LGBTİ+ Kolektifi’nin bugün Taksim Hill Otel’de düzenlediği etkinlikte homofobi, bifobi, transfobi karşıtı üniversiteliler bir araya geldi.
Etkinlikte LGBTİ+ mücadelesi tarihi, üniversitelerde LGBTİ+, seks işçiliği tartışmalarına yer verildi.
Etkinlikte gerçekleşen oturuma Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği aktivistleri Kemal Ördek, Tolga Alp Tüneli ile İstanbul LGBTİ+’dan trans aktivist Pınar Arkan katıldı.
Kırmızı Şemsiye Derneği hakkında bilgi veren Tüneli, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin seks işçiliği durumunu analiz eden bir rapor hazırladıklarını ve önümüzdeki ay yayınlayacaklarını belirtti.
“Ülker Sokak bizim gettomuzdu”
LGBTİ+ mücadelesinin tarihine dair bilgi aktaran Pınar Arkan, geçmişten bugüne değişmeyen en önemli konunun Türkiye medyasındaki eşcinsellik algısı ve kullanılan dilin basitliği olduğunu söyledi.
1970’lerin başından itibaren LGBTİ+’ın Türkiye’de var olma mücadelesi verdiğini vurgulayan Arkan, Ülker Sokak deneyimlerine dair de aktarım yaparak şu ifadelere yer verdi:
“Kentsel dönüşüm sürecine kadar Ülker Sokak bizim için bir gettoydu. Biz o zamana kadar esnafla ya da orada yaşayan hiç kimseyle bir problem yaşamamıştık.
“Ancak dönüşüm başladıktan sonra olayın içine işkenceci polisler ve dönemin Beyoğlu Emniyet Müdürü Hortum Süleyman girdi. Renkli hortumlarla memleketimizin plaka numarası kadar dövüyordu.
“Ağır şiddet ve işkence ile evlerimizi, yaşadığımız yerleri terk etmeye mecbur bırakıldık.”
“Seks işçiliğini konuşmak bu ülkede çok zor”
Seks işçiliğinin Türkiye’de sadece halk tarafından değil azınlıkta kalan ve ötekileştirilen diğer kesimler arasında da dışlandığını belirten Kemal Ördek, referandumda “Evet” çıktığı takdirde genelevlerin kapatılma ihtimalinin çok fazla olduğunu söyledi.
Ördek, şu ifadelere yer verdi:
“Seks işçiliğini LGBTİ+ özelinde tartışmıyoruz. Profesyonel ve emek eksenli seks işçiliği savunuculuğu yapıyoruz. Türkiye’de LGBTİ+ meselesi bile bu kadar marjinalleşmişken, bu konuyu konuşmak oldukça zor.
“Türkiye’de sınıfsal olarak aşağıda olan bir kesim her zaman ‘kirli’ olarak algılanır. Dolayısıyla bu konuda halk içinde ‘kirli’ bir konudur.
“Oysa seks işçileri, bedel ödeyerek, farkındalık sağlayarak görünürlüğü sağlayan bir yerde duruyorlar. Ancak diğer ötekilerin içinde bile öteki muamelesi görüyorlar. Dolayısıyla görünmez kılınma durumu söz konusu. Bu da beraberinde onlara yapılan hak ihlallerinin de görünmezliğini getiriyor.
“Ana eksende homojen olduğunu iddia eden sosyalist, feminist ve LGBTİ+ hareketleri, seks işçiliğini tartışırken onu bloke ederek, onun hakkında söz sahibi gibi davranabiliyorlar.
“Bunun yanında seks işçiliği mağduriyetle özdeşleştiriliyor. Yine odak farklı bir şey, yani mağduriyet olduğu için hak ihlalleri görülmüyor.
“Türkiye’de Fuhuşla Mücadele Komisyonu diye bir kuruluş mevcut. Görünen manzarada devlet seks işçilerini hedef almaya zaten teşne. İnsan hakları odaklı kuruluşlar devletin politikalarını meşrulaştırıp aynı söylemi kullanarak, ‘bu insanlar mağdur, biz bu genelevleri kapatalım’ şeklinde bir çözüm sunuyorlar. Devletle ortaklaşarak çözüm bulunamıyor maalesef.
“Türkiye’deki seks işçiliği mevduatının yenilenmesi, seks işçiliğinin suç olmaktan çıkarılması için LGBTİ+ hareketi eyleme geçmelidir.” (TP/AS)