Lubunca hakkında master tezi yazan Lilith Bardakçı, “Lubunca bir anti-dildir” diyor.
google'a "Lubunca" yazınca karşınıza çok sayıda cümle çıkıyor, bunların çoğunun basit anlatımlı ifadeler olduğunu görüyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi’nden Lilith Bardakçı’nın verdiği bilgiye göre durum öyle “basit” değil aksine Lubunca bir “anti” dil.
Bardakçı Lubunca’ya farklı perspektiflerden bakan araştırmacıların bulgularını da anlamamızı sağlıyor.
Osmanlı’dan günümüzde kadar İstanbul’da Şişli, Beyoğlu civarlarında ortaya çıkan Lubunca’ya dair kapsamlı bir araştırma yapan Bardakçı’yı dinliyoruz.
Tez yazma süreciniz nasıl başladı?
Ben dilbilim bölümünde master öğrencisiyim. Sosyal dilbilimle ilgiliyim.
Dilin cinsiyet, kimlik ve toplumla ilişkisi üzerine çalışmalar yapmayı seviyorum. Tezimdeyse direkt Lubunca üstüne odaklanıyorum.
Aslında İngilizce öğretmenliği mezunuyum. Bölümdeyken dilbilim dersleri almaya başladım.
Ve sonrasında da işte bu alanda master yapmaya karar verdim.
İlk master başvurularımda cinsiyetsiz dil üzerine çalışacağımı söylüyordum. Bu yüzden yazılı sınavı geçmeme rağmen sözlü mülakatta elendim iki sene boyunca.
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki Dilbilim master programının odağı daha yapısal ve teorik dilbilim, sosyaldilbilime pek odaklanmıyor. Benim bu söylediğim konu daha sosyal dilbilimin konusuydu. Sonrasında fark ettim ki aslında Lubunca üstüne çalışmalar, analizler yapabilirim. Üçüncü sene başvururken bununla başvurdum ve kabul aldım.
Şaşırdınız mı peki; tepkiniz ne oldu?
Türkiye'de sosyal dilbilim alanında çalışabileceğim master programı olan bir üniversite yok.
Artık yurtdışı için planlar ve hazırlıklar yapıyordum. Tam o sırada üçüncü sefer de kabul aldım. Dolayısıyla çok da sevindim.
Nasıl karşıladı hocalar önerinizi?
Açıkçası anti dil önerisiyle gittiğimde hocam şok oldu ve dedi ki “Aaa evet! Lubunca tam olarak bu.” Resmen anti-dil tanımına cuk oturuyor.
Gerçekten anti dilin mükemmel bir örneği Lubunca, o yüzden danışmanım çok heyecanlanmıştı ve destekleyici davranmıştı. Onun dışında diğer derslerimde de Lubunca ile ilgili analizler yaptığımda yine aynı şekilde “İlgi çekici bir konuymuş” diye hep olumlu dönüşler aldım.
Siz de hayatınızda Lubuncayı kullanıyorsunuz tabii. Hayatın ne kadarına hakim?
Açıkçası ben trans-sosyal yaşıyorum diyebilirim. Çevremdeki tüm birinci derece yakınlarım trans yani tam olarak lubun komünitesi içerisinde yaşayan birisiyim.
İkinci dereceden yakın çevremde de LGBTİ+ arkadaşlarımla sosyalleşiyorum çoğunlukla.
Dolayısıyla sosyal hayatımda standart Türkçe konuştuğumu pek söyleyemem.
Hatta bazen alışverişte, iş yerimde vesaire veya annemle konuşurken böyle takılabiliyorum. Bir şey söylüyorum anlamıyorlar. Kendimi düzeltiyorum tekrar. Türkçesini söylüyorum.
Açıkçası daha çok Lubunca kullanıyor olmam çok işime yarıyor. Zaten araştırmalarımda WhatsApp yazışmalarımı data olarak kullandığım da oldu. Onlar da bir veri sonuçta. Bir kelimenin, fiilin kullanımını analiz ediyorum mesela, yazışmalarımdaki kullanılışlarını inceliyorum. Böylece dili doğal olarak kullanılışı üzerinden inceleyebiliyorum. Çünkü yazılı da olsa doğal olarak gelişen dil verileri bizim dili kavramamızda çok kritik.
Heterolar da kullanıyorlar Lubunca kelimeleri aslında. Dikkatimi çekiyor ama aynı insanı on dakika sonra homofobik söylemde görebiliyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor. Sizin de böyle gözlemleriniz oluyor mu?
Bu aslında o kişinin bulunduğu ortamdaki değerlerle ilişkili. O bulunduğu ortamdaki değerler gereğince Lubunca bir kelimeyi orada kullandığında avantajlı olacağını biliyor ve o an onu kullanıyor. Ama bu o kişinin aslında sahiplendiği bir dil olmuyor. O dilin taşıdığı değerlere sahip olduğunu göstermiyor.
Mesela “cıvır” “cis kadın” demek. Şimdi bu ikisinin anlamı aynı ama “cıvır” dediğimde ifade edilen şey lubunyalar için başka bir şey oluyor. Çünkü bizim günlük hayatımızda kullandığımız ifadelerdeki cıvırın özellikleri nalubunya birisinin kullandığı ifadelerdeki cis kadınların özelliklerden farklı. Dolayısıyla kelimenin altındaki anlamsal birikim farklı. Mesela “orospu”, biz birbirimize “orospu” dediğimizde taşıdığı anlam farklı ama hetero birisine sokakta “Selam orospu” dediğinde farklı oluyor.
Tezinizin başlığı ne?
Baktığımızda Lubunca üzerine yapılmış çok fazla araştırma yok. Şu an dört tane var. İlki sadece Lubunca’daki bazı Romani kelimeleri listeleyen bir not gibi. Bir diğerinde Kontovas (2012) tarihsel ve etimolojik analizini yapıyor. Ardından Biondo (2017) Erasmus’la buraya gelmiş. Burada Lubunca'yı görmüş. Master'da tez yazmış. Anket ve röportajları ile Lubunca konuşanların demografisine dair bilgiler toplamış. Lubuncanın ölüp gitmeyeceğini ilk o savunmuş. Ardından Acar (2021) da Lubunca’nın YouTuber’lar tarafından kullanımını inceleyip görünürlükle beraber form değiştirdiğini, artık belli bir sosyal sınıf göstergesi olan bir şive gibi olduğunu söylemiş. Çok büyük katkılar bunlar ancak henüz ortak bir tanım yapılabilmiş değil.
Lubunca aslında eşsiz değil, dünyada benzer örnekleri var. LGBTİ+’lar kendi aralarında bir şekilde kendilerine gizli dil oluşturabiliyorlar. Veyahut işte anti diller oluşturabiliyorlar. İngiltere’de konuşulan Polari en popüler olanlardan, üzerinde çok araştırma yapılmış fakat artık konuşulmayan bir argo.
Ben de bir lubunya dilbilimci olarak bu konuya yöneldim. Lubunca konuşan komünitenin bir parçası olarak lubunyaların perspektifiyle dilbilim literatürüne katkıda bulunmayı hedefliyorum. Lubunca’nın ne olduğuna dair pek bir uzlaşma yok literatürde diyebilirim. İlk araştırma makalemi argo olduğu iddiasını çürütmek üzerine yazdım. Dolayısıyla az çalışılmış bir anti-dil üzerine odaklandığım için tezimin odağı ve başlığı “Lubunca’nın dokümantasyonu ve karakterizasyonu” olacak sanırım.
Lubunca’ya dair ne gibi bulgular elde ettiniz peki?
Onur haftasında bir sunum yapmıştım. Orada da belirtmiştim. Ankara ve İstanbul lubunyaları arasında bir şive farkı var. Lubuncada da şiveler var aslında. Dahası Lubuncanın farklı jargonları ve argoları var tıpkı Türkçenin farklı şiveleri, jargonları ve argoları olduğu gibi.
Bir de sanırım Berlin'de çok geniş bir komünite var anladığım kadarıyla. Günümüzde bizim burada konuştuğumuzun daha eskisi gibi. Ülker Sokak’tan falan kalkıp oralara gidenler o halini korumuşlar ve bizim günümüzde kullanmadığımız daha eskilerde kullanılan Lubunca kelimelerin hâlâ orada olduğunu fark ettim. Ama bunlar üzerine henüz tam olarak odaklanabilmiş değilim.
Hep böyle Lubunca nedir diye konuşuyoruz. Peki, Lubunca nedir, ne değildir?
Türkçeyle eş değerde bir dil varyasyonu aslında. Fakat farkı nedir diye baktığınızda değerler farklı. Sahip olunan gerçeklikler farklı, yaşantı ve ifade edilen şeyler farklı bu doğrultuda.
Hani hep şey diyoruz ya dil bir şekilde ataerkiyi yeniden üretiyor, söylemlerle kadınlar bastırılıyor vs. Lubuncada kadınlar yüceltiliyor söylemlerle. Kadın olmak norm olarak kabul edilen bir şey neredeyse. Lubuncada ezilen kadın değil, Lubuncada ezilen erkek oluyor. Yani o toplumsal hiyerarşi farklı. Hegemonya tarafından ezilen daha “kıymetli” lubunyalar arasında. Trans kadınlar cis kadınların üzerinde buradaki hiyerarşide. Lubunyaların konuştuğu dil de bunu gerçekleştirmek ve sürdürmek için standard Türkçeden farklılaşmış aslında.
“Şiddet dilde başlıyor” diyoruz ya. O zaman Lubunca tam da bunun karşısında duruyor diyebilir miyiz?
Diyemeyiz. Aynı şiddeti farklı şekilde farklı gruplara uygulayarak eşitliğe sebep oluyor diyebiliriz belki.
Ha erkeği aşağılamışız, ha kadını aşağılamışız, ikisi de aynı. Bu yüzden aslında Lubunca Türkçeyle aynı güce sahip. Dil aracılığıyla birisi aşağılanıyor, birisi yüceltiliyor. Peki, burada fark ne? Sosyal hiyerarşideki güç sahibi. Yukarıdaki kim, aşağıdaki kim? Kim aşağılanıyor, kim yüceltiliyor?
Lubuncanın bir anti-dil olduğunu savunduğum araştırmam önümüzdeki sene yayınlanacak diye umut ediyorum. Tezimin de 2024 Haziran’da bitmiş olmasını planlıyorum.
(EMK/AÖ)