Fakat bir süre sonra olay ortaya çıktı. Kullanılan rakam sadece bir iki yüz krondu (yaklaşık Türk lirası ile belki 30 milyon falan). İsveç devleti ve yargı organları hiç bakan- makan demeden Mona Sahlin'i kamu hizmeti için verilen krediyi özel işlerinde kullanmak suçundan yargıladı.
Bağlı bulunduğu sosyal demokrat parti başta üyelerinden ve vatandaşlardan ağır bir eleştiri bombardımanı yedi. Ardından Mona Sahlin "hükümetin ve dolayısıyla da devletin güvenini" sarstığı için görevinden istifa ettirildi.
Devletin güveni
Bu gün Mona Sahlin tekrar bakan olarak görevde ama yıllar sonra ama başı hala öne eğik gibi. Yıllar önce gösterdiği bu küçük alışveriş zaafı ona çok ağır bir bedele mal oldu. Fakat olayda ne kadar bir paranın kullanıldığı değil "devletin güvenini nasıl kullandığı" söz konusu idi.
Tabii, bu tur örnekler benim gibi gelişmekte olan üçüncü dünya ilklerinden gelenleri çok şaşırttı. Yani tabi içi boşaltılan kamu bankalarına falan o kadar kanıksamışız ki komik bir harcamanın ardından bakanı alaşağı etmelerine şaşırdım doğrusu.
Beni şaşırtan başka şeylerde var tabii. Mesela buradaki kamu görevlilerinin öyle lojman, özel araba, özel tatil yerleri, özel muamele görmek gibi öncelikleri yok.
Kıyak yapılırsa
Kamu görevlilerine sadece en üst düzeydeki başbakan hariç öyle Türkiye'deki gibi bedava özel arabalar falan da verilmiyor. Ancak kamu görevlileri devlet için yaptıkları her türlü harcamayı faturalamak zorunda. Yani eğer meclise giderken taksiyle binmek zorunda kalmışsa taksiden aldığı imzalı fişi devlete belge ve fatura olarak göstermek zorunda.
Kamu görevlileri için özel lojmanlarda yok. Hatta şehrin en önemli merkezleri çok pahalı. Bu tür merkezlerde ev tutmak isteyen bir milletvekili ya da bakana birileri "kıyak" yapar da bu ortaya çıkarsa, vay haline.
Dolayısıyla, yönetime gelen giden hükümetlerin milletvekilleri arasında acayip lojman kavgalarda yok. Yönetimde okkalı bir koltuğa sahip bir bakanı sabah bisikleti ile işine giderken ve ya bir milletvekilini Stockholm'ün en ücra köşesinden sabahın erken saatlerinde sıkış tıkış otobüste ya da trende elinde biraz sonra tartışacağı işlerin yoğunluğundan okumaya fırsat bulamadığı günlük sabah gazetesini okurken görebilirsiniz.
Ancak geçici ve kirayla
Öyle, "açılın yoldan , geliyor ....." sirenlerinin eşlik ettiği milletvekili mercedeslerini hiç göremezsiniz.
Üniversite hocaları bile zorunlu durumlarda geçici misafir konutlarından yararlanabilirler ama sürekli değil ve kullandıkları alan kiraya tabi.
Bugünlerde Türkiye'nin gündemini meşgul eden kamu lojmanlarını özelleştirme tartışmalarından sonra merak etmeye başladığımız Avrupa'daki kamu görevlilerinin yaşamları ve görevlerine ilişkin hakları burada oldukça medeni, toplumdan sınıf farkı veya bir ayrıcalık yaratılmadan sunulmuş.
Samimiyet göstergesi
Kamu lojmanlarının özelleştirilmesi ne derece Türkiye'ye yarar ya da zarar getirecek onu kestiremiyorum doğrusu ama en önemli eşitsizliklerden birini daha ortadan kaldıracağa benziyor.
Fakat unutmamak lazım ki, üst düzeydeki kamu görevlilerinin dışında düşük gelirli memurların yaşam standardında hayli önemli yer tutan bazı bölgelerde barınma problemini bir nebze olsun çözen kamu lojmanlarının özelleştirilmesinden önce buralardan daha önce yararlanan kamu çalışanlarının gelirleri de ona göre düzenlenmeli.
Avrupa bu konuda toplumdaki her kesimi kamu yararına kullanılmak üzere, içi boşaltılmaması için bürokratik kadrolara teslim edilen kamu bankalarını kurtarmak için değil) ciddi bir vergi sistemine tabi tutarak işin ardında yatan " gelir ve yaşama düzeyindeki eşitsizlik" problemini büyük ölçüde çözmüş.
Savaşa endekslenen Türkiye'nin iç ve dış politikasını bundan sonra Avrupa topluluğuna girmek için her türlü ortak çalışmaya açık olacağını iddia eden yeni siyasi kadrolar ne kadar samimi olduklarını en azından bu özelleştirme işinden başlayarak gösterebilirler. (SN/NM)