Okullarda, Evrim Kuramı ile birlikte "Bilinçli Tasarım"ın da öğretilmesi. Çok mantıklı görünüyor, değil mi? Öylesine alçakgönüllü bir öneri ki! Neden her iki tarafı da öğretmeyelim? Neden çocukların kendi kendilerine karar vermelerine izin vermeyelim? ABD Başkanı Bush'un dediği gibi, "Bana insanların çeşitli fikirlerle karşı karşıya getirilip getirilmemesi gerektiğini soruyorsunuz, yanıtımız evet." İlk bakışta, "her iki taraf" deyimi bizim gibi eğitmenlerin yüreğini sıcacık yapıyor.
"Her iki taraf da" tarzının aldatıcı çekiciliği
Bizlerden biri yıllarını Oxford'da okutman olarak geçirdi ve öğrencileri için her hafta birbirine zıt görüşler içeren konular seçerdi. Öğrencilerin kütüphaneye gitmeleri, verilen argümanın her iki yönünü de okumaları, yazacakları ödevde bunları kısaca anlatmaları ve dengeli bir yargıya ulaşmalarını isterdi. Denge ise hep şu deyişle biçimlenirdi: "Birbirine zıt iki bakış açısı aynı yoğunlukla ifade edildiğinde, gerçeğin iki görüş arasında orta yerde olması gerekmez. Bir tarafın tümüyle hatalı olması da mümkündür."
Her ikimiz de, birer öğretmen olarak, öğrencilerden anlaşmazlıkları analiz etmelerini istemenin eğitimlerine çok önemli bir katkıda bulunduklarını gördük. Öyleyse, evrimle yaratılışçılık ya da "bilinçli tasarım" arasında olduğu öne sürülen çatışmanın her iki yönünü de öğretmenin neresi yanlış? Ve, yeri gelmişken, bu samimiyetsiz hüsnütabire kanmayın sakın. Bilinçli tasarımda yeni bir şey yok, bu sadece ABD anayasasının kilise ile devletin ayrı tutulması kuralından kaçmak için (kaypak halkla ilişkiler uzmanları ve tonlarca vergiden muaf para sayesinde bir miktar başarı elde ediyorlar) yeni bir adla kamufle edilen yaratılışçılıktır.
Öyleyse neden yaşam boyu eğitmenlik yapmış ve öğretimde "her iki taraf da" tarzının yürekten savunucuları olan iki insan hemen hemen tüm biyologların ortak kanısına katılarak, yaratılış ile evrim arasındaki bu kuşkulu çatışmayı bir istisna olarak görüyorlar? "Adalet, her iki tarafı da öğretmektir" demenin o şeker mi şeker akılcılığında yanlış olan ne var? Yanıt çok basit. Bu hiçbir yönü bilimsel olmayan bir çatışma. Ve ayrıca, zamanı boşa harcamaya yönelten bir çeldirici, çünkü evrim bilimi, belki de tüm diğer başlıca bilim dallarından daha fazla, sahici çatışmalarla dolu.
Bilinçli Tasarım, ancak karşılaştırmalı din dersinde okutulabilir
Evrim öğrencilerinin genelde karşı karşıya geldikleri gerçekten zorlu ve eğitsel değeri büyük olan çatışmalar arasında şunlar vardır: Moleküler evrimde nötralizme karşı seçilimcilik; uyumculuk; grupsal seçilim; kesikli denge; ortak ataya göre sınıflandırma; gelişimin evrimi; "Kambriyen Patlaması"; kitlesel yok oluşlar; türler arası rekabet; uzun mesafelerle yalıtım olmaksızın türleşme; eşeysel seçilim; eşeylerin evrimi; evrimsel psikoloji; Darwin'ci tıp, vb. Önemli olan nokta, tüm bu çatışmaların ve daha birçoğunun sadece öğrencilerin ödevlerinde değil, sohbetlerinde de gece geç saatlere dek süren büyüleyici, canlı tartışmaları beslemesi.
Bilinçli tasarım, bu çatışmalarla aynı nitelikte değildir. Bilinçli tasarım bilimsel bir tartışma değil, dinsel bir tartışmadır. Bir fikirler tarihi dersinde, popüler mantıklı boş inanlarla ilgili bir felsefe sınıfında ya da dünyanın her yerindeki mitleri konu alan bir karşılaştırmalı din dersinde tartışmaya değer olabilir. Fakat, tıpkı simyanın kimya derslerinde, fologistonun fizik dersinde ya da leylek kuramının cinsel eğitim dersinde işlenmemesi gibi, bilinçli tasarım da biyoloji dersinde işlenmemelidir. Bu verdiğim örneklerde de "her iki kuram" için eşit süre talebi son derece gülünçtür. Aynı şekilde, 20. yüzyıl Avrupa tarihini konu alan bir derste, holokostun asla gerçekleşmediği kuramı için kim eşit süre talep eder?
Neden bilimsel bir kuram değil?
Öyleyse, bilinçli tasarım kuramının "her iki taraf da" muamelesini hak edecek, sahici bir bilimsel kuram olmadığından neden eminiz? Bu, bizim kişisel düşüncemiz mi? Bu, profesyonel biyologların büyük bir çoğunluğu tarafından paylaşılan bir düşünce; ama elbette bilim, bilim adamlarının büyük çoğunluğunun oyuyla ilerlemez. Neden yaratılışçılık (ya da bu düşüncenin yeniden hortlamış hali olan bilinçli tasarım), yukarıda sıraladığımız bir düzine ödev konusu kadar bilimsel tartışma değeri taşımıyor? İşte nedeni: Bilinçli tasarım bilimsel bir kuram olsaydı, yine bilim adamları tarafından incelemeye tabi tutulan bilimsel dergiler, araştırmalar sonucu bir araya getirilen pozitif kanıtlarla dolu olurdu. Bu olmuyor. Sorun, editörlerin bilinçli tasarım araştırmalarını yayınlamayı reddetmesi değil. Sadece yayınlayacak bilinçli tasarım araştırması yok. Bilinçli tasarım savunucuları doğrudan doğruya akademi dışındaki genel kamuoyuna ve seçmiş oldukları hükümet görevlilerine -ki bu müthiş bir kurnazlık- hitap ederek normal bilimsel süreçten yan çiziyorlar.
Bilinçli tasarım savunucularının argümanı hep aynı özellikleri sergiliyor. Asla bilinçli tasarım lehine pozitif kanıtlar sunmuyorlar. Önümüze konan, sadece evrimdeki sözde eksikliklerin bir listesi. Bize fosil kayıtlarındaki "boşluklar"dan söz ediyorlar. Ya da verilen destekleyici hiçbir kanıt olmaksızın, verdikleri karar gereği, organların "indirgenemez karmaşıklıkta" oldukları, doğal seçilimle evrimleşmiş olamayacak kadar karmaşık oldukları belirtiliyor.
Her halükârda, X Olgusunun açıklanmasında A Kuramı güçlüklerle karşılaşıyorsa, otomatik olarak B Kuramının tercih edilmesi gerektiği "varsayımı" saklı (aslında saklamaya bile çalışmıyorlar); bu B Kuramının (ki bu durumda yaratılışçılık oluyor) X Olgusunu açıklamada daha iyi olup olmadığını sorgulanmıyor bile. Bunun ne kadar dengesiz olduğuna ve o "hadi her ikisini de öğretelim"in görünürdeki akılcılığını yalanladığına dikkat ediniz. Taraflardan birinin, her adımda kanıt göstermesi gerekiyor ve bir güçlükle karşılaştığı anda (ki bu tüm bilimlerin her gün karşılaştıkları ve büyük hevesle çözmeye koyuldukları türden bir güçlük, bilimin işi bu) otomatik olarak öbür taraf kazanmış sayılıyor ve en ufak bir kanıt göstermesi gerekmiyor.
Kambriyen öncesinde fosil tavşanlar olsaydı..!
Peki, fosil kayıtlarındaki eksiklik ne demek şimdi? Bu, varolsaydı belirli bir evrimsel geçişi belgeleyebilecek bir fosilin yokluğu anlamına geliyor. Bu eksiklik, elimizde evrim sürecindeki basamakların hepsinin sinemasal bir kaydı olmaması demek oluyor. Ama ölümlerin sadece çok çok küçük bir kısmında fosil oluştuğunu bildiğimize göre, eksiksiz bir kayıt talep etmek çok şey istemek olmuyor mu?
Yaratılışçılıktan eşdeğer kanıt istemek, Tanrı'nın işe başladığı gün yaptıklarının -örneğin memelilerdeki kulak kemikleri ya da bakterilerin kamçıları, hareketli bakterilerde hareketi sağlayan, küçük, kıl benzeri organ- eksiksiz bir sinematik kaydını istemek olurdu. En ateşli bilinçli tasarım savunucuları bile böylesi bir kutsal videobandın ortaya çıkacağını iddia etmiyor.
Öte yandan, biyologlar çok fazla sayıda evrimsel geçiş için eşdeğer bir "sinematik" fosil dizisi olduğunu iddia edebilirler. Hepsi değil, ama iki ayağı üzerinde duran Australopithecus'tan bizim evrimleşmemiz dahil, çok sayıda evrimsel geçiş için. Ve daha da anlamlısı, evrimsel dizi içinde "yanlış" yerde bulunan tek bir tane bile sahici fosil yok. Kronolojik olarak yanlış olan tek bir fosil bulunsaydı eğer, evrim kuramı suya düşerdi.
Evrimin yanlışlığını neyin kanıtlayacağını sorduklarında büyük biyolog J.B.S. Haldane'in homurdanacağı gibi: "Kambriyen öncesinde fosil tavşanlar." Tüm iyi kuramlar gibi, evrim kuramı da yanlışlığının kanıtlanmasına açıktır. Söylemeye gerek yok, her zaman da kazanmıştır.
Peki, tasarımcının karmaşıklığı?
Aynı şekilde, bir şeyin -diyelim ki, bakterilerin kamçılarının- doğal seçilimle evrimleşmiş olamayacak kadar karmaşık olduğu iddiası, "rakip" bilinçli tasarım kuramını varsayımsal olarak desteklemek üzere, ne yazık ki yaygın ama yanlış bir mantıkla ortaya sürülüyor. Bu tür bir varsayımsal mantık, bakteri kamçılarının evrimleşemeyecek kadar karmaşık oldukları takdirde, yaratılamayacak kadar da karmaşık olabilecekleri olasılığını açık bırakıyor. Bir an için durup düşünürseniz, bakteri kamçılarını yaratma yeteneğine sahip bir Tanrı'nın kamçılardan (ya da evrenden) daha da karmaşık olması gerektiğini ve dolayısıyla istatistiksel olarak çok düşük olasılıklı bir varlık olacağını, bu varlığın yaratmış olduğu söylenen nesneden daha çok açıklanma gerektirdiğini görebilirsiniz.
Karmaşık organizmaların açıklanması gerekiyorsa, karmaşık bir tasarımcının da açıklanması gerekir. Ve teologların, Tanrı'nın (ya da Bilinçli Tasarımcı'nın) bilimsel açıklamanın normal işlemlerine karşı bağışık olduğu yolundaki mazereti de bir çözüm olmayacaktır. Bunu yapmaları, bindikleri dalı kesmek olur. İki seçenek var: Ya bilinçli tasarım bir bilim dersinde incelenir, ki o takdirde bilimsel bir hipotezde arananlara tabi olur; ya da incelenir, ki o takdirde bilim dersinden çıkartılır ve ait olduğu yere, kiliseye geri gönderilir.
Aslına bakarsanız, bakterilerin kamçısı de evrimleşmiş olamayacak kadar karmaşık bir yapı değil, özenle incelenen hiçbir canlı yapısı bu denli karmaşık değil. Biyologlar, canlı sistemlerde başka yerlerde buldukları bileşenleri kullanarak mantıklı ara yapı serileri belirlemişlerdir. Fakat biyologların hemen yanıtlayamayacakları belirli bir vaka olsaydı bile, önemli olan nokta, yaratılışçıların "varsayımsal" mantığının çürük olmaktan kurtulamayacağıdır.
Evrimin kanıtları kitlesel
Bilinçli tasarıma işaret eden tek bir kanıt bile yok, sadece evrimsel kayıtlardaki sözde eksikliklerle, belirlediğimiz "varsayımsal" boşinan var. Ve evrim biliminde eksiklikler olduğu kaçınılmaz olarak doğruysa da, evrim gerçeğine işaret eden, karşılıklı birbirini destekleyen yüz binlerce gözlemden oluşan kanıtlar gerçekten de kitlesel. Bu gözlemler jeoloji, paleontoloji, karşılaştırmalı anatomi, fizyoloji, biyokimya, etoloji, biyocoğrafya, embriyoloji -ve şimdilerde gittikçe artan bir hızla- moleküler genetik gibi alanlardan geliyor.
Bu kanıtların ağırlığı o kadar fazla ki, yayınlanan verilerin sadece bir bölümünü izleyenler için bile evrim gerçeğine karşı çıkış gülünecek bir yaklaşım oluyor. Evrim bir gerçekliktir: tıpkı plaka tektoniğinin ya da heliosentrik güneş sisteminin bir gerçeklik olduğu gibi.
İki taraf diye bir şey yok
Son olarak, bu konuların biyoloji sınıflarında tartışılıp tartışılmaması neden bu kadar önemli? Aslında önemli olmadığı, biyologların bu kadar çabuk kızmaması gerektiği söylenebilir. Belki de, bu popüler talebi kabul etmeli ve fen bilgisi derslerinde evrimin yanı sıra bilinçli tasarımı da öğretmeliyiz. Bilinçli tasarımın anlatılması, nereden baksanız, yaklaşık 10 dakikada biter, ondan sonra da gerçek bilimi ve sahici çatışmaları anlatırız.
Bu çekici görünse de, ciddi bir sorun hâlâ var. Baştan çıkarıcı "çatışmayı anlatalım" söylemi hep yanlış ve son derece zararlı olan bir düşünceyi, gerçekten de iki taraf olduğu düşüncesini içeriyor. Bu durum, öğrencilerin dikkatini evrimsel tartışmaları zenginleştiren, canlandıran, gerçekten önemli ve ilginç çatışmalardan uzaklaştıracak. Daha da kötüsü, yaratılışçılığa asıl ulaşmak istediği zaferi verecek. Herhangi bir tartışmada tek bir iyi nokta öne sürmeye gerek kalmaksızın, bir tür doğaüstücülüğün bilimin sahici bir parçası imiş gibi ele alınması. Ve bu, ABD'de bilim eğitiminin sonu olacak. (RD/GS)
* Richard Dawkins Oxford Üniversitesi öğretim üyesi. Jerry Coyne Chicago Üniversitesi öğretim üyesi. Yazarların fen bilgisi derslerinde "bilinçli tasarım"ın öğretilmesini kabul etmenin vahim sonuçlarına ilişkin, İngilizce orijinali 1 Eylül 2005 tarihli The Guardian gazetesinde yayınlanan yazısı, Feyza Halatçı'nın Türkçesiyle, Bilim ve Gelecek dergisinde yayınlandı.
* Çevirmen, "Bilinçli Tasarım"ı, Akıllı Tasarım olarak da Türkçeleştirilen "Intelligent Design"ın karşılığı olarak tercih ediyor (bianet).