Fransız medyasında geçtiğimiz hafta içinde iki önemli olay gerçekleşti: 33 yıllık Libération gazetesinin çoğunluk hissedarı bankacı-sanayici Edouard de Rothschild'in talebi üzerine gazetenin kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni Serge July görevinden uzaklaştırıldı (Bkz. Libération: Bir gazetenin yavaş ölümü, R.Duran, Biamag, 1 Temmuz Cumartesi, www.bianet.org/2006/07/01/81268.htm )
57 yıllık haftalık 'magazin' dergisi Paris-Match'ın Genel Yayın Yönetmeni Alain Genestar da, grubun sahibi Lagardere tarafından bu görevinden resmen atıldı.(Bkz. Paris-Match Sarkozy hatırına yönetmen kovdu, E.Önderoğlu, 29 Haziran 2006, www.bianet.org/2006/06/29/81359.htm ).
Bu iki olay arasında, ilk bakışta aslında bir benzerlik, bir ortaklık yokmuş gibi görünüyor. Çünkü Libération'un yöneticisi ile patronu arasındaki anlaşmazlığın esas olarak ekonomik-mali nedenlerle ortaya çıkıp geliştiği kaydedilirken, Paris-Match'taki sorun, doğrudan doğruya patronla yönetici arasındaki siyasal ve etik bir anlaşmazlık görünümünde.
Oysa ki İgnacio Ramonet ile Serge Halimi ve Marie Bénilde'nin Le Monde Diplomatique'de yayınlanan yazılarında (*) belirttikleri üzere, tüm dünyada olduğu gibi Fransa'da da medya, özellikle de günlük gazeteler, uzun bir süredir ağır bir siyasi-ekonomik-mesleki bunalım içinde.
Ramonet, Halimi ve Bénilde'nin tespitlerini doğrulayacak bir örnek de Paris-Match'ın Genel Yayın Yönetmeni Genestar ile patronu Lagardere arasındaki anlaşmazlık.
Önce Paris-Match hakkında kısa bilgi:
Haberin ağırlığı, kovulmanın şoku!
1949 yılında kurulan haftalık 'People' yani magazin dergisi, ünlülerin özel hayatlarını, şan-şöhret-servet üçlemesini sokaktaki insanı zevklendirecek, hatta mest edecek şekilde yansıtan bir yayın. Artist, şarkıcı, manken, siyaset adamı meşhur kim varsa, bir gün bir şekilde Paris-Match'a mutlaka kapak oluyor...Bol renkli, büyük fotoğraflar, sansasyon haberler ile bizdeki Hafta Sonu-Şamdan ekolünün Fransa'daki öncüsü. Parlak kuşe kağıda kaliteli baskı yapıyor. 2005 yılında haftalık ortalama satışı 650 bin civarında.
Paris'in zenginler mahallesi 16. bölgedeki gazete bayilerine gelen süslü püslü aristokrat kılıklı hanımlar, 'Bana bir Le Figaro, bizim hizmetçi kıza da bir Paris-Match' talep etmelerine rağmen, Figaro'yu eşleri, Paris-Match'ı da kendileri okur.
Paris-Match'ın uzman olduğu konulardan biri de Avrupa'daki Kraliyet aileleri özellikle de Monaco Hanedanlığı. Paris-Match'ın temel sloganı 'Sözcüklerin ağırlığı/Görüntülerin şoku'.
57 yıllık derginin yayın yaşamında, 68 Mayıs'ındaki zorunlu bir mola hariç, dergi çalışanları ilk kez, sembolik de olsa, bir günlük greve gitti. Neden: Paris-Match'ın sahibi olan grup Hachette-Filipacchi Medias'nın büyük ortağı sanayici-silah üreticisi ve tüccarı Lagardere, derginin Genel Yayın Yönetmeni Alain Genestar'ın görevine son vermesi.
Olayın başlangıcı 25 Ağustos 2005 tarihli Match'da, dönemin İçişleri Bakanı ve 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en popüler sağcı adayı Nicholas Sarkozy'nin kendisini (geçici olarak) terkeden eşi Cecilia'nın New York'da erkek arkadaşı olduğu öne sürülen bir adamla çekilmiş fotografı. Bu sayı neredeyse bir rekor kırarak 900 bin adet satmıştı. Canard Enchaine gazetesi, o zaman Sarkozy'nin, bu fotoğrafın yayınlanması üzerine küplere bindiğini, yakın arkadaşı Lagardere'i arayarak, daha o gün Genestar'ın açık açık kellesini istediğini yazmıştı.
Kamu sorumluluğuc / Özel hayat
Konu aslında özel hayata giriyor. Kocasını terketmiş bir kadın, (Ayrıca böyle bir kural da olmasa gerek!) istediği kentte istediği insanla bir arada olabilir. Fotoğrafın Bayan Sarkozy ve yanındaki adamın onayı olmadan, yani gizlice çekilmiş olması, yayınlanmaması için bir başka neden. Ama tabi Match'ın geleneksel hastalığı olan özel hayata, mahreme girmek bir kez daha, çok satar gerekçesiyle sayfalara yansıyor. Genestar o zaman bu fotoğrafların yayınlanmasını 'Efendim, Sarkozy kamusal sorumlulukları olan bir şahsiyettir, ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en çok konuşulan adayıdır, dolayısıyla Cécilia Sarkozy'nin de First Lady olması söz konusu, bu nedenle okurların bu konuda bilgi sahibi olma hakları vardır' diyerek savunmuştu.
Bu gerekçeler hem siyasi hem de etik olarak geçerli değil. Çünkü kamusal sorumluluğu olan Bayan değil Bay Sarkozy, oysa ki New York'daki kaçamağı yapan Bayan Sarkozy. First Lady'lik olasılığına gelince, bu da geçerli bir gerekçe olmasa gerek, çünkü Cécilia Sarkozy'nin First Lady'liği henüz sadece bir ihtimal.
Bir takım gazeteciler ya da medya yöneticileri, bu 'kamusal kimlik', 'kamusal sorumluluk', 'önemli ve meşhur şahsiyet' ibare, unvan ve konumları, özel hayatı ihlal etmek için gerekçe olarak kullanıyor. Oysa ki etik ilkenin, kuralın anlam ve işlevi açık: Kamusal sorumluluğu olan bir kişi, özel hayatı nedeniyle, kamusal yükümlülüklerini yerine getirememişse, özel hayat ancak o zaman yayın konusu olabilir. Yoksa medyanın, kamusal sorumluluğu olan herkesin özel hayatına girme yetkisi, hakkı, görevi yok.
Medya ile ünlüler (kamusal sorumluluğu olsun olmasın) arasındaki sakat hatta çarpık ilişkilerde bir başka sorun daha var. Söz konusu kişiler, kendi şahsi çıkarları yani ünleri için magazin basınını kullanmaya çalışıyor. Muhabir ya da foto muhabirlerinin isteklerine boyun eğip, özel hayatlarını kendi rıza ve onaylarıyla medyaya açıyorlar. 'Yatak odasını bizim için açtı!', 'Evine gazeteci olarak ilk bizi aldı...', 'Kırk yıllık aşk sırrını gazetemize anlattı...' türünden başlıklara rastlarız sık sık. Gerçekten de Paris-Match'ta Ağustos 2005 sayısından önce de Sarkozy ailesinin özel hayatına ilişkin boy boy fotoğrafları yayınlanmıştı.
Tabi Sarkozy'ler o zaman kendilerini mutlu, birleşik bir aile gibi gösteren röportajlara ve fotograflara itiraz etmemişlerdi. Haliyle aile fotoğrafına, daha doğru bir deyişle, hanımın yanına bir 'Yanlış Adam' girince Sarkozy gazeteci avına çıktı. Canard Enchainé'ye göre, Sarkozy, Lagardere'e 'Je veux sa tete' (Kellesini istiyorum!) demiş. Sanki evi terkeden Cécilia'yı Genestar baştan çıkarmış gibi...
Her derde deva deontoloji, ontoloji, toloji, loji, jiiiiii...
Lagardere'in sözcüsü ise Genestar'ın işten atılmasını 'Deontolojik bir anlaşmazlık', '9 aydır yazı işlerinde süren istikrarsızlık' gibi gerekçelerle açıklıyor. Deontolojik anlaşmazlık dediği, Paris-Match'ın siyasilerin özel hayatına girmesi imiş! Kargaların kitlesel olarak kahkahalar attığı bu gerekçe ile Paris-Match'ın 57 yıldır yayınlanan her sayısının sorumlusunun işten el çektirilmesi gerekirdi. 9 aydır süren istikrarsızlık meselesi ise, Lagardere'in Genestar'ın işten atmak için kıvrandığı süre. Hatta bu arada Cécilia, New York'taki erkek arkadaşı olduğu öne sürülen adamı da yalnızlığıyla baş başa bırakıp kocasına dönmüş, geldiğinin haftası Venedik'te liseli aşıklar misali bir hafta sonu geçirmişlerdi. Paris-Match, aslında New York fotoğrafı nedeniyle üzerlerinde yoğunlaşan baskıyı azaltmak için bu Venedik sefasını da kapaktan uzun uzun ve bol fotoğraflı vermişti. Ama bu yaltaklanma, Nicholas Bey'in aklındaki 'New York'taki adam' imajını silmeye yetmemişti. Dolayısıyla 28 yıldır Paris-Match'ta çalışıp 1999'dan bu yana Genel Yayın Yönetmeni olan Genestar koltuğunu kurtaramadı.
Mesele daha derin
Şimdiye kadar aktarmaya çalıştıklarım işin görünen yüzü. Le Monde'un eski, Liberation'un yeni medya uzmanı Daniel Schneidermann, konuya daha derinden ve özünden girmiş.(Bkz. July et Genestar, Libération, 30 haziran 2006). Fransız basınında 'Bourdieuzede' olarak bilinen Schneidermann da, tıpkı Ramonet gibi, Fransız medyasındaki tekelleşmeden yakındıktan sonra, aynı zamanda medya işine de giren dev sanayi-ticaret holdinglerinin özellikle de devlet ihaleleri ile yaşayan büyük silah üreticilerinin hükümet ve devletle iyi geçinmek zorunda kaldıklarını hatırlatıyor. (Bu durum size başka bir ülkeyi hatırlatıyor mu?).
Üstelik Paris-Match'ın patronu Lagardere, bu aralar EADS ve Tasarruf Sandığı konularında da açık vermiş olduğu için siyasi iktidarla özel olarak iyi geçinmek zorunda. Lagardere'in sözcüsü tabi ki kalkıp da 'Bu aralar hükümetle bazı ilişkilerimizde güçlükler yaşıyoruz, bu nedenle hükümetin ikinci adamı Sarkozy'nin aleyhinde haber yapamayız. Yapanı da kovarız' diye açıklama yapacak hali yok. Her derde deva 'deontoloji' yani etik silahına sarılıyor.
Schneidermann, bir konuya daha dikkat çekiyor ve özetle diyor ki, 'Paris-Match'ın Genel Yayın Yönetmeninin işten çıkarılması, aslında tüm medya yöneticilerine de uyarı dolu bir mesaj: Aklınızı başınıza toplayın, aleyhimize yazmayın, yoksa sizin de sonunuz Genestar gibi olur. (Alain Genestar ruhen biraz Cem Uzan'a mı benziyor ne?)
Paris-Match'ın başına gelenler BBC'nin Vietnam dilindeki yayınından Leh gazetelerine, Malezya radyosundan Arjantin televizyonuna kadar dünyanın dört bir yanında geniş yankı buldu. İşin içinde siyaset, aldatma ve medya olunca gazeteciler ellerini ovuşturuyor. Kendi eşleri başka bir adamla gittiğinde ise haber yapılmaması için eşe-dosta minnet rica...
İlginçtir, Fransız basını July konusunda önemli bir dayanışma gösterirken, Paris-Match konusunda pek fazla bir şey yazmadı. Hatta Lagardere'in Le Monde'da da yüzde 10'luk bir hissesi olduğunu hesaba katarsak, Le Monde'un EADS ya da Tasarruf Sandığı olayında olduğu gibi, Paris-Match meselesini de, yazı işleri jargonunda söylendiği üzere, 'olayı çok fazla büyütmediğini anlayabiliriz.
Sarkozy henüz Cumhurbaşkanı aday adayı iken basına karşı böyle davranırsa, Elysées Sarayı'na yerleşme tehlikesi gerçekleştiğinde acaba ifade ve basın özgürlüğü konusunda nasıl davranacak?
July-Genestar olaylarından çıkarılacak çok sayıda ders var. Ama öncelikle medya mülkiyeti meselesi tayin edici.
Temel soru şu: Siz, gazete olarak, gazeteci olarak, her türlü maddi manevi, siyasal, ideolojik, sosyal, kültürel, ideolojik, ekonomik-mali baskıdan azade, bağımsız ve özgür iradenizle, haber değeri taşıyan, dolayısıyla kamuyu ilgilendiren ve kamu çıkarını savunan bilgileri işten atılma korkusu olmadan yazıp yayınlayabiliyor musunuz? Gazeteci, önce ve esas olarak kime, neye karşı sorumludur? Gerçeğe, editörüne ve okuruna mı yoksa işverenine mi? Gerçek ve kamu çıkarı ile işverenin çıkarları uzlaştırılabilir mi?
El oğlu duyar, kardeşin...
Ben 1998-99 yılında 7.5 ay boyunca temel hak ve özgürlüklerimden yoksundum ama her hafta global medyaya ilişkin yazılar yazıyordum, birkaç meslektaşın da destek ve katkısıyla, büyük bir medya holdinginin günlük bir gazetesinin Pazar ekinde yayınlanıyordu bu yazılar. Daha sonra da 'Burası Dünya Polis Radyosu' başlığı altında bir kitapta (YKY) topladım bu yazıları. Aslında hep tekelciliği, tek düşünceyi, neo-liberalizmin medya politika ve uygulamalarını eleştiren yazılardı.
Yazılardaki Amerikan, İngiliz ya da Fransız gazete, radyo, televizyon isimlerini değiştirip Türk radyo, televizyon ve gazete isimleri koysam, Türkiye'deki mevcut duruma neredeyse bire bir uyuyordu. Bizim editör meslektaşların dışında, yayından önce üst düzey yetkililer okumuyordu anlaşılan bu yazıları. Ama bir beş değil, on onbeş belki de yirmi otuz yazı yazdım, hiç birine dokunmadılar. O zaman ben de kendi kendime soruyordum: Bu adamlar bu yazıları yayınlandıktan sonra da mı okumuyorlar? Yoksa okuduklarını mı anlamıyorlar? Yoksa 'Bunlar Batı'dan örnekler bizi bağlamaz, bize doğrudan gönderme yok' mu diyorlardı?
1999 başında dışarı çıktım, yazılarıma devam ettim ama baktım çoğunu yayınlamadılar. O zaman anladım ki, yazılar sadece özgürlükleri kısıtlanmış bir meslektaşla dayanışma çerçevesinde yayınlanmış. Ona da şükür...
Neden bu hatırlatma?
Bir savcı, Chomsky-Herman'ın 'Rızanın İmalatı' kitabında (Aram Yayınları) , Türklüğe, Cumhuriyete, Türkiye Büyük Millet Meclisine hakaret, aşağılama (TCK. 301) ayrıca halkı kışkırtma (TCK. 126) suçlarının işlendiğine kanaat getirip dava açmış da...Ayrıca Osmanlı'dan bu yana orduyu inceleyen bir kitap hakkında da adli kovuşturma sürüyor. Bu ikisi sadece bugün öğrendiğim iki haber. Elif Şafak, Perihan Mağden, Hırant Dink, Ragıp Zarakolu'nun çilelerini bu sitede izliyorsunuz herhalde...
Ben de oturmuş Serge July'nin Libération'dan, Alain Genestar'ın Paris-Match'tan atılmasını anlatıyorum. Dış haber değil mi bunlar? (RD/EÖ)
(*) Le Monde Diplomatique'de yayınlanan ve İnternet'te okuyabileceğiniz söz konusu 3 yazı:
- Medias en crise, I.Ramonet, Ocak 2005
www.monde-diplomatique.fr/2005/01/RAMONET/11796
- Menace sur les medias français, S.Halimi, 19 Haziran 2006
www.monde-diplomatique.fr/carnet/2006-06-19-Medias-francais
- Medias français, une affaire de familles, Marie Benilde, Kasım 2003
www.monde-diplomatique.fr/2003/11/BENILDE/10494