Diyarbakır’daki Keskesor Amed LGBTİ Oluşumundan Atalay Göçer, Ankara’dan başlayan LGBTİ etkinliklerine yönelik yasak ve engellemeleri bianet’e değerlendirdi.
Göçer, Diyarbakır ve çevre illerinde uzun süredir LGBTİ etkinliklerinin engellendiğini hatırlattı. LGBTİ etkinliklerinin batıda “genel ahlak” bahane edilerek Valiliklerce verilen kararlarla yasaklandığını, doğuda ise İslami değerler bahane edilerek dini sivil toplum kuruluşlarının baskı ve tehditleriyle engellendiğini belirtti; “Aslında aynı zihniyet. Kürt illerindeki uygulamalarla nabız yoklayıp, farklı yerlere farklı dozlarda uyguluyorlar” diye konuştu.
"LGBTİ örgütlerine kapatma davaları açılan dönem gibi"
Ankara’daki yasakları sorarak başlamak istiyorum ama sanırım siz Diyarbakır ve çevre illerde daha uzun süredir engellemelerle karşı karşıyasınız…
Ankara’da başlayan, ardından İstanbul’da ilan edilen yasaklar ve diğer illerdeki engellemeler, bana LGBTİ örgütlerine kapatma davası açılan dönemi hatırlatıyor.
2014’te, daha önce hiçbir engele takılmadan gerçekleşen Onur Yürüyüşleri engellenmeye başlandı. Bütün bunlardan benim anladığım, LGBTİ hareketinin örgütlü, güçlü ve toplumsal desteğinin de olduğu ortada. LGBTİ hareketinin güçlenmesi, örgütlenmesi ve toplumsallaşmasına karşı atılan adımlar bu yasaklar. Kurumsallaşmaya giden derneklerin önünün kesilmeye çalışılması söz konusu.
OHAL süreci, iktidarın kendi politikalarını yürütmesi noktasında kolaylaştırıcı bir durum teşkil ediyor, istediklerini yapıyorlar. Daha önce bunu kendileri de ifade etmişlerdi. Bu etkinlikleri sanki prosedüre uygunmuş gibi yasaklıyorlar.
"Burada senelerdir engellemeler var"
Diyarbakır ve çevre illerinde LGBTİ etkinliklerine yönelik engellemeler ise senelerdir sürüyor. Örneğin birkaç sene önce Mardin’de Kaos GL’nin yapacağı bir etkinlik iptal edilmişti. Biz Keskesor olarak Mardin’de bir panel düzenleyecektik, infiale neden oldu. Kaos GL Diyarbakır’da Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ile bir etkinlik düzenleyecekti, iptal edildi. Van’da Hevi LGBTİ’nin mülteci LGBTİ’ler hakkında düzenlemeyi planladığı etkinliği iptal edildi.
Birkaç sene önce, Keskesor olarak HDK Meclisi’yle Devlet Şiddetine Karşı Özerk Mücadele Alanları paneli düzenleyeceğimizi duyurduğumuzda, İslami STK’lar sosyal medyada “Diyarbakır’da Sapkınlığa Dur De”etiketi açmıştı. Sonuçta etkinlik iptal oldu. Olması da belki iyi oldu çünkü etkinliğin yapılacağı gün, etkinliğin yapılacağı mekanda “LGBT’ye hayır” pankartlarıyla hazır bekleyen bir grup vardı. Ayrıca bir panelle yapılacak etki, sosyal medyada etkinliğin iptal edilmesinin yaygınlaşmasıyla daha fazla tesire neden oldu.
Kısacası, burada bazı sivil toplum örgütlerinin güdümünde etkinlikler iptal ediliyor, tehditler var. Yani burada tehditlerle iptal ettiriyorlar, batıda ise yasal prosedür uygulayarak iptal ediyorlar.
"Çözüm sürecinde de baskılar vardı ama gökkuşağı bayraklarıyla sokaktaydık"
Bu durum ne zamandan beri böyle? Çözüm sürecinde Diyarbakır’da LGBTİ’lerin alanlarda olduğunu hatırlıyoruz.
Çözüm sürecinde ve öncesinde sokaklarda gökkuşağı bayraklarıyla yürüyorduk. Örneğin; Sanat sokağında 20 Kasım’larda yürüyüşler düzenlerdik. Bunlar Diyarbakır’da ilk defa yapılan şeylerdi. Başka bir kurum, siyasi parti desteği olmadan, tek başına bir LGBTİ örgütü olarak bunları yapabiliyorduk. Sorun yaşamıyorduk. Yine de çözüm sürecinde bile baskılar vardı.
O dönemde LGBTİ’lere yönelik etkinlikler de düzenliyorduk ama Kobane ve Şengal’den gelen sığınmacılara yönelik çadırkent yapımı, depolarda kıyafet, yiyeceklerin tasniflenmesi vs gibi çalışmalara yönelmiştik. Çünkü toplumsal bir kriz yaşanıyordu, herkesin seferber olduğu bir süreçti. Biz de sadece LGBTİ alanında değil, yetişebildiğimiz her alanda yer almaya çalıştık.
Sonra süreç gitgide sertleşti, çatışma süreci başladı. Bu sefer de Sur’da mağdur olanlara yönelik çalıştık.
"Batıda 'genel ahlak', doğuda 'dini değerler'"
Nasıl batıda engellemelere gerekçe olarak “genel ahlak” gösteriliyorsa, burada da İslam öne sürülerek etkinliklerin önüne geçiliyor. Ama bu da devlet eliyle yapılan bir şey. Batıda Valilik yasaklıyor, doğuda İslami STK’lar engelliyor. Aslında aynı zihniyet. Sadece yöntemleri farklı.
Biraz nabız yoklanmak isteniyor gibi. Bir şey yapılıyor, ona karşı bir ses çıkıyor mu? Çıkmıyorsa bunu başka yerlerde, farklı dozlarda uygulayabiliriz, deniliyor. Kazanımlar da kaybediliyor. Yani Kürt illeri biraz deneme tahtası gibi kullanılıyor.
"Dernek olmadan da çalışma yapılır"
Batıya yayılan LGBTİ yasaklarını öngörmüş müydünüz?
Evet, LGBTİ’lere yönelik bir yasak geleceğini bekliyorduk, bu şaşırılacak bir şey değil. Onur yürüyüşü yıllardır yasaklanırken ve buradaki çalışmalar engellenirken bunun yasaklanmaması beklenemezdi. Zaten barış akademisyenleri, KHK’larla derneklerin kapatılması, ihraçlar vs., biz bunların hepsini yaşıyoruz. Dolayısıyla hazırlıklı olmak gerekiyordu. Biz hazırlığımızı yapamadık.
Sizce bu yasaklar LGBTİ hareketini nasıl etkileyecek?
Yasaklanması, bundan sonra hiçbir etkinlik yapılmayacak anlamına gelmiyor ama bir mesaj da veriyor. Demokratikleşmek varken, baskıya maruz kalmak nasıl söz konusu olabilir? Bu sorular üzerine düşünülüp, yasaklara kamuoyunun dikkatini çekecek basın açıklamaları yapılabilir ama diğer taraftan bir çalışmanın engellenmesi gibi bir durum söz konusu değil.
Yani dernekler kapatılır ama dernek olmadan da çalışmalar yürütülür. Dolayısıyla Ankara’da ve Beyoğlu’nda etkinliklerin engellenmiş olması, yürütülecek mücadelenin durdurulması anlamına gelmiyor LGBTİ hareketi için.
"Yasaklara rağmen bir şeyler yapıldığını göstermek önemli"
Siz engellemeler konusunda daha deneyimlisiniz. Nasıl stratejiler geliştirdiniz?
Mesela bir vakıf, kayyumlu bir belediyeden izin alıp bir LGBTİ etkinliği düzenleyebildi. Aynı şekilde bu bölgede bir üniversitede bir LGBTİ etkinliği yapıldı, Keskesor’dan bir arkadaşımız katıldı.
Etkinlikleri çok görünür olmadan, kamusal duyuru yapmadan ama farklı araçlar kullanarak düzenleyebiliyoruz. Etkinlik gerçekleştikten sonra da, düzenlendiği mekan ve katılımcıları deşifre etmeden bir haber yapıyoruz.“Yasaklar var ama buna rağmen bir şeyler yapılıyor”u gösteriyoruz. Bu bizim ruh sağlığımız açısından da önemli. Hiçbir şey yapamamak da insanı demoralize ediyor.
Tabii ben bunu Diyarbakır’dan söylüyorum, burada bu yöntem çok normal. Ama Pembe Hayat ve Kaos GL gibi uluslararası ölçekte çalışan örgütlerin daha farklı stratejileri olabilir. Bizim çok geniş bir kesime hitap etmek gibi bir durumumuz olmadığı için, yerel, göçebe, geçici çözümler geliştirebiliyoruz. Yapılabildiğini göstermek güç veriyor. Elimiz kolumuz bağlı dememenin bir yolu.
Ne olmuştu?Ankara Valiliği 16 Kasım'da Alman LGBTİ Film Günleri'ni yasaklamıştı. bianet’in sürdürdüğü, Kaos GL'nin destekleyerek içinde yer aldığı “Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik” atölyesinin 18 Kasım’da Mardin’de düzenlenmesi planlanan 11. ayağı da hedef gösteren haberler ve tehditler nedeniyle gerçekleştirilemedi. Ankara Valiliği 19 Kasım'da da "LGBTİ sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilen etkinlikleri" süresiz olarak yasakladığını duyurdu. Beyoğlu Kaymakamlığı ise British Council'in KuirFest ortaklığıyla 25 Kasım’da düzenleyeceği film gösterimini iptal etti. Bursa ve Kocaeli'de de iki LGBTİ etkinliği yerel idare ve kolluk kuvvetlerinde engellendi. Ankara’daki LGBTİ dernekleri Kaos GL ve Pembe Hayat, Valiliğin LGBTİ etkinliklerini süresiz olarak yasaklamasına karşı ayrı ayrı kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemli dava açtı. Hak savunucuları da #LGBTİYasaklanamaz etiketiyle yasakları sosyal medyada protesto etmeye başladı. #LGBTİYasaklanamaz etiketi, dün akşam Twitter’da Türkiye gündeminde 4. sıraya yükseldi. |
(ÇT)