Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi Başkanı Avukat Doçent Dr. Öykü Didem Aydın; Londra İş Mahkemesi'nin Forstater kararını çevirdi.
Kaos GL'de yayımlanan yazı özetle şöyle:
Giriş ve karara dair:
Londra İş Mahkemesinin, trans dışlayıcı ve transfobik tweetler atan ve bu nedenle Fellow olarak ziyaret ettiği Küresel Kalkınma Merkezi’nin Avrupa Birimi’nde işe alınmayan Maya Forstater’in Merkez, Avrupa Birimi ve Merkezin Başkanına karşı açtığı inanç ve cinsiyet ayrımcılığı davasında verdiği karar pek çok açıdan son derece önemli. Zira Forstater kendisini feminist olarak tanıtıyor ama “trans kadınlar, kadın değildir.” diyordu. Oldukça sert tweetleriyle tanınan Forstater bu tweet’lerinde çeşitli trans kadınlara doğrudan ve kişisel tahkirlerde de bulunmuştu: “Bunce 'kadın olarak maskeli balo yapmıyor', haftanın bir kısmını elbise giyerek ifade etmeyi seven bir adam”. Genel olarak trans dışlayıcı feminizm adı verilen anlayışı konuşma, mektup, tutum ve sosyal medya açıklamalarında yoğun bir şekilde işlemiştir.
Mahkeme, Forstater’in Cinsiyet Eşitliği Kanununa göre tanınabilecek bir inancı olmadığına hükmederken, davayı değerlendirmede ve argümentatif şemayı ortaya koymada oldukça incelikli ve yetkin bir yaklaşım göstermiştir. Son derece önemli ve bir argümentasyon rasyonalizmi şahaseri bir karar önemli bir belge olarak ileride hep değerlendirilecek müthiş saptamalar içeriyor. Aynı zamanda sıcak, mütevazı ve terminoloji ile her türlü insani duyarlığı hissettiriyor. Yaşasın Yargıç Tayler!
Trans kadınlar kadın değildir, demek trans erkekler erkek değildir, demek, demokratik toplumda korunabilecek bir inancın ifadesi değildir, meali son derece açık olarak ortaya koyan kararla, bu sözleri fikri sabitle twitter’da sarf eden ve bu nedenle iş ilişkisi yenilenmeyen Forstater'in davası reddedilmiştir. Ve “gender” konusundaki bilumum bilimsel görüşten AİHM içtihatları ve İngiliz Hukukunun ayrımcılık belgelerine kadar ayrıntılı tahliller de yapılmış kararda. Davanın twitter'da geçen tahkir ve kabulleri ele alması da son derece ilginçtir, tam da bu coğrafyada bizim yaşadıklarımızı o coğrafyada başkalarına yaşatmış Forstater ve Forstater gibilerle bir hukuksal hesaplaşma anlamına da ermiş. Yargıç Tayler ilginç bir vurguyu ihmal etmemiş:
“Bana gösterilen tartışmaların çoğu fikirlerin ince gelişimi ve işlenmesi için çok az yer veren Twitter'da geçmiştir. Tartışmanın bir kısmı çirkin terimlerle ortaya konmuştur. Bir kişinin başkalarını, kusurlu ve yasadışı bir şekilde taciz etmesi durumunda, felsefi bir inancından ziyade davranışlarının kendisine karşı yapılan herhangi bir eylemin asıl nedeni olabileceğini belirtmek önemlidir. Felsefi inançlar da dahil olmak üzere korunan özelliklere sahip olmak, insanların başkalarını taciz etmemeye özen göstermesini engellemez. Bununla birlikte, ifade özgürlüğü adındaki nitelikli sözleşme hakkına da tam bir saygı gösterilmelidir.”
Yargıç Tayler, kararı yazarken kullanacağı terminoloji hakkında oldukça duyarlı bir anlayış geliştirmiş, bu anlayışına ilişkin önceden bilgi vermiş ve kararda sık sık istenmeyen cinsiyetlendirmeden kaçınmıştır. Yine, Mahkeme, hem trans ve natrans kadınların hem de transların uğradığı cinsiyetçilik, taciz, şiddet ve ayrımcılığa ilişkin raporları yan yana koymuş, her iki kesimin de ayrımcılık hedefi özneler olduğunu kararı okuyanların dikkatine sunmuştur.
Öncelikle olay örgüsünü oluşturan vakıaları sıralayan, daha sonra ise geçerli hukuku ortaya koyan Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme ve uygulamasına, özellikle AİHM’nin Goodwin Kararına etraflıca değinmiştir. Olay örgüsünü oluşturan vakıaları sıralarken Maya Forstater’in rahatsız edici tweet’lerini alt alta sıralamış, onun inancının “özü”nün neler tarafından oluşturulduğunu anlamaya çalışmıştır.
Öte yandan Mahkeme, cinsiyetlendirme, genler, kromozomlar vb. gelişmeler konusunda bilimsel raporlara ve görüşlere de değinmiş ve cinsiyetlendirmenin, halihazırda genel geçer kabul edilen kadın erkek ikiliğinden çok daha çeşitli olduğuna işaret eden veri ve değerlendirmelere yer vermiş ve olayın tek bir gen veya kromozom olayı değil, belirli gen ağları arasındaki etkileşim ve kümesel bir eğilim olduğunu ve bunun her zaman çıplak gözle görülemeyeceğini anlamamızı sağlayan açıklamalarda bulunmuştur. Bu anlamda Mahkemenin, Uzman Doktor Deanna Adkins'in; hormon üretimi ve alımındaki olası kromozomal varyasyonları ve farklılıkları ortaya koyduğu Beyanında yer alan çeşitliliği göz önünde bulundurması ve Tam Androjen Duyarsızlığı; Klinefelter Sendromu; Turner Sendromu; Mozaik Turner Sendromu; Konjenital Adrenal Hiperplazi; Alfa Redüktaz gibi gerçekliklerin varlığını değerlendirmesi, karar yazımının sonunda zirveye ulaşacak ve Mahkeme, Davacı Forstater’in iç-çelişkileri ile biraz da oynayacaktır:
“Daha sonra Davacının cinsiyetin değişmez olduğuna dair temel inancının bir düzeyde geçerlik ve tutarlıktan yoksun olup olmadığını düşündüm. Kuşkusuz dini veya metafizik bir inanç değildir, ancak bilimsel olduğu söylenmektedir. Onun inancı, bir erkeğin, eğer her şey çalışıyorsa, sperm üretebilen bir kişi olduğu ve bir kadının, eğer her şey çalışıyorsa, yumurta üretebilen bir kişi olduğu yolundadır. Bu, onun sözleriyle herşey hiç “çalışmadığı” zaman ve asla çalışmamış olabilse da kişinin hala sadece erkek veya kadın olabileceği yolundaki düşüncelerine kolayca oturmamaktadır. Davacı, intekseks koşulları ve biyolojik düşüncenin, mutlakçı bir yaklaşımdan -varlıkları veya yoklukları spesifik nitelikleri belirleyen genleri, hangi genlerin mevcut olduğunu, hangilerinin açıldığını analiz etmenin gerekli olduğunu, bunların ne ölçüde açıldıklarını ve diğer genlerle nasıl etkileştiklerini anlama yoluna girmek üzere- giderek uzaklaştığı gerçeğini büyük ölçüde göz ardı etmektedir.”
Mahkeme şu önemli gerçeğe de işaret etmektedir:
“Kromozomlar, genetik kodun tutulduğu yapılardır. Kromozomlardaki DNA molekülleri genetik koddur ve yapıları cinsiyeti etkileyen genleri sağlar. Bununla birlikte, belirli özellikler için sadece genlerin olmadığı giderek daha fazla anlaşılmaktadır. Çoğu, genlerin nasıl kontrol edildiğine bağlıdır. Dosyaya, New York Times’tan bir biyoloji ve cinsiyet çalışmaları profesörü olan Dr.Fausto-Sterling tarafından yazılmış şöyle bir makale de sunulmuştur: [Bu konuda 1950'lerden beri birçok yeni bilimsel araştırma vardır. Ancak, cinsiyet ve cinsiyet kimliği hakkında kolay idare edilebilir bir tanım için biyolojiye bakmak isteyenler, bu bulguların en önemlilerinde pek de rahatlık bulamaz. Örneğin, artık biliyoruz ki tek bir genin yönetimi altında gelişmek yerine, fetal embriyonik testisler veya yumurtalıklar karşılıklı gen ağlarıyla gelişirler, biri kadın farklılaşmasını uyarırken erkek gelişimini baskılayan ve diğeri de bunun tersi olan. O halde önemli olan, belirli bir genin varlığı veya yokluğu değil, birlikte veya belirli bir dizide hareket eden gen ağları arasındaki güç dengesidir. Bu, “gerçek” cinsiyeti belirlemek için basit bir genetik test kullanma olasılığını zayıflatır.]”
Mahkeme bu şekilde intersekslerin ve özellikle cinsiyetle uyumsuz insanların (gender non conforming) varlığının meselelere ışık tuttuğu kabulü içinde de olmuş, yine, özellikle cinsiyet konusunda “beyan” esasına doğru gelişen İngiliz Hukukunun yanında olduğunu ima eden pek çok açıklamada bulunmuştur. Gerçekten Mahkeme, Forstater’in isterse Cinsiyet Tanıma Kanunu’nda “artık beyanın esas olması”na doğru yapılması planlanan değişiklikleri eleştirebileceğini ama bunu insanlara hakaret ve tacizde bulunmadan ve bir fikri sabite hınçla saplanmadan da yapabileceğini ima etmiştir.
Mahkeme Forstater’in hukukça tanımlanan belirli bir inancı taşıdığını saptamasına karşın bunun inançtan ziyade eldeki enformasyona dayalı ve önemli ölçüde de takıntılı bir fikri sabit olduğunu ifade etmekten geri kalmamış, bununla birlikte böyle bir inancın ifadesinin, demokratik toplumda saygı görmemesi gerektiğini belirtmiştir.
Forstater’in inancının “önemli” olduğunu savunduğunu belirten Mahkeme, bunun benlik duygusu [ÇN. Ego!], feminizmi ve politik aktivizmi, tekçi cinsiyet hizmetlerinin önemine olan inancı, tekçi cinsel eğitim için desteği, sadece kadınlara ayrılmış soyunma odalarını ve duşlarını kullanmak, yaşlı bakımı, aile planlaması ve annelik hizmetleri, çocukların yetiştirilmesi, korumasız kadınlara yönelik hizmetler ve siyasi çevrimiçi aktivizmi için önemli gördüğünü anladığını ifade etmiştir. Forstater’in kanıtlarında, özellikle, “erkekler tarafından cinsel saldırıya maruz kalmış savunmasız kadınlara ve kızlara, sadece doğumda kadın atanan kadınlara açık olması gereken bazı alanların önemi konusundaki görüşüne özellikle” odaklandığını saptamış ve doğru bir tahlilde, cinsiyetin değişmezliği konusundaki inancını neden önemli gördüğünün, inancın kendisinden daha önemli olduğunu saptadığını belirtmiştir. Ancak Mahkemeye göre davacının savunmasız kadınların korunmasını sağlamak gibi endişelerinin çoğu aslında biyolojik cinsiyetin değişmez olduğuna dair bir inancın kabulüne bağlı değildir.
Kararın en çarpıcı kısımlarından alıntılar yaparak okuyucuya da şimdiden bu uzun kararı anlaması için rehberlik etmek isterim:
“Birçok trans insan trans durumlarını tartışmaktan memnundur. Diğerleri değildir ve/veya yanlış cinsiyetlendirilmek onlar için hayati önem taşımamaktadır. Kürsü İçin Eşit Muamele Kitabı, transseksüel statüsüne sahip olan kişilerin durumlarının, isteklerine aykırı olarak açıklandığı hallerle ilgili TUC anketini kaydetmiştir. Davacı, bir kişinin Cinsiyet Tanıma Sertifikasına sahip olsa bile, bu kişiyi yanlış cinsiyetlendirmekten kaynaklanabilecek muazzam acıdan kaçınması gerektiğini kabul etmemektedir. Cinsiyet Tanıma Belgelerine sahip insanlar hakkında yaptığı açıklamada “Birçok durumda insanlar bir kişinin cinsiyetini bir bakışta tanımlayabilir veya geçişten önce kişiyi tanıyor olabilirler .... İnsanların kendi gözlerine inanmamaları için veya zaten bildiklerini ya da zaten kamuya mal olmuş olanları unutmak ya da unutmuş gibi davranmak yolunda genel bir yasal zorunluluk yoktur… ” demiştir. Davacı'nın konumu, bir trans kadının Cinsiyet Tanıma Sertifikasına sahip olsa bile, kendisini dürüstçe bir kadın olarak tanımlayamayacağıdır. Bu inanç demokratik bir toplumda saygı görmeye değmez. AİHS tarafından tanımlanmış ve Cinsiyet Tanıma Kanunu ile yürürlüğe konmuş olan başkalarının insan haklarıyla bağdaşmaz...
"Bundan ve delillerin bütünüyle incelenmesinden, Davacının cinsiyet açısından mutlakçı olduğuna ve bir kişiyi, onurlarını [ÇN. Mahkeme cinsiyetlendirmemek için çoğul kullanmıştır] ihlal etse ve / veya korkutucu, düşmanca, aşağılayıcı, tahkir eden veya saldırgan bir ortam yaratsa dahi, uygun gördüğü cinsiyete göre adlandırmasının, Davacının inancının temel bir bileşeni olduğu sonucuna varıyorum. Bu yaklaşım demokratik bir toplumda saygı görmeye değmez."
“Davacı genellikle, bir kadını bir erkek olarak çağırmaktan kaynaklanan ağır bir suçu işlemekten kaçınabilir çünkü genellikle bir kişinin cinsiyetine atıfta bulunmak gerekli değildir. Bununla birlikte, eğer gerekli ise, Davacı'nın bir kadını taciz etmekten kaçınması için trans kadını kadın olarak çağırmanın Davacı’ya şart koşulmasını meşru buluyorum. Benzer şekilde, Davacı'nın ifade özgürlüğüne ilişkin hakkının öneminin gözardı edildiği fikrini kabul etmiyorum, çünkü Cinsiyet Kimliği Tanıma Belgesinin tam etkisini kabul etmeyi reddederek veya trans kadınların erkek olduklarında, trans erkeklerin kadın olduklarında ısrarla tacizde bulunup başkalarının haklarına zorunlu olarak zarar veren bir inancı dışlamak meşrudur. İnsan haklarının dengeleme uygulamasında, denge, benimsediği mutlakçı yaklaşım nedeniyle Davacı aleyhindedir."
*Bold karakterler bana aittir!
“İnsan Hakları hukuku gelişiyor. İnsanlar trans haklarını daha iyi anlıyorlar. Tercih ettikleri zamirleri kabul etmenin ve cinsiyetlerini tanımlayabilmesinin birçok trans insan için ne kadar önemli olduğu açıktır. Trans kadına bir erkek demek derinden üzücü olabilir. Yasadışı taciz olabilir. Nitelikli ifade özgürlüğü hakkına gereken dikkat verilse bile, insanların temel inançları başkalarının haysiyetini ihlal etmeyi ve / veya onlar için yıldırıcı, düşmanca, aşağılayıcı, tahkir edici veya saldırgan bir ortam yaratmayı içeriyorsa korunmayı bekleyemezler."
Trans Haklarının İngiltere ve Avrupa’da gelişim çizgilerine ve bu konudaki ayrımcılık karşıtı hukukun oluşumu ve güncelini de irdeleyen Mahkeme, AİHM’nin Goodwin Kararından sonra yürürlüğe konulmuş Cinsiyet Kimliği Tanıma Kanununun, Dava için son derece önemli hükümlerine de değinmiştir. Zira, özellikle cinsiyet yeniden atanması yapılmış özneler açısından onların kimliklerini tanımamak, onları “önceki” cinsiyetleri ile çağırmak, bir inanç olarak demokratik toplumda korunmayacaktır. Yargıç Tayler, AİHM’sinin Goodwin Kararında tıp bilimi veya bilimsel bilgi durumunun, transseksüellerin yasal olarak tanınması konusunda belirleyici bir argüman sunduğuna ikna olmadığını da belirtmiştir. Bu, bizlerin: “Tıp insanlığın efendisi değil, hizmetkarıdır.” Anlayışı ile de uyumludur. Yargıç Tayler, Goodwind’den şu alıntıyı yapmıştır:
“… 21. yüzyılda transseksüellerin maddi ve manevi varlığı geliştirme ve fiziksel ve ruhsal güvenlik haklarından, toplumdaki başkaları gibi tam manada, yararlanmaları bir tartışma konusu olarak görülemez. Ve ilgili meselelere daha net ışık tutmak için zamanın geçmesi beklenemez. Kısacası, ameliyat sonrası transseksüellerin tam olarak bir cinsiyet ya da diğeri olmadıkları için ara bir bölgede yaşadıkları tatmin edici olmayan durum artık sürdürülebilir değildir.”
Yine, Yargıç Tayler, AİHM’nin bir kişinin geçiş yaptıkları [ÇN. Burada Yargıç, tümcesinde cinsiyet ataması yapmaktan kaçınmak için “bir kişinin, geçiş yaptığı” dememiş, onun yerine “onlar” zamirini ima ederek “bir kişinin, geçiş yaptıkları”, biçiminde tümce kurmuştur] cinsiyette yaşayabilmesinin ve doğumda atandıkları cinsiyette tanımlanmaya zorlanmamasının önemini değerlendirdiğini ve ayrıca AİHM’nin sadece kromozom tahliline dayanan, cinsiyete-biyolojik-yaklaşımı reddettiğini vurgulamıştır.
AİHM’in Goodwin Kararını takiben, İngilitere’de 2004 yılında Cinsiyet Kimliği Tanıma Yasası'nı yürürlüğe koymuştur. Bu, insanların bir Cinsiyet Kimliği Tanıma Sertifikası (GRC) almaları için bir mekanizma sağlamaktadır. Cinsiyet Tanıma Yasasının 9. Maddesi aşağıdaki düzenlemeyi öngörür:
(1) Bir kişiye tam bir cinsiyet tanıma sertifikası verildiğinde, kişinin cinsiyeti her amaç için edinilen cinsiyet haline gelir (böylece edinilen cinsiyet erkek cinsiyeti ise, kişinin cinsiyeti bir erkeğinkine ve eğer edinilen cinsiyet dişi cinsiyetse, kişinin cinsiyeti bir kadınınkine dönüşür).
(2) (1). Bent, sertifika verilmeden önce yapılanları veya meydana gelen olayları etkilemez; ancak, sertifika çıkarılmadan önce (veya ayrıca daha sonra) çıkarılan kanunlar ile, ortaya konulan veya yapılan araçların ve diğer belgelerin yorumlanmasında etkilidir.
(3) (1). Bent, bu Kanun veya herhangi bir diğer yasa veya herhangi bir alt mevzuat tarafından öngörülen hükümlere tabidir.
Bu hüküm şu demektir: Cinsiyet Tanıma Sertifikasını alanlar bakımından, bu sertifikanın öncesinde gerçeli her türlü mevzuat, araç ve belge de buna göre yorumlanacaktır! Bu bağlamda Yargıç Tayler, ayrıca, bunun Forstater’in kabul etmeye mecbur tutulacağı, geçiş yapılan cinsiyetle çağırma ve kişiyi o cinsiyetinde tanımlamayı da gerektireceğini kararın ilerleyen bölümlerinde ifade etmiştir.
En önemli “karşılaştırması” ise Kararın, dini, felsefi ve dinsel inancın korunmasında uygulanan Granger Kriterleri’ni değerlendirdiği şu paragrafından çıkarılmaktadır, bold karakterler bana aittir:
“Durum din ve din eksikliği için oldukça açık olsa da, özellikle EQA'ın 10 (1). maddesinde özellikle belirtildiği için, inanç eksikliği bakımından konumun daha az net olduğunu düşünüyorum. 10 (2). madde “inanca yapılan atıf, inanç eksikliğine yapılan atıfları içermektedir” hükmünü amirdir. Bu temelde, kişi “inanç” kelimesini “inanç eksikliği” ile değiştirirse, 2. Maddenin, herhangi bir “dini ya da felsefi inanç eksikliğini” koruduğu düşünülebilir- yani belirli bir dini veya felsefi inanca sahip olmayan herkese uygulanan koruma değil, inanç eksikliğinin kendisi dini ya da felsefi olmalıdır, gibi anlaşılabilir. Bu tahlilde Granger Kriterleri inanç eksikliğine uygulanacaktır. Bunun en azından bazı durumlarda daha mantıklı bir tahlil olduğunu düşünüyorum. Bir kişi cinayetin yanlış olduğuna dair dini veya felsefi bir inanca sahip olabilir. Bu inanca sahip olmamak da korunmuş olsaydı bu şaşırtıcı olurdu, bu yüzden aslında cinayetin yanlış bir şey olmadığına inanmak korumalı bir özellik olurdu. Önerdiğim tahlilde, cinayetin yanlış olduğuna dair bu tür bir inanç eksikliği Granger Kriterlerine uymayacaktır ve korunmayacaktır.”
O kadar önemli ki! Cinayet işlenmesini savunup da işten atılmışsan, bana ayrımcılık yapılıyor, diyemezsin diyor özetle!
Trans kadınlar erkektir, demenin tehlikesine ima bundan daha iyi yapılmazdı!
Mahkemenin kararını çevirirken gözümüzden mecazi yaş geldi. Neden? Birkaç aydır (çok uzun süre geçecek şekilde ihmal etmiyorum ama) yine unutmuşuz "eloquent" bir karar okumayı. Malum ülkemizdeki kestirip atmalara, argümentatif zayıflığa Mahkeme kararlarında da sıklıkla rastlayınca köreliverir insanda ara ara düşünce. Zaman zaman, davalarda yazdığım işlerde, argümanlarda "neden acaba anlatamıyoruz" dediğimiz olur çünkü Türkiye’de hakime bunlar "uçuk" gelir ve fakat Londra'lı "hakimin" insanın kafasındakini tartıştığını ve ihtişamlı bir argümentasyon rasyonalizmi uyguladığını görünce, hiç olmazsa Londra tartışıyor diyorsunuz ve kendi aklınızdan şüphe etmekten derhal uzaklaşıyor, gözünüzün önündeki, “feminist” kılığındaki fobikleri bir kere daha kınayabiliyorsunuz...
Erkekler ve bu kadınlar ve üçüncü, dördüncü ve beşinci cinsler, hep böyle miydiler yoksa aşama aşama mı bu değerli kazanımların düzeyine geldiler diye sorulabilir tabii ama bir aşama gelecekteki muhteşem aşamaya her zaman işaret etmiştir. Yerinde sayanlar dert etsin bize ne :-) Bizler trans kadınlar kadındır, trans erkekler erkektir ve kendini cinsiyetlendirmeyenler de vardır demeye devam edeceğiz.
Londra’da Hakimler Var! Okuyunuz. Okutunuz.
Çevirenin Ön Notu: Metinde genellikle kullanıldığı şekilde, EqA kısaltmasıyla bıraktığım Kanun, Equality Act, yani Eşitlik Kanunu’dur. “Sex” ve “gender” kavramlarının, metindeki kullanımlarının önemli olduğunu, “sex” geçen yerlerde “cinsiyet”, “gender” geçen yerlerde “cinsiyet kimliği” terimlerini kullanmaya özen gösterdiğimi belirtmek isterim. Ayrıca “woman” ile “female” geçen yerlerde, kadın ve dişi biçiminde çevirmeye özen gösterdim. “Harassment”ı taciz olarak çevirdim ancak burada bu sözün her manada cinsel taciz anlamına gelmediğini, taciz ve/veya huzur ve sükun bozma, rahatsızlık verme, usandırma, bezdirme anlamına da gelebileceğini vurgulamak isterim. Yine, Yargıç Tayler; “sözleşme” veya “Avrupa Sözleşmesi” dediği yerlerde, aksi belirtilmemişse, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden söz etmektedir. Yine, kararın çevirisinde biçimsel olarak, okuyucunun takibini kolaylaştıracak bazı kozmetik değişiklikler yaptım ve şüphesiz çevirinin sayfa sayısı ve numaraları, kaynak metinden farklıdır. Öte yandan, Yargıç Tayler’in kendi paragraf numaralandırmasıyla, alıntıladığı metinlerin paragraf numaralarının karıştırılmaması için, ikincileri, içeriden paragraf olarak başlattım.
Aktarımda bazı sıkıntılar birebir karşılık bulamamış yerler olabilir. Her durumda kararın İngilizcesinden karşılaştırmalı olarak bakılıp bunlar uygun şekilde alımlanmaya açık olabilir. Nispeten kısa bir sürede (bir Cumartesi öğleden sonra başlanıp da Pazar sabaha kadar) çevrilen ve yukarıdaki gibi değerlendirilen her metin gibi bu değerlendirme ve çeviri de şüphesiz geliştirilmeye muhtaç kısımlar içerebilir ancak ülkemiz kamuoyunun bilgisine sunulabilecek derecede yetkin olduğu ve okunabilir olduğu da umut ederim ortadadır. Fakat okumaktan ve okutmaktan asla yılmayacağımız bir gerçek, doğuştan veya sonradan ayıkacaklar için daha da ortadadır: Trans Kadınlar Kadındır. Trans Erkekler Erkektir. İnterseksler Vardır. Cinsiyetle Uyumsuzlar ve Cinsiyetlendirmeyi Kabul Etmeyenler Olduğu Gibi Üçüncü Cinsiyetler de Vardır ve Bütün Bunlar: Artıları İle Beraber! Çünkü: LGBTİQ+ Hakları İnsan Haklarıdır!