İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Türkiye’deki ifade özgürlüğü mücadelesinin bilinen isimlerinden.
Hukukçu Yard. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ile birlikte yaptıkları başvuruyla Türkiye’yi YouTube’u sansürlediği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mahkum ettirmeleri bir yana, Wikipedia gibi erişim engellerine karşı hukuk mücadelesi yürütüyor.
Akdeniz ve Altıparmak Türkiye'de devam eden birçok ifade özgürlüğü davasına, hukuki destek veriyor. Avukatlar Ali Deniz Ceylan ve Sevgi Kalan Güvercin'le beraber ekip olarak Atilla Taş, Murat Aksoy, Tunca Öğreten, Mahir Kanaat’ın aralarında olduğu birçok gazetecinin, Barış için Akademisyenlerin, öğrenci ve sivil toplum temsilcilerinin ifade özgürlüğü davalarına hukuki destek veriyor, takip ediyor.
Bu nedenle, AİHM ve ifade özgürlüğü kararları dendiğinde ilk akla gelen isimlerden.
AİHM’de birçok ifade özgürlüğü dosyası sonuç bekliyor.
Türkiye’nin ek süre isteyerek süreci uzatması Cumhuriyet davası tutuklularının başvurusu söz konusu olduğunda gündeme gelmişti. AİHM, her ne kadar iç tüzük değişikliğine giderek tutuklu gazetecilerin dosyalarına öncelik verme kararı almış olsa da Mart 2017’de yapılan başvuru için Türkiye 6 Kasım’da savunma verdi. Arada Türkiye hükümeti üç defa erteleme istemiş, ikisinde talebi kabul edilmişti.
Türkiye’de birçok dava açısından gözler, AİHM’den çıkacak kararda. Ancak AİHM’in Olağanüstü Hal Komisyonu’nun (OHAL) kurulmasının ardından “iç hukuk yolları tükenmedi” gerekçesiyle bazı başvuruları kabul etmemesi, kabul ettiği başvurulardaki yavaş ilerleyişi Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından da protesto edilmişti.
Tüm bu gelişmeler ışığında, AİHM’in tavrını, Türkiye’nin tutumunu Akdeniz’e sorduk.
AİHM'den "Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum" Tavrı
* AİHM'in Türkiye'den gelen dosyalara yaklaşımı nedir?
15 Temmuz darbe girişimi sonrası yapılan başvuruların bir kısmına her ne kadar öncelik verilmiş olsa da bu dosyalar çok yavaş ilerliyor. Özellikle tutuklu gazetecilerle ilgili dosyaların çok daha hızlı ilerlemesi gerekirdi çünkü birçoğu için tutukluluk süreci devam ediyor.
Dahası, KHK ihraçları ile ilgili başvuruları da Köksal kararında kestirip attı AİHM ve bugüne kadar hiç bir karar vermemiş ve kurulması ve başvuru kabul etmesi bir seneden fazla süren OHAL Komisyonu’nu da şimdilik tanıdı.
Halbuki Türkiye’de etkili olduğunu söyleyeceğimiz bir iç hukuku yok. Anayasa Mahkemesi de çok fazla başvuru yapıldığını söyleyerek bir türlü karar vermesi gereken ve siyasi nitelikli başvuruları karara bağlamıyor. Tutuklu gazetecilerle ilgili tek karar dahi vermedi Anayasa Mahkemesi. Dolayısıyla, etkili olduğunu söyleyeceğimiz bir iç hukuku yok. Olmadığını da AİHM’in görebilmesi gerekirken "Görmedim duymadım bilmiyorum” şeklinde yaklaşıyor şu anda. Kanımca tavrının daha net olması gerekir.
"Mahkemenin hızlı karar vermesi gerekir"
* AİHM, tutuklu gazeteciler konusunda dosyalara öncelik verme yönünde bir karar almıştı. Ama sizin "AİHM öncelik verdiği başvurulara bir an önce bakmalı" şeklinde eleştiriniz olmuştu. AİHM'in bu konuda yöntemi nasıl? Yeterli mi?
İlk başvuruları Atilla Taş ve Murat Aksoy için biz ekip olarak yaptık Aralık 2016 sonunda. AİHM “Şubat’ta öncelik verdik” dedi ama hükümete bu başvuruları duyurması Haziran’ı buldu. Hükümetten cevap geçen Cuma geldi, bizden cevap 22 Aralık’a kadar bekleniyor. En erken karar vermesi Şubat/Mart 2018’i bulur.
Kanımca, özellikle tutukluluk durumu devam eden gazeteciler için daha hızlı karar verilmesi gerekir. Madem öncelikli olarak inceleme kararı verildi, süreç daha hızlı işlemeli. Normale göre daha hızlı olması kanımca yeterli değil.
* AİHM kararlarının Türkiye'deki yargı üzerinde nasıl bir etkisi oluyor?
Eğer AİHM, Türkiye’de etkili bir iç hukuku yolu olmadığına karar verirse, o zaman çok ciddi bir etkisi olacaktır. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruları da etkiler bu yönde bir karar. Dahası, AİHM nezdinde alınan önemli kararların da iç hukukta uygulanması meselesi var. İş sadece karar vermekle de olmuyor. Örneğin dün açıklanan Murat Işıkırık kararı çok önemli. Devam eden birçok davada hemen dikkate alınması lazım.
"AYM pilot kararlar alabilir, ama almıyor"
* Türkiye'nin AİHM'e yönelik tavrı nasıl, savunmasını nasıl kuruyor? Birden fazla kez süre erteleme istediğini biliyoruz, bunun sonuçları ne oluyor?
Türkiye’nin tavrı “Biraz bekleyin, bizim çok işimiz var. FETÖ ile uğraşıyoruz, Olağanüstü Hal devam ediyor, Anayasa Mahkemesi’ne çok fazla başvuru var” şeklinde.
Sayısal olarak fazlalık olabilir ama pilot kararlar alınması mümkün. AİHM’in yaptığı gibi öncelikli olarak birçok başvuru Anayasa Mahkemesi tarafından da incelenebilir.
Ama aksine Anayasa Mahkemesi beklerken AİHM Atilla Taş ve Murat Aksoy başvurularını ciddiye aldı ve Anayasa Mahkemesi’nden çok daha önce incelemeye başladı. Anayasa Mahkemesi ancak Atilla Taş ve Murat Aksoy 24 Ekim’de tahliye olduktan ve Hükümet AİHM’e bu dosyalarla ilgili cevabını sunmasına bir kaç gün kala 27 Ekim’de dosyaları incelemeye başladı ve Adalet Bakanlığı’ndan görüş talep etti. Etkili olduğu iddia edilen iç hukuk yolu bu mu?
Hükümet savunmalarında genel olarak iç hukuk yollarının tüketilmeden AİHM’e başvurulamayacağını iddia ediyor. Buna ek olarak yargılananların gazeteci oldukları için değil haklarında terör örgütü üyeliği iddiası ve bu yönde kuvvetli şüphe olduğu için yargılandıklarını genel olarak belirtiyor.
* AİHM yolu sürmekte olan soruşturma ve yargılamalar açısından bir "umut" sayılabilir mi?
Türkiye’de etkili bir iç hukuku mevcut değilken maalesef tek umut AİHM. (EA)