Geçen hafta gündemi sarsan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararının davacısı Leyla Şahin, Habertürk'ün Basın Odası'nda dört kadın gazetecinin karşısındaydı.
Habertürk'ten Özlem Gürses, Posta'dan Yazgülü Aldoğan, Aktüel ve Zaman yazarı Nihal Bengisu Karaca, ne yazık ki artık hangi gazetede olduğunu bilmediğim gazeteci-belediye başkan adayı Pınar Türenç.
Fellini ile Kusturica'ya selam olsun
Programın sunucusu ve yöneticisi ise daha sonradan Habertürk Genel Yayın Yönetmeni olduğunu öğrendiğim Melih Meriç idi.
Programın başını kaçırdım, neler olduğunu bilmiyorum, ancak ben izlemeye başladığımda program ancak bir Frederico Fellini ya da Emil Kusturica filminde duyulabilecek saçma diyaloglarla devam ediyordu.
Leyla Şahin, başörtülü olduğu için okuma hakkını kaybeden on binlerce kadından biri. İç hukuk yolları tükenince AİHM'e gitmiş. AİHM, benim de şahsen yanlış bulduğum bir kararla, söz konusu başörtüsü davasında Türkiye'yi haklı bulmuştu.
Şahin kararın açıklanmasından yaklaşık bir hafta sonra, bütün gazetelerin manşetlerinde kendisiyle konuşmadan, adının çarşaf çarşaf kullanılmasından olsa gerek, konuşmaya karar vermişti. Konuşmak için de kadın gazetecilerin bulunduğu Basın Kulübü programını tercih etmişti.
Ama sanırım programdan sonra tercihinin yanlış olduğunu anladı...
Arkadaşlar iki kampa
Türban/başörtüsü yasağı hayatımıza girdiğinden beri mesela benim arkadaşlarım ikiye bölündüler. Benim de dahil olduğum bir yarısı yasağa kesinlikle karşı çıkıyor ve söz konusu yasağın, kadın ve insan haklarına aykırı olduğunu, kadınları sosyal hayattan uzaklaştırdığını düşünüyor.
Başörtüsü takan kadınların da tıpkı takmayanlar gibi özgür iradesiyle hareket ettiğini kabul ediyor.
Diğer yarısı ise son günlerde daha fazla prim alan yarı. Yani başörtüsü takan kadınların mutlaka ve mutlaka zorla, baskıyla başörtüsü taktıklarını savunan, söz konusu başörtüsünün kadınların insan haklarına aykırı olduğunu savunan ve hatta, kadınların bu örtülerden arındırılması gerektiğine zaten inananlar.
Başörtüsünün "etkisizliği"
Leyla Şahin'in katıldığı Basın Kulübü'nde de işte aynen böyle bir grup vardı. Gürses, Türenç ve Aldoğan "zavallı, zorla başını kapatmış ama biz bunu şimdi özgürleştiririz" edasıyla yaklaştıkları ve resmen demagoji yaptıkları Şahin'den şahane yanıtlar aldılar ama, nafile...
Şahin'in başörtüsü yasağının insan haklarına aykırı olduğunu düşünen tek konuk Nihal Bengisu Karaca'ydı ama, kendisi de başörtülü olduğu için çok etkili olamadı.
Ben Leyla Şahin'i gerçekten çok aklıselim buldum. Ancak programın "sorucuları" kadın gazeteciler ve yönetici Melih Meriç için, aynı fikirde değilim.
Program yöneticisinden ziyade kendisine yargıç rolü biçen ve nasıl değil yöneticilik gazetecilik yaptığını bile anlayamadığım Melih Meriç'in soruları ise ayrı bir şenlikti elbette.
Çocuğa Atatürk'ü anlatmak
"Peki Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz" sorusuna "Modern Türkiye'nin kurucusu olduğu için minnettarım" minvalinde bir cevap veren Şahin'in cevabı, belli ki stüdyodaki kimseyi tatmin etmedi.
Birden uğultularla birlikte onlarca soru döküldü üç-dört kişilik gruptan.
Ben Meriç'in "peki çocuğunuz, çocuğunuza Atatürk'ü anlatıyor musunuz?" sorusundan sonra, kendimi kaybettim aslında ama, gecenin lafını söz konusu sorunun ardından gelen diyalogu da aktarmak isterim.
Ve diyaloglar
Meriç: Peki çocuğunuz, çocuğunuza Atatürk'ü anlatıyor musunuz
Şahin: Oğlum henüz iki yaşında
Meriç: (belli ki tatmin olmamıştır) Peki büyüyünce anlatacak mısınız?
Burada araya şahane bir voleyle Nihal Bengisu Karaca giriyor.
Karaca: geceleri ikişer saat kulağına okuyacakmış...
Elbet sadece bu kadar değil, zaten beni asıl rahatsız eden de, Meriç'in kendini komik duruma düşürme pahasına sorduğu sorular olmadı.
Beni mahveden o stüdyodaki kadın gazetecilerin ders veren başöğretmenler edasıyla soru sormalarından çok, Şahin'i sorgulamaları oldu.
Sindire sindire tekrar Nutuk
Bu anlamda programın yıldızı tereddütsüz Pınar Türenç'ti. "Nefretle karışık acıma duygularıyla" bakarak Şahin'e, "Nutuk'u bir daha okumanızı öneririm, ama bu kez sindire, sindire" diye dersler veriyordu.
Meriç'in soslanmış abuklukta sorular demetinden çıkan "sizce Atatürk yaşasaydı bu yasağa ne derdi?" sorusuna "bence çok üzülürdü" cevabını veren Şahin'e ,adeta söylev çekti Türenç.
Kelimelerle anlatamayacağım bir nefret dolu bakışla "evet, çok üzülürdü, 2005 yılında Türkiye türbanı hala yok edemediği için çok üzülürdü" dedi.
Aslında bundan sonra söylenecek laf yoktu ama, insan bu, durmuyor işte.
Bu arada Gürses, ailenin biraz daha uysal ama büyük ablayı dinler kızı vaziyetinde, Şahin'den ziyade yanında oturması hasebiyle muhtemelen Karaca üzerine çalışmaya başladı ama, püskürtüldü neyse ki.
Aldoğan'ın ikna başarısı
Aldoğan ise başta daha anlar gibi dururken, sonlara doğru kendini aştı ve hepimizi Şahin'in baskı altında başını bağladığına ikna etti. Zaten sorularının cevaplarını da Şahin'den beklemedi, kendisi verdi.
Beni en çok çarpan ise "başınız açık olsaydı kocanız sizinle evlenir miydi?" sorusu oldu. Sevgili kadın gazetecilerimiz bu soruya da kendileri cevap verdiler elbette, Şahin'in "bunu kocama sormalısınız" cevabını dinlemeden...
Şimdi uzun uzun neden bu programı yazdığımı merak ediyor olabilirsiniz.
Aslında derdim net, üzüldüm.
Yasağa destek iç acıtıyor
Hep bir adım ileride, biraz farklı bir yerde görmek istediğim kadın gazetecilerin, hemcinslerinin her ne sebeple olursa olsun eğitim haklarını ellerinden alan bir yasağa destek çıkmaları, içimi çok acıttı.
Zira nedense ben hep bu yüksek politikayı erkek işi görmüşüm, ama belli ki yanılmışım işte.
Elbette başörtülü kadınların insan hakları mücadelesi içinde yer almaya, bu yasakla birlikte başladığını farkındayım.
Elbette bundan önce başörtülü kadınların gündeminde insan hakları ihlalleri olmadığını biliyorum.
Bütün kadınların hakları için, keşke...
Ama zaten insan başına geldikten sonra dâhil olmuyor mu insan hakları mücadelesine her yerde?
Önceki gece Fatih Altaylı'nın Teke Tek'ine konuk olan Özgür-Der başkanı Hülya Şekerci de tam bunu söylüyordu işte. Başörtüsü için yola çıkmışlardı ama, şimdi Şemdinli'de yaşananlara da karşıydılar, diğer ihlallere de.
İnsan naif ya... Kadınların, bütün kadınların hakları için mücadele etmesini istiyor. Sadece başlarını açma hakları için değil... (ÇM/BA)