Cumartesiyi pazara (30 Temmuz) bağlayan gece, saat 01:00 ile 03:30 arasında ABD tarafından finanse edilen ve sağlanan İsrail bombaları Kana'yı vurdu. Aynı köyde 1996'da İsrail bir katliama sebep olmuş ve BM kampında kalan 103 sivili öldürmüştü. İsrail bu kez de yoldan uzak, tamamı yerleşim birimi olan bir bölgeyi vurdu Kana'da. Associated Press'e göre toplam 56 ölü var; 20'den fazlası çocuk. Bombalanan bölgeye pazar sabah saat sekizden önce kimse gidemedi. Lübnanlı sivil savunma ekipleri cesetleri uzaklaştırmaya çalışırken İsrail uçakları yolları bombalamaya devam ediyordu.
Devam eden bombalama ve teknik yetersizlikler nedeniyle sivil savunma ekipleri olay yerini terk etmek zorunda kaldı, arkalarında pek çok yaralıyı da yardım bekleyeni bırakarak.
Masri'yle Kana bombalamasının hemen ardından konuştuk.
Şu anda Lübnan'da durum nedir?
Lübnan Yüksek Yardım Konseyi'nin verdiği bilgilere göre İsrail bombalamalarında ölenlerin sayısı son derece yanlış yansıtılıyor. Sağlık çalışanları ve kriz masasının verdiği bilgilere göre gerçek ölü sayısı 1000. Kızılhaç yetkilisi Sami Yazbek sadece Tyre'de 125 ölü ve 150 kayıp ya da enkaz altında kalmış insan vardı, diyor
Yüksek Yardım Konseyi yetkilileri de yerinden edilen insan sayısını 866.780 olarak veriyor. 106.780 kişi 652 okula sığınırken, 550 bin kişi de ailelerin, arkadaşların yanında, kiliselerde ve camilerde, hatta parklarda kalıyor. 210 bin kişi Suriye, Ürdün, Kıbrıs ve körfezdeki diğer ülkelere göç etti.
Hizbullah ne istiyor?
Hizbullah üç şey istiyor: İsrail'in 1982'den 2000 yılına kadar işgali sürdürdüğü Güney Lübnan'a yerleştirdiği 400.000 kara mayının haritasını vermesini, bazıları 25 yıldır İsrail hapishanelerinde olan Lübnanlı tutukluların serbest bırakılmasını ve İsrail'in Şeba Çiftlikleri'nden çekilmesini.
Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesine, Lübnan'ın bir başlangıç olduğuna dair yorumlar ağırlık kazandı son günlerde. Ne diyorsunuz?
Beni gerçekten endişelendiren ABD'nin yeni bir Ortadoğu yaratma yolundaki planları. Irak ve Afganistan'da yarattıklarını gördük ve bu yüzden küçük ülkemin geleceği için çok endişeliyim.
NATO'ya benzer çokuluslu bir silahlı gücün İsrail-Lübnan sınırına yerleştirilmesi ve daha da kötüsü Lübnan-Suriye sınırına yerleştirilmesi düşünülüyor. Bu birlikler ulusal direniş hareketini ve savunmayı zayıflatacak.
Böylece ülkemize silahlı, emirleri yurtdışından öncelikle de ABD'den alan bir başka işgal gücü yerleşecek. Bu da cehennem gibi bir şey olacak ve hiç bitmeyecek olan bir savaşın içine çekileceğiz. (TS/TK)
* Talin Suciyan, Dr. Rania Masri'yle yaptığı bu röportajı İnternet üzerinden gerçekleştirdi.