“İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın…”
Loren Elva’nın bu sözleriyle kazındı belleğe 20 Temmuz 2015’te 33 gencin yaşamını yitirdiği, yüzlercesinin yaralandığı “Suruç katliamı.” O gün aynı zamanda Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu iklimin fitilinin ateşlendiği gündü.
Heybelerinde şeker, oyuncak vardı…
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun çağrısıyla, 300 genç Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobani’ye yardım götürmek için bir araya gelmişti.
Heybelerinde şeker, oyuncak, bebek bezi, mamalar vardı… Savaştan çıkmış bir kenti yeniden inşa etmeye gidiyorlardı…
Gidemediler…
Halaylarla çıktıkları yolda düşleri yarıda kaldı.
Loren Elva da Diyarbakır’dan çıkmıştı yola… Aslında son dakikaya kadar aklında Kobani’ye gitme fikri yoktu Loren’in. Bir arkadaşıyla konuştuktan sonra fikrini değiştiriyor ve o da başka arkadaşlarını arıyor: “Haydi gelin Kobani’ye gidelim” diye…
Diyarbakır’dan oldukça kalabalık bir grupla yola çıkıyorlar. Heyecanlılar… Hatta öyle ki yolda defalarca kez yapılan polis aramaları bile heyecanlarını kaybettirmiyor.
Kafalarında “Acaba nelerle karşılaşacağız, savaşın yaşandığı bir yerde çocuklarla nasıl konuşulur, yaraları nasıl saracağız…” sorularıyla düşüyorlar yola…
Kah şarkılar söyleyip, halaylar çekerek; kah yolları izleyip, düşler kurarak…
“Bombalanacağımızı düşünmemiştik”
Suruç’a vardıklarında heyecanları daha da artıyor. Birbirilerini tanıyan farklı kentlerde yaşayan gençler sarılıp hasret gideriyor. Ardı ardına yeni gruplar geliyor; sevinç, heyecan artıkça artıyor.
Bundan sonrasını Loren, anlatıyor:
“Aklımızın bir yerinde ‘acaba bir şey olur mu?’ sorusu vardı elbette… Ama böyle bir şey değildi. Bombalanmayı düşünmemiştik. Suruç’a varana kadar, o kadar çok aramadan geçirilmiştik ki, güvenlik önlemlerinin alınmış olduğunu düşünüyorduk.
“Suruç’a geldiğimizde ben araçta uyuyordum. Çok erken bir saatti. Alkış ve slogan seslerine uyandım. Sonra Amara Kültür Merkezi’nin bahçesine gittim. Kahvaltılar hazırlandı, kahvaltı yaptık. Ardından gerekli izinlerin alınması için kimlik fotokopilerimiz toplandı. İzinlerin çıkmasını beklerken sohbet ediliyor şarkılar söylüyorduk.
“Daha sonra gelindi ve iznin çıkmadığı söylendi. Aylarca çalışması yapılmış ve bütün basına duyurusu yapılmıştı. Bu zamana kadar yasağa dair tek bir şey söylenmezken biz oraya gittikten sonra bir yasak durumu ortaya çıktı.
“Çevrede tek bir polis yoktu”
“Yasaklamanın ardından basın açıklaması yapılmasına karar verildi. Aşırı sıcak bir gündü, ben de anarşist arkadaşların açtıkları bayrakların gölgesine sığındım. Basın açıklaması yapılırken çevrede tek bir polis yoktu. O an çok dikkatimi çekmedi ama açıklamanın sonuna doğru bütün yol boyu bizi taciz eden, iki kişi yan yana geldiğinde kameraları açan polis, şimdi üç yüze yakın insan bir araya geldi, neden yoktu? Sonra aklıma hemen kültür merkezinin bahçesi olduğu için girmedikleri geldi.
“Açıklama sonuna doğru, iki arkadaşım ‘haydi sigara içmeye gidelim’ dedi. Ben de sloganları atıldığı için ‘tamamen bitsin sonra gidelim’ dedim. Onlar gitti. O esnada bir maytap sesi geldi. Ama saniyelik bir şekilde bayram sonrası olduğu için çocukların maytap patlattığını düşündüm.
“O çirkin gülüşünü gördüm…”
“Arkamı dönüp baktığımda canlı bombayla göz göze geldim. O çirkin gülüşünü gördüm. Arkasında kadınlar vardı. O an yanlış hatırlamıyorsam arkasında duran kadınlar ‘dur yapma’ diyerek müdahale etmeye çalışırken o an patlama gerçekleşti.
“Patlamadan sonra kısa bir süre baygınlık geçirdim. Kendime geldiğimde her yerimde ağrı hissediyordum. Yüzümden kanlar akıyordu. Kıyafetlerim yırtılmış, her yerim kararmıştı. O an yüzümün parçalandığını düşündüm.
“Her şey silinip gitti beynimden”
“Bir dakika öncesine dair her şey gitti beynimden, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Patlamanın olduğu yere baktım ve az önce orada olan yüzlerce insanın nereye gittiğini düşündüm. Yere bakamıyordum, her yer kandı. Herkes yanımdan koşarak geçiyordu.
“Sonra yanıma arkadaşlarım geldi, yaralı olduğumu ve hastaneye gitmem gerektiğini söylüyorlardı. Seslerini belli belirsiz duyuyordum. Arkadaşımın kendime gelmem için attığı tokat üzerine sesler tamamen kesildi, duymuyordum…
“Gaz bombası atıp, tazyikli su sıktılar”
O tokat kendine getiriyor Loren’i, kendi söylemiyle; durumun ciddiyetini fark etmesini o tokat sağlıyor.
“Yaralılara yardım etmeye çalışıyordum ama arkadaşlarım beni hastaneye götürmek için çekiştiriyorlardı. Tam o sırada polis saldırısı başladı. Gaz bombası atıp, tazyikli su sıkıyorlardı. Tazyikli su sıkılınca vücudumda şiddetli bir ağrı hissettim ve bayıldım. Hastaneye götürüyorlardı fakat polis hastaneye giden yolu da kapatmıştı.
“Hastaneye ulaştırıldım, ilk tedavim yapıldı ve odaya alındığımda bir an aklıma ailem geldi. Çünkü benim arkadaşımın düğününe gittiğimi sanıyorlardı. Telefonumu cebimden çıkardığımda yüzlerce arama ve mesajı gördüm. Herkes ‘iyi misin?’ diye soruyordu.”
“İyi olmak mümkün müydü?”
O sırada her iki kulağı da duymadığı için gelen aramalara geri dönüş yapamıyor Loren. Mesajlarda gördüğü “iyi misin” sorusu ise onu çok öfkelendiriyor: İyi olmak mümkün müydü?
“Yüzlerce ‘iyi misin’ sorusunu görünce çıldırdım. Böyle bir olayı yaşayıp, iyi olunabilir miydi? İyi değildim, iyi de olmayacaktım ve hiç kimse de iyi olmamalıydı. O öfkeyle duygularımı sosyal medyadan ‘İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın” sözleriyle paylaştım.
“Çocuklara park yapacaktık”
“Bizim çantalarımızda oyuncaklar vardı. Çocuklar için parklar kuracaktık. Bu kadar iyi niyetle yola çıkarken bunu nasıl yaşamıştık. Orada hayatını kaybeden birçok arkadaşımız üniversite öğrencisiydi. Bu ülkenin 33 vatandaşı, Türkiye’nin gözleri önünde katledildi. Hiç kimse sessiz kalmamalıydı ve iyi olmamak gerekiyordu.
“Dört yılı adliye koridorlarında geçirdim”
Sağ kulağı yüzde 70, sol kulağı ise, yüzde 50 duymuyor Loren’in, iyi değil hala o mesajı attığı günkü gibi:
“Tedavim devam ederken hakkımda teknik takip başlatıldı. Katliamın dosyasına gizlilik getirildiği için stantlar kurup imza topluyorduk. Bunlardan kaynaklı hakkımda defalarca kez dava açıldı ve son olarak 2017 Nisan ayında gözaltına alınıp tutuklandım, bir yıl tutuklu kaldım. Adalet istediğim için katliamın aydınlatılmasını istediğim için hakkımda defalarca kez soruşturma açıldı. Dört yıl boyunca kendimi hep adliye koridorlarında buldum.
“Bizi adalet mücadelemizde yalnız bırakmayın”
‘İyi olmayacağım’ diyor Loren, her cümlesine ‘iyi olmayacağım’ diyerek başlıyor ve katliamın dördüncü yılında biraz öfkeli biraz buruk ses tonuyla sesleniyor:
“Bu katliam aydınlanana kadar, failleri ve destek verenleri yargılanana kadar, hesap sorulana kadar iyi olmayacağım.
“Suruç’un ardından ülkenin geldiği durum ortada ve işte bu yüzden Suruç, Ankara, İstanbul, Antep patlamaları için iyi olmayın ve bizi adalet mücadelemizde yalnız bırakmayın…” (RT/DB)