Mahkeme, savunmanın reddi hakim ve sanıkların serbest bırakılmaları yönündeki talebini kabul etmedi. Dava, duruşma için 25 Nisana ertelendi.
Zana, Dicle, Doğan ve Sadak ile avukatlarının katıldığı duruşma, saat 10.00da başladı. Davanın tanıkları, can güvenliklerinin bulunmadığı ve yol paralarının sağlanması gerekçesiyle duruşmaya katılmadı.
Reddi hakim talebi reddedildi
Sanıklar, mahkeme başkanı Orhan Karadenizin AİHMnin DEPli milletvekillerinin yeniden yargılanması yönündeki kararı açıklandığında AİHM kararına uymaya gerek yok şeklinde açıklama yaptığını hatırlatarak, davadan çekilmesini istedi. Ancak mahkeme, reddi hakim talebini kabul etmedi.
Mahkeme başkanı Karadeniz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle milletvekillerinin yeniden yargılanması gerektiği yönündeki kararını özetledi.
Zana: 2 Mart darbesi
Ardından Sadak, Zana ve Dicle görüşlerini açıkladılar. Her üç sanık da, Meclisten çıkarılmaları ve tutuklanmaları sürecinde yaşanan hukuk dışı uygulamaları hatırlattılar. Zana, tutuklanmalarıyla ilgili süreci 2 Mart darbesi olarak nitelendirdi.
Sadak, dönemin başbakanı Tansu Çiller ile Genelkurmay Başkanı Doğan Güreşi eleştirdi, Çillerin Yargıyla konuştum, bu işi hemen bitirin dedim şeklindeki sözlerini hatırlattı.
Dicle, Türkiyede önemli hukuki reformlar yaşandığını, demokratikleşme adına önemli adımlar atıldığını belirtti; davanın siyasi bir dava olduğunu öne sürdü. Türkiyede siyasi düşüncelerinden dolayı en uzun süre hapiste kalanlar bizler olduk. Demokrasi için bedel ödüyoruz dedi.
Reformların önemini vurgulayan Dicle, Meclis yasaları çıkardı ama, bunların uygulanması hakimlerin elinde. Mesela, bu reformlar statükocu bir şekilde yorumlanabilir ya da özgürlükçü bir yorum yapılabilir diye konuştu.
Türkiye için önemli bir demokrasi sınavı
Dokunulmazlıklarının kaldırılması ve tutuklanmaları sürecinde hukukun katledildiğini söyleyen Zana da, Türkiyede barışın yerleşmesi için bu davanın tarihsel önemi olduğunu belirtti. Zana, verilecek kararın Türkiye için önemli bir demokrasi sınavı sayılacağını belirterek reformlar doğrultusunda karar verilmesini istedi.
Avrupa Birliği (AB) sürecinin önemini vurgulayan Zana, AB süreci çok önemlidir, geri vitessiz bir araba yolculuğu gibidir dedi ve tam üyelik müzakerelerinin bir an önce başlamasını istedi. Zana, müzakerelerin Türkiyede demokratikleşmeyi hızlandıracağını belirterek AB üyelerine de yapıcı olmaları çağrısında bulundu.
Anayasaya aykırılık iddiası
Sanık avukatları Yusuf Alataş ve Hasip Kaplan, duruşma sonunda 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5. maddesine göre, terör suçlarından ve terör amacıyla işlenen suçlardan hüküm giyenlerin cezalarının yarı oranında artırılmasının Anayasaya aykırı olduğunu belirttiler. Avukatlar, müvekkillerinin tutuklu bulundukları süre de göz önüne alınarak serbest bırakılmasını talep ettiler.
Savcı, Kaplan ve Alataşın beyanlarının tartışılmasına gerek görmedi, mahkeme de tahliye talebini reddetti.
Duruşma 25 Nisana ertelendi. Davanın tanıklarının da can güvenliklerinin sağlanması ve yol paralarının temin edilmesi koşuluyla önümüzdeki duruşmaya çağrılması kararlaştırıldı.
Eski, yeni milletvekilleri duruşmada
Duruşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış ve bazı komisyon üyeleri, Avrupa Parlamentosu üyeleri Feleknaz Uca ve Sergio Vici, Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) Genel Başkanı Gabi Zimmer, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Hüsnü Öndül, kapatılan Halkın Demokrasi Partisinin (HADEP) eski genel başkanları Murat Bozlak ve Ahmet Turan Demir, kapatılan Halkın Emek Partisinin (HEP) Genel Başkanı Ahmet Türk, Sedat Yurttaş, Sırrı Sakık, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Alman, Yunanistan ve Danimarka elçiliklerinden temsilciler, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ve hükümlü DEP milletvekillerinin yakınları izledi. .
Dava süreci
Kamuoyunda 2. Uyum Paketi olarak bilinen 4793 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Resmi Gazetede yayımlandığı 4 Şubat 2003 tarihinde eski milletvekilleri avukatları aracılığıyla yeniden yargılanma isteminde bulunmuş, mahkeme de bu talebi kabul etmişti.
Ankara 1 Nolu DGM, kamuoyunda DEP Davası diye bilinen davada, kapatılan DEPin eski Diyarbakır milletvekilleri Dicle ve Zana, eski Şırnak milletvekilleri Doğan ve Sadakı, terör örgütü PKKnın liderlerinden aldığı emir ve talimat doğrultusunda ülke içinde ve dışında yoğun bölücü faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle Türk Ceza Kanununun (TCK) yasadışı örgüt üyeliği fiilini düzenleyen 168-2 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ceza artırımını öngören 5. maddesi uyarınca, 15er yıl ağır hapis cezalarına mahkum etmişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bu kararı onamıştı.
Kapatılan DEP milletvekilleri Zana, Doğan ve Dicle, 4 Mart 1994de gözaltına alınmış, 17 Mart 1994 tarihinde tutuklanarak
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevine konulmuşlardı. Sadak ise 1 Temmuz 1994 tarihinde gözaltına alınmış ve 12 Temmuz 1994de tutuklanmıştı.
Eski DEP milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğüyle ilgili 10., örgütlenme hakkıyla ilgili 11., ayırımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14. ve adil yargılanma hakkıyla ilgili 6. maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla 1996 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştu.
AİHM, 2001 yılının Temmuz ayında başvuruyu sonuçlandırarak, DGMnin tarafsız ve bağımsız olmadığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin ihlal edildiği, diğer maddelerden yapılan şikayetleri incelemeye gerek görmediğini açıklamıştı.
Mahkeme, Türkiyenin şikayet başvurusu yapanlara kişi başına 25 bin ABD doları ve mahkeme masrafı için ise toplam 10 bin ABD doları ödemesine karar vermişti.
4793 sayılı Kanun ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun (CMUK) muhakemenin iadesi başlıklı 327. maddesine yeni bir bent eklenmişti. Söz konusu bentte, ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması yeniden yargılanmayı gerektiren durum olarak hükme bağlanıyor. (BB)