Cuma günü yaşanan gelişmelerde TL yüzde 17'ye yakın değer kaybetti. Ağustos ayında toplam değersizleşme ayın ilk 10 gününde yüzde 32'yi buldu.
Dünya basını Türk lirasında Cuma günü yaşanan rekor düşüşü Cuma gününden bu yana çeşitli haberler ve analizlerle ele aldı.
İngiliz Financial Times gazetesi "Türkiye'nin piyasalara Ağustos krizi" getirdiğini yazdı.
FT: Türkiye, piyasalara Ağustos krizi getirdi
Financial Times, Cuma gününden bu yana liranın en sert düşüşünü haberleştirmeye devam ediyor. Gazetede Roger Blitz and Jonathan Wheatley imzasıyla yayınlanan habere "Türkiye, piyasalara Ağustos krizi getirdi" başlığı atıldı.
Ağustos ayının piyasalar için işlemlerin ve likiditenin azalmasından ötürü her zaman ek risk oluşturduğu ve liradaki sert düşüşle birlikte bunun bu Ağustos'ta gerçek bir krize yol açtığı belirtildi.
Hemen ardından Erdoğan'ın açıklamalarına yer verilen Ayla Jean Yackley imzalı haberde ise "Türkiye'nin ABD'yi yeni müttefikler ve dostlar bulmakla uyardığı" belirtilirken, "Türk lirası 2001'den beri en ciddi düşüşünü yaşıyor" yorumu yapıldı.
WP: Erdoğan'ın hatalı teorisi
ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post'ta yayınlanan Matt O'Brien imzalı analizde Türk lirasındaki ani düşüşle birlikte patlak veren ekonomik krizin şimdiye kadarki belki de en "aptalca" kriz olduğu ifadeleri yer aldı.
Değerlendirmeyi kaleme alan O'Brien, Türkiye'nin kötü politikalarla kendine zarar verdiğini ve bundan yabancı ülkeleri sorumlu tutmaya çalıştığını, yanlışlıklar komedyası gibi seyreden bu olaylarınsa Türk halkı için komik olmaktan çok uzak olduğunu yazdı ve şu yorumlar yapıldı:
"Her şey, Türkiye'nin, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı hatalarla başladı.
Erdoğan düşük faiz oranının düşük enflasyona neden olduğu gibi tamamen hatalı bir teoriye inanıyor. Kendisine merkez bankası başkanını seçme yetkisi tanıyan ve damadını da maliye bakanı yapan Erdoğan'ın bu teorisi, şimdi sınava tabi tutuluyor ve sınav, iyi gitmiyor.
Enflasyonun yüzde 15,9'a tırmanması, bunun göstergesi. Türk lirasının hızla değer kaybetmesi ise ülkenin tüm ekonomisini tahrip etme riski taşıyor.
Bloomberg: Şirketlerin temerrüde düşmesine hazırlıklı olmalı
bloomberg.com, Türkiye mali krize sürüklenirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inatçı tavrını sürdürdüğünü yazdı.
bloomberg.com'a görüş veren strateji uzmanı Win Thin, şu yorumu yaptı:
"Bu, para politikalarında yapılan hataların yol açtığı borç ve likidite krizine dönüşen, adeta ders kitaplarından çıkma bir ekonomik krizdir. Öyle görülüyor ki piyasalar bankaların batışı olasılığına ve yabancı para birimleriyle borçlanan şirketlerin temerrüde düşmesine hazırlıklı olmalı," yorumunda bulunuyor.
bloomberg.com'a göre Türk lirasındaki son düşüşün nedeni Amerika'nın Türkiye'ye yönelik yaptırımlardan kaynaklanıyor gibi görünse de aslında 900 milyar dolarlık ekonominin uçurumun kenarına yaklaştığının işaretleri, bir süredir mevcuttu.
Yıllar boyu sürdürülen "ne pahasına olursa olsun büyüme" politikası, şirketlerin milyarlarca dolar borçlanmasına ve enflasyonun raydan çıkmasına yol açtı.
Guardian: Faizi 10 puan artırmak iyi bir başlangıç
Yine İngiltere 'de yayınlanan The Guardian, Türkiye'nin "zaten ilerlemeye başlayan ekonomik krizinin Trump'ın gümrük vergilerini artırma adımıyla dah ada derinleştiğini" yazdı.
Fon yönetim şirketi Fidelity'den Paul Greet, gazeteye yaptığı açıklamada faizleri 10 puan artırmanın Türkiye ekonomisi için iyi bir başlangıç olabileceğini belirtti.
The Times: IMF çözümü ya da Chavez çözümü
The Times gazetesinde Russell Napier imzasıyla yer alan "Trump gümrük vergisini artırırken, Türkiye tehlikeli bölgede" başlıklı yazıda Türkiye'nin "IMF çözümü" ile "Hugo Chavez çözümü" arasında bir tercih yapmak durumunda olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikinci yolu tercih etmesini beklediğini söyledi.
Napier, "(Erdoğan) faizleri indirecek, sermaye kontrolleri getirecek ve muhtemelen Rusya'dan çok büyük bir kredi alacak. Hugo Chavez'in yaklaşımını benimseyecek" ifadelerini kullandı.
NYT: 1998 Asya krizi gibi
ABD'nin yaygın medya organlarından New York Times'a yazan Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman, Türkiye'de liranın tarihin en düşük düzeylerine gerilemesiyle birlikte yaşananların 1998 Asya Krizi'nin tekrarına benzetti.
Krugman şunları söyledi:
"Senaryo şöyle: Bir ülke düşünün, bir anda nedeni ne olursa olsun yabancıların gözdesi haline geliyor ve yıllar içerisinde çok yüklü miktarlarda dışarıdan sermaye çekiyor.
"Burada kritik olan borçlanılan paranın yerel para birimi değil, döviz cinsinden olması. Bu da geçmişte büyük para girişlerinin görüldüğü ABD'nin dolar cinsinden borçlandığı için benzer şekilde kırılgan olmamasının nedeni aslında.
"Ancak bir noktada, bu parti sona eriyor. Dışarıdan gelen borcun 'aniden durmasına' neyin neden olduğu çok da önemli değil: Bunun nedeni ekonomi politikalarının başına damadın atanması gibi iç gelişmeler olabilir, ABD faiz oranlarındaki artış olabilir ya da sizinkine benzer başka bir ülkede yaşanan kriz olabilir."
"Türkiye hala müttefik mi?"
Bir başka haberde ise "Şu an yaşanan gerginlik, daha geçen ayki NATO zirvesinde yumruk tokuşturan Trump ve Erdoğan'ın sergilediği görüntülerden çok uzak. Gerilen ilişkiler, Türkiye ve Amerika arasındaki ittifakın ne kadar tehlikeye girdiğinin de göstergesi. Bu durum, akıllara şu soruyu getiriyor: Türkiye hala Amerika'nın müttefiki mi?" ifadeleri yer alıyor.
Yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili ise şu ifadeler yer alıyor:
"Türkiye'nin en büyük İslamcı partisinin lideri olan Erdoğan belki de hiçbir zaman gerçek bir demokrat değildi. Ancak yıllar içinde esas yüzünü gösterdi ve ekonomik popülizmde, militan milliyetçilikte ve sosyal muhafazakarlıkta usta, otokrat bir lider olarak öne çıktı.
"Bağımsız medyayı bastırdı, gazetecileri ve başka muhaliflerini tutukladı, yolsuzlukları teşvik etti. Yeni getirilen merkezi başkanlık sistemi çerçevesinde Haziran'da yeniden seçilen Erdoğan, tüm hükümet kurumlarını kendine bağladı." (PT)