En bilinçli ailelerde bile "eğer kızım isterse lezbiyenlikten vazgeçer" fikrinin varolduğunu anlatan Yüksel, eşcinselliğin hastalık olmadığının altını çiziyor.
bianet'in görüştüğü Kaos GL'den Burcu Ersoy ise, kadınlara hem adam gibi olmasının, hem de biraz kız gibi davranmasının telkin edildiğini söylüyor.
Kadın eşcinselliği daha mı hoş görülüyor?
CETAD raporunda, Hürriyet Gazetesi'nin 2006 yılında yaptığı "Türkiye Cinselliği Konuşuyor" anketine yer verildi.
Anket sonuçlarında, Türkiye'nin yüzde 86'sının eşcinselliği "akıldışı ve kabul edilemez" bulmasına rağmen; kadın eşcinselliğinin, erkeklere oranla daha kabul edilebilir olduğu sonucu var.
Bu sonuca, Yüksel ve Ersoy'un itirazı var. Kız çocuklarının ergenlik döneminde, cinsellikleri ile tanışırken, beğenilme kaygısını erkeklerden daha fazla yaşadığını hatırlatan Yüksel, kendi cinsine ilgi duyduğunu fark eden kız çocuklarınınsa daha yoğun bir psikolojik baskı yaşadığını anlatıyor.
Eşcinsel olduğunu keşfeden çocukların aile içinde "illegal kimlikle" yaşamaya çalıştığını belirten Yüksel, çocuklarının eşcinsel olduğunu fark eden ailelerin de tepki gösterdiğini ya da "düzelmesi normal olması için" onları doktora götürdüğünü söylüyor.
Ersoy da, lezbiyenliğin "porno nesnesi" olduğu sürece hoş görüldüğünü, kadın bedenine obje olarak bakan zihniyetin iki kadın bedeninin yaşadığı cinselliği de bu yönüyle beğendiğini anlatıyor.
Hormon alınca lezbiyenlik biter mi?
Yüksel, lezbiyenliğe ilişkin yanlış inanışlar olduğunu açıklayarak, bunları sıralıyor:
* Kimse beni sevmez.
* Benim duygusal ilişkim olamaz, yalnızım.
* Benim hiç ilişkim olmadı. O halde değişebilirim.
* Evlenirsem geçer.
* Küçükken tecavüze uğradım o yüzden oldu.
* Utanılacak bir durumdayım.
* Hormon alırsam geçer.
* Erkeklerden korktuğum için böyle oldu.
Yüksel, sorunların aşılması için, kişinin öncelikle kendisini, kimliğini kabul etmesi gerektiğini vurguluyor.
Erkeksiz yaşayan kadın ancak cadıdır
Burcu Ersoy, erkek egemen toplumun yalnızca heteroseksüel kadınları arka plana itmediğini, lezbiyenlerin de bu dışlanmadan payını aldığını açıklıyor.
Kız çocuklarının küçüklükten itibaren "sen kızsın şunu yapma" denilerek büyütüldüğünü hatırlatan Ersoy, kadınların ölene kadar baskılanan bir süreç yaşandığını dile getiriyor.
"Tüm insanlığa ait olan güzel konuşma becerisi, cesaret, beceriklilik, 'tuttuğunu koparma, adam gibi adam olma' denilerek erkeklere mal edildiği için, kadınlara da önce erkek gibi olması tavsiye ediliyor" diyen Ersoy ekliyor: "Bir süre sonra bu kadının lezbiyen olduğu anlaşılırsa, kadınlığını geri al, kız gibi davran da deniliyor."
"Erkeği" tercih etmeyen kadınların "cadı", "ucube", "aykırı" olarak tanımlandığını kaydeden Ersoy, "erkek kadın cinselliğine müdahale edemezse o kadın sapık oluyor" diyor. (AÖ/KÖ)