"Birleşmiş Milletler'in (BM) kararı tamamen askeri amaçlı. Türkiye yardım etmek istiyorsa, sivillere insani yardım göndermeli. Lübnan halkı değil Türkiye'nin, hiç kimsenin askerini istemiyor."
Dayanan, 18-24 Ağustos arasında Lübnan'da gözlem için bulunan, İHD ve İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) heyetinde yer alıyordu.
"BM kararı Ortadoğu'da çatışmaların geçici olarak durmasına hizmet ediyorsa da, ileride daha şiddetli çatışmaların zeminini yaratacak" diyor.
"İsrail doğrudan sivil alanları hedef aldı"
İzlenimlerini şöyle özetliyor Dayanan:
"Beyrut'a girdiğimiz andan itibaren vurulan yerlerin çoğunun sivillerin yaşadığı yerler olduğunu gördük. Sivillerin kullandığı, askeri hedef olmayan yolların, otobanların kesişme noktalarının vurulduğunu gördük. Bombalar yolları viyadükten imha etmiş, altındaki yolları da üzerinde araçlarla vurmuştu. Kağıt gibi yırtılmış otomobiller vardı.
"Vurulan bütün bölgeler gittik. Bu bölgelerde İsrail'in basına yansıttığını tam tersine, doğrudan sivil alanları hedeflediğini gördük. Benzin istasyonları, sivillerin kaçış yolları, bakkallar, su depoları.gibi. Buralarda silahlı güçlerin mevzi alması da mümkün değil. Saldırının amacının insansızlaştırmak olduğu anlaşılıyordu. Sivillerin işine yarayabilecek her şeyi bombalamışlar."
"İnsanlar bombardımanda, açık hedeften biraz daha uzak olduğu için sığınaklara gitmişler. Örneğin Kana'da dağın yamacındaki evlerinden çıkıp sığınaklara girmişler. Ama kendi evleri değil, sığınaklar vurulmuş."
Yas evleri
"Kana bir vadinin yamacına kurulu bir yerleşim. İsrail uçakları, uzaklaşırken bile otomatik silahlarla binaları taramışlar. İbadet yerleri vurulmuş. Camiler kullanılamayacak durumda. Evler de öyle. Kasabalar toplu mezara dönüştürülmüş durumda. Zaten birçok toplu mezar gördük.
"Patlamamış çok sayıda bomba gördük. Her yerde keskin bir çürüme kokusu vardı.
"Bombardıman nedeniyle kullanılabilecek bina kalmamış. Ayakta olan, içinde insan yaşayan her yer, yas evi halinde. İnsanların sözlerinde öyle çok politik veya dinsel bir söylem yok. Ağır bir yas, matem var.
"Bir de sürekli bir beddua hali var. Öncelikle İsrail'e ve ABD'ye. Ardından onlara destek olanlara ve kendilerine destek olmayan Arap liderlere beddua ediyorlar."
Dayanan: Asıl tutarsızlık asker göndermek
Başbakan Erdoğan'ın "Bir taraftan çocuklar, anneler, kadınlar ve yaşlılar ölürken, öldürülürken ağlayacaksın. 'Niye bu işte bir şeyler yapmıyoruz' diye çırpınacaksın" dedikten sonra Lübnan'a asker göndermeye karşı çıkmanın "tutarsızlık" olduğuna dair sözleri için de "Asıl tutarsızlık, bu sözler" diyor Dayanan.
"Lübnan halkı asker değil, acılarını giderecek sosyal yardım bekliyor. Doktor, hemşire, sağlık çalışanına, ilaca, tıbbi malzemeye ihtiyaçları var. Hastanelerin büyük bir bölümü vurulmuş durumda."
"Başbakan bu önemli noktayı çarpıtıyor. Askerler orada insani amaçla bulunmayacak. İnşaatta çalışacak değiller. Örneğin Gana'dan gelen BM askerleriyle görüştük. Ne Arapça ne İngilizce biliyorlar. Neden orada olduklarını da bilmiyorlar. Geçen araçların içine kafalarını uzatıp 'geç' diyorlar."
"Yardımlar dağıtılmamış"
Lübnan'daki görüşmelerinde, yardımlarla ve Lübnan hükümetinin tavrıyla ilgili bir şeyin de ortaya çıktığını belirtiyor Dayanan:
"Halk, Lübnan hükümetinin karşı gibi görünse de, Hizbullah'ın Lübnan'daki gücünü azaltmak için.İsrail saldırısını dolaylı olarak desteklediğini düşünüyor. Lübnan hükümetinin gelen yardımları dağıtmadığını söylüyorlar. Dolayısıyla, insani yardım yaparken, bu yardımlar üzerinde söz sahibi olmak için, yardımla ilgili yerel halka da bilgi vermek gerek.
"Halk 'asker istemiyoruz', elçilik 'çok istiyorlar' diyor"
Dayanan, BM gücünün nasıl karşılandığıyla ilgili de şunları söylüyor:
"Türkiye'den gelen insani destekten son derece memnunlar. Ama Türkiye'nin BM kararıyla asker göndermek için hevesli olmasını anlayamadıklarını söylediler. Kesinlikle asker istemiyorlar. Birçok sivil, herhangi bir asker istemediklerini, ama özellikle Türkiye'den asker istemediklerini söyledi. 'BM taraf olduğunu gösterirse, biz de kendimizi savunabilir, karılık verebiliriz. Bu yüzden Müslüman ülkelerin askerlerini istemiyoruz' diyorlar.
"Ermeni, Kürt, Arap mahallelerde bu bakış açısı aynı; fark etmiyor. Hizbullah'ın sorumlusu da bize, 'Kimseyi bağrımıza basmayacağız. İddialar safsata' dedi."
Ancak, Lübnan'daki Türkiye Büyükelçiliği'ne gittiklerinde bambaşka bir portre çizildiğini söylüyor Dayanan.
"Büyükelçilikte bize bütün halk Türkiye'nin askerini sabırsızlıkla bekliyormuş gibi bir portre çizildi. Biz de kendi görüşmelerimizden bahsettik. Bunun üzerine, bize 'görüştüklerinizin listesini verin' dediler. Biz de 'gördüğümüz kadarıyla objektif değilsiniz' dedik ve görüşmeyi sona erdirdik."
Hizbullah'a desteği cezalandırma saldırıları
"Sivil alanlar dışında vurulan askeri bir yer tespit edemedik" diyor Dayanan. "Genel gözlemimiz şuydu: Şii halkın yaşadığı, Hizbullah'a destek veren sivillerin yerlerine saldırılmış. Amaç, Hizbullah'a desteği cezalandırmak.
"Örneğin modern bir yaşam alanı, 80 bin kişilik bir mahalle olan Dahye, enkaza dönüştürülmüş. Kullanılabilir kalan bina sayısı 20'yi geçmez."
"Hizbullah daha da güçlendi"
Dayanan " Hizbullah halen bölgede çok etkin bir güç. Saldırı Hizbullah'ı daha da güçlendirdi" dedikten sonra, saptamalarını şöyle özetliyor:
"Hizbullah, siyasal bir yapıdan çok, sosyal bir kurum olarak çalışıyor. Halk içinde İsrail'e direnişinden dolayı sempatisi artmış durumda. Bunu eski BM sözcüsü Timur Göksel de, büyükelçilik yetkilileri de doğruladı. Bize Hizbullah'a desteğin daha önce yüzde 40 civarındayken, İsrail'in saldırısından sonra yüzde 70'e vardığını söylediler.
"Hizbullah saldırı sırasında halka yardım etti. Bombardımandan sonra yaraların sarılması için aktif kampanya başlattı. İnsanlar zararları için Lübnan devletine değil, Hizbullah'a gidiyor.
"Bu arada, halkın iç savaştan gelen bir savaş tecrübesi var. O kadar büyük bir yıkıma karşın metanetlerini koruyorlardı." (TK)