İnsan Hakları Haftası 10 Aralık itibariyle başladı. Bir hafta boyunca ihlaller çeşitli, panel, etkinlik, haber, forumlarda ele alınacak. Hak ihlalleri, çözüm önerileri, mücadele yolları tartışılacak. Tüm bunlar elbette temelde hak savunucusu kişiler ve kurumlarca yapılacak. İktidar ve devlet bu işin neresinde diye soracak olursanız, ihlallere bakmak yetiyor.
Son dönemde iktidarın çeşitli söylemlerle hedefe koyduğu LGBTİ+’lar ve ırkçı saldırıların hedefindeki bir diğer grup olarak mülteciler sadece günlük yaşamda hak ihlallerine uğramıyorlar, can güvenlikleri de yok.
Bu bağlamda görüştüğümüz İnsan Hakları Derneği (İHD) LGBTİ+ Komisyonu ve Göçmen Dayanışma Derneği bu grupların yaşadığı yaşamsal tedirginliği bianet’e anlattı.
“LGBTİ+’lara karşı hak ihlalleri artmaya başladı”
İHD LGBTİ+ Komisyonu üyesi Tuna Kemal Bulut yaşam hakkının en temel insan hakkı olduğunu hatırlattığı sözlerinin devamında “LGBTİ+’lar için nefretin getirdiği şey doğrudan yaşam hakkının engellenmesi. Sokakta rahat yürüyememe, sürekli baskı, beraberinde taciz, şiddet, işkence ve katliamlarla kendini devam ettiren yaşam hakkı ihlali var. Temelinde derneğimiz her türlü başvuruyu alıyor. Son dönemlerde LGBTİ+’lara karşı hak ihlalleri artmaya başladı. Komisyonumuz da buna binaen kuruldu” dedi.
Bulut Türkiye’de LGBTİ+’ların yaşam haklarının tehdit altında olduğunu belirterek “Yaşam hakkı ihlali yoğun bir şekilde uygulanıyor. Baktığınızda LGBTİ+’lar için Türkiye açık bir cezaevi” dedi. Bulut son dönemde Türkiye’den gitmek üzere LGBTİ+’ların iltica başvurularının çok yoğunlaştığını aktardı: “Çünkü artık ölüm tehditlerine maruz kalıyorlar. Kendi üzerimden örnek verirsem, tehdit telefonları, yolda yürürken tacizlere defalarca maruz kaldım” dedi.
“Herkes farklı herkes eşit”
Sürecin tehlikeli bir boyuta ulaştığını şu sözlerle belirtti: “Artık bazı LGBTİ+ dernekler, ne yazık ki dernek binalarından hizmet veremiyor, evlerden çalışıyorlar. Tehlike çanları, özellikle son bir yıldır LGBTİ+lar için çok yoğun bir şekilde çalıyor.”
Bulut “Temelde savunduğumuz şey ‘Herkes farklı herkes eşit.’ Bu er ya da geç kabullenilecek bir durum. Çünkü bu bir varoluş” dedi.
“Her an hakları kaybedecek bir konumdalar”
Türkiye’de adeta diken üstünde yaşayan ve uzunca süredir toplumun, siyasetin gündeminde olan göçmenlerin durumu da LGBTİ+’lardan farklı değil.
Göçmen Dayanışma Derneği’nden Hatice Ödemiş, mültecilerin ağır ihlaller yaşadıklarına dikkat çekti. Her an geri gönderilme tehdidi, verilmiş hakların geri alınma ihtimali, haklarını talep edememeleri gibi büyük sorunlarla karşı karşıya olan göçmenlerin bu durumunu “Stratejik belirsizlik” olarak tanımlayan Ödemiş “Her an statünüzü ya da size tanınan hakları kaybedecek bir konumda bulunmanız sizde bir güvensizlik hissi verir ve daha çekinik davranırsınız” dedi.
“Türkiye’nin mültecilere bakışı, araçsallaştırmak”
Mültecilerin hem iç hem dış politikada araçsallaştırıldığını söyleyen Ödemiş “İktidar karar veriyor sınır kapısını açıyor, bir gün seyreltme politikasını uyguluyor bir mahalledeki mülteci sayısını yüzde 25’e düşürüyor. Bu politika mültecilerin haklarını görmeyen bir politika. Türkiye’nin mültecilere bakışı araçsallaştırma üzerinden” diye konuştu.
Mültecilerin bu belirsizlik içerisinde bastıkları zeminin kaygan olduğunu, sınır dışı tehdidi altında olduklarını ve hak ihlallerini yaşadıklarında bu tedirginlik nedeniyle hak arayışına giremediklerini aktardı.
“Geri Gönderme Merkezinde işkence sistematik”
Ödemiş mülteciler açısından geri gönderme merkezlerinin büyük bir tehdit olduğunu belirtti. Söz konusu merkezlere götürülen ve oradan çıkabilen mültecilerin kendilerine aktardıklarını anlatan Ödemiş, “Dönenlerin anlattıklarına bakılırsa, bu merkezlerde işkence ve kötü muamele sistematik bir şekilde uygulanıyor. Çok kötü koşullarda kalıyorlar. Bir süre sonra darp ederek zorla bu insanlara ‘Gönüllü başvuru formu’ imzalatılıyor. İmzalamayanların tehdit ediliyor” dedi.
Geri gönderme merkezine alınan bir mültecinin avukat talep ettiğinde “Bir suç mu işledin, avukat istiyorsun?” denerek bu hakkının elinden alındığını kaydeden Ödemiş “Geri gönderme tehdidi Demokles’in kılıcı gibi mültecilerin üzerinde sallanıyor” dedi.
“Gönüllü değil zorla dönüş”
Ödemiş ayrıca “Gönüllü Geri dönüş” olarak anılan uygulamanın aslında gönüllük taşımadığını “zorla” bir göndermenin söz konusu olduğunu belirtti.
“Son dönemlerde sokağa da taşan bir tepki var mültecilere dönük, ırkçı ve ayrımcı bir tepki bu” diyen Ödemiş kutuplaştırma ile birlikte toplumda hurafelerin giderek yaygınlaştığını kaydetti. Ekonomik krizin nedeni mülteciler gösterilirken insanların asıl hak talep edilmesi gerekilen yerlere ulaşmadığını da belirtti.
Hatice Ödemiş, insan hakları açısından sürecin giderek kötüleştiğini de ekledi. (ZK/AS)