geçirse bile aslında bu eylemler başında Macron hükümetine karşı aşırı sağ tarafından örgütlenmiş ve orta sınıf kırsal dinamikler tarafından örgütlenen popülist bir hareketti, sonradan dönüşse bile...
Bu korkunç tabloyu, 89 milletvekilini görünce, sanırım bunun meyvelerini yavaş yavaş şimdi görüyoruz...
Fransa basını: Bu seçim, Macron için bir tokat
Öncelikle, oluşacak meclisin Macron açısından çok çatışmalı, gergin olacağı çok açık. Hatta, birinci turda seçtiği başbakan açısından düşündüğümüzde bile, bu durum istediği gibi hareket etmesini sağlayamayacak.
Mesela, France24 gazetesi, bu seçimler hakkında şöyle yazmıştı: "Bu, Macron için bir tokat." NUPES ise iddiasında başarılı.
Ulusal Birlik, yani sağ hareket için ise - Le Monde'un da yazdığı gibi - İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu "tarihi bir skor." Bu tarihi skor şu demek: Bütün gözler şu an parlamentoda yaşanacaklara çevrilecek.
Çok açık bir şekilde Ukrayna savaşı, güvencesizlik, işsizlik, sosyal hakların kısıtlanması, alım gücünde çok ciddi zedelenmeler, petrol fiyatlarının artması, yani hem benzin hem mazot fiyatlarının neredeyse 2,30 Euro'ya yükselmesi, pahalılığın artması ve Türkiye'deki gibi enflasyonun yükselmesi ile birlikte düşününce, bayağı ciddi, çatışmalı, belirsiz, gergin bir meclis ortaya çıkacağı çok açık ve dolayısıyla siyasetin risk alanları çoğalıyor.
Sol için umut ve fırsatlar
Tabii, bu konuda çok umutsuz olmamakta da fayda var. Bir yandan, politik olarak karamsar olmak gerekiyor belki, aşırı sağın bu kadar kendini gösterdiğini görünce... Diğer taraftan, bence sol için de inanılmaz fırsatlar var. HDP'nin başardığı şeyi Almanya'da sol birliktelik de başardı.
Bu, Fransa'da da biraz başarılı oldu. Fransa solu ile birlikte - NUPES merkezli konuşmak gerekirse - dünyadaki solun önünde çok ciddi, önemli durumlar ortaya çıkıyor. NUPES için - bütün bir sol adına düşünürsek - bu, bir zafer değil tabii ki. Ama çok ciddi bir yenilgi de değil.
Tersine, NUPES için özellikle müşterek bir ortak sol siyasetin nasıl yapılmasına yönelik olarak çok iyi bir deneyim olmuş olabilir bu seçimler. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve parlamento seçimleri yani...
Mélenchon ve NUPES, solun kendisine koyduğu siyasi hedefte, yani ona göre "kibirli" Macron hükümetini devirme konusunda ciddi bir blokaj oluşturduklarına inanıyorlar. Bunu açıklamalarında görüyoruz.
"Sol artık umutsuz ve melankolik değil"
Macroncular, ilk beş yıllık dönemlerinin başında, 2017'de aşırı sağı engelleyeceklerini söylemişlerdi. Sol dinamik de onu desteklemişti o dönem. Ama engelleyemedi. Tam tersine, 89 milletvekilinin çıkmasına yardım eden bir siyasetin ortaya çıkmasını sağladı. Macron siyaseti, [aşırı sağcı] Eric Zemmour gibi biri seçilmese bile ortaya çıkmasını sağladı.
Bu sonuçlar, ikinci turdan sonra yurt dışında artık tüm adayların Fransa'da gelişecek olan bir dalgayı hissettiğini gösteriyor.
Ben, özellikle bu dönemde çok ciddi bir şekilde güçlü popüler ve sosyal hareketlere gebe olacak bir döneme girdiğimizi düşünüyorum. Bu anlamda, sol çok umutsuz olmamalı - ki değil bence. Sol, inanılmaz bir enerjiyle hareket ediyor. Artık o eski, devrim yapmaya odaklanmış soldan, o sürekli melankolik olan soldan bahsetmiyoruz.
Tarihçi Enzo Traverso da böyle demişti; yani, "solun geçmişinde bir dizi yenilgi olduğunu, bunun tek sebebinin de sürekli melankoli kültürünün içindeki o devrim yapma ya da devrimle seçimlere cevap verme üzerinden yürüyen siyasetten kaynaklı olduğunu" düşünüyordu.
Bu dediğinde kaçınılmaz olarak haklıydı. Çünkü sol şu ana kadar şimdinin siyasetini bir türlü örgütleyememişti.
Biz bunu HDP'de de gördük. Daha önceki solda ve HDP'de de gördük. HDP şimdinin siyasetini örgütlemişti.
NUPES da Fransa'da bugüne, güncele, şimdinin siyasetine odaklanmış durumda. Almanya'daki solun zaferi gibi...
Bu, dolayısıyla artık melankolik bir mücadele anlayışından çıkan, geleceğe endeksli, kronik ideolojik bir cepheden konuşan soldan daha çok tam da yan yana duran, bugünkü ortak durumun ne olduğunu çok iyi gören, siyasal krizlerin şimdiki zamanını çok iyi okuyan örgütlü bir sol yan yana gelebilir. Ve bu tabii ki Avrupa'da bir dalga da yaratabilir.
Bunu tırnak içinde söylüyorum. Çünkü diğer yandan Avrupa'da yükselen aşırı sağı da elbette unutmamak gerekiyor.
Ukrayna savaşı, işsizlik, güvencesizlik...
Türkiye'de merak edilen iki soru ile bitirmem gerekirse; söylendiği gibi Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un seçimleri yenileme gibi bir ihtimali var mı? Ve, seçimlere katılımın yüzde 40'ın altında kalmasının sebepleri sizce ne olabilir?
Daha önce de söylediğimiz gibi, aşırı sağdan duyulan korkudan dolayı Macron Cumhurbaşkanı seçilmişti ve burada da - daha NUPES kurulmadan - sol, Macron'a bu kibirli siyasetini bırakması gerektiğini söylemişti.
Bu konuda da NUPES başarılı oldu. Macron, istediğini elde edemedi. Yani, onun beklediği, diğerlerine ihtiyaç olmadan başbakanlığı onaylamak için 265-325 arası bir sandalyeydi. Bunu yapamadı. 245'te kaldı. Bu durum, Macron'un verdiği pek çok sözde başarılı olamayacağını gösteriyor. Örneğin, kendisi emekli maaşlarında bir artış yapacaktı. Bu konuda sanırım artık solla diyalog içinde hareket etmek zorunda kalacak.
Şu anki başbakan, yani son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra atanan Élisabeth Borne, Macron'cu cepheden. Kendisi şunu dedi: "Ulusal Meclis V. Cumhuriyet döneminde, yani bu dönemde, asla böyle bir yapılanma yaşamadı. Bu durum hem ulusal hem de uluslararası olarak yüzleşmek zorunda olduğumuz zorluklar açısından ülkemiz için bir risk teşkil ediyor."
Başbakanın bu açıklaması gösteriyor ki belli zorluklarla karşılaşacak bir Macron hükümeti var. Çünkü karşısında ekoloji, işsizlik, sosyal güvence, savaş var. Ukrayna savaşı çok belirleyici olacak.
Ayrıca, diğer taraftan da çok riskli açıklamalar var. Örneğin, İngiltere Genelkurmay Başkanlığı'nın "Ordumuzun Üçüncü Dünya Savaşı'na hazırlıklı olması gerekiyor" gibi garip açıklamalar yaptığı bir dönemden bahsediyoruz. Ya da NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in kalkıp Ukrayna savaşının yıllara yayılacağından bahsetmesi...
Bu, şu demek: Avrupa hegemonyasının ortaya çıkaracağı çok ciddi riskler var ve Fransa ve Macron hükümeti - bu yenilgiyle birlikte - çok ciddi boyutta belirli tedirginlikler yaşayacaklar. Bu da şu anlama geliyor: Sistematik olarak mecliste diğer dinamiklerle görüşmek zorunda kalabilecekler.
Belki Mélenchon başbakan olamadı. NUPES'un iddiası buydu. Aşırı sağa blok koymak açısından başarılı oldu. Diğer taraftan da Macron'u devirmekti... Yani, başbakan olarak Macron'un bütün dediklerini altüst etmek üzerine kurulu bir şey düşünüyordu. Ama elbette bu da olmadı.
Öte yandan, Macron'a engeller oluşturduğu çok açık. Sanırım, bugün bu ufak başarısı üzerinden Macron'un kendi kampında özellikle muhalefet güçleri açısından nasıl bir siyaset izleyeceğini kısa zamanda göreceğiz. Çünkü Macroncular psikolojik olarak 2017 seçimlerine göre bu seçimlerde - tırnak içinde konuşmak gerekirse - bayağı ciddi "tokat yediler."
Seçime katılım oranı neden düşük kaldı?
İkinci sorunuza gelecek olursak... Sandığa gitme oranının neden bu kadar düşük olduğunu şu an herkes sorguluyor. Ama bu Fransa'da sanırım uzun bir süredir çok ciddi bir gelenek. Bunu söylememde fayda var.
Bu yüzde 38 oranını, bu düşüklük meselesini şu şekilde okumak lazım: Sandığa ve seçime güvenmeyen bir oy potansiyelinin olduğunu görmek gerekiyor. Yani, kendini temsil ettiğini düşünmeyen, mecliste temsil hakkının dikkate alındığını düşünmeyen ya da buna inanmayan çok ciddi bir kesimin olduğunu düşünüyoruz.
Ben bu kişilerin özellikle sol ve göçmen ağırlıklı olduğunu düşünüyorum daha çok. Çünkü Fransa'da sağ, yani çok çok aşırı sağ seçimlere katılıyor gücünü göstermek için... Biz burada Le Pen ile gördük ki sağ bu şekilde seçimlere katılarak gücünü konsolide edebiliyor.
Diğer taraftan, bu katılamayan yüzde 28'lik kesim ile ilgili... Bu konuda yanılabiliriz çünkü bu konuda çok ciddi bir araştırma yok... Tahmin ederek söylüyorum. Ben burada aşırı sol bir eğilim olduğunu düşünüyorum. Ondan dolayı da bu durum çok moral bozucu değil. Ben burada doğrudan göçmenlerin etkili olduğunu elbette ki düşünüyorum.
Bunu Le Monde da yazmıştı: Tüm bu 577 milletvekili, tüm bu farklı dinamiklerdeki farklı politik gruplar şunu artık çok iyi düşünmek zorunda: Neden yüzde 38'lik oy potansiyeli ile siz hepiniz seçildiniz de geri kalan yüzde 62 oy potansiyeli seçime gitmedi?
Burada şu an böyle bir tartışma var: Bunu herkesin düşünmesi ve bu insanları ikna etmesi gerekiyor. Yani, "sandığa gitmeyen seçmenlerin ikna edilmesi gerekiyor" gibi bir tartışma var şu anda...
Yani, Emmanuel Macron, aşırı sağ ve NUPES arasında gidip gelirsek, yani bu üç belirleyici nokta arasında gidip geçsek, Fransa'nın yurt içi ve yurt dışı siyasetinde belki de bu yüzde 38'in dışında kalan seçmenler belirleyici oldu demekte fayda var.
Engin Sustam hakkındaEngin Sustam, 2016 Barış İçin Akademisyenler (BAK) imzasından sonra ikinci kez işinden atılan akademisyenlerdendir. Çalışmalarına Avrupa'da devam etmek zorunda kalan Kürt akademisyeni, Paris 8 Universitesi, ENS, Cenevre Universitesi'nde misafir hoca olarak davet etti. Kendisi bu üniversitelerde sosyoloji, politik felsefe ve sanat alanlarinda dersler verdi. Şu an Cetobac-EHESS'e, Experice-Paris 8 Universitesi ve Cenevre Universitesitelerine bağlı olarak çalışmalarına davet ediyor. 'Şiddet ve Direniş arasında Kürt Madunluğu ve Sanat' adlı Fransızca ve 'Kırılgan Sapmalar-Sokak Mukavemetleri ve Yeni Başkaldırılar' adlı iki kitabı bulunuyor. Yakında Türkçe olarak 'Kürt Sanat Çalışmaları ve Dekolonyal Estetik' adlı yeni kitabı yayınlanacak. Aynı zamanda bir çok uluslararası ortak kitapta, dergide sanat, siyaset, felsefe ve sosyoloji alanlarında makaleleri yayınlandı. NGBK'da 2021 yazinda gerçekleşecek olan 'Bê Welat: Unexpected Storytellers' adlı serginin de küratorlerinden biridir. |
(SD)