İsveç Akademisi, bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü'nü Doris Lessing'e vermeyi kararlaştırdı. Akademi'nin 18 üyeli edebiyat jürisi, Lessing'i "Kuşkuculuğu, ateşi ve hayal gücüyle, bölünmüş bir uygarlığı derin bir incelemenin hükmü altına alan, kadın deneyiminin destancısı" diye niteledi.
1919 doğumlu Lessing, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan 11. kadın yazar.
Doris: Alo
Adam: Günaydın, Doris Lessing'le görüşebilir miyim?
Doris: Kim arıyor?
Adam: Ben Adam Smith, Nobel kurumu web sitesinden. Kendi arşivimiz için yeni adaylarla çok kısa ropörtajlar yapıyoruz, sizinle de bir kaç dakika konuşabileceğimizi düşünmüştüm?
Doris: Peki, konuşalım o zaman.
Adam: Çok teşekkürler ve tebrikler tabii ki.
Doris: teşekkürler
Adam: Acaba İsveç Akademisi'nin çağrısını görme şansınız oldu mu?
Doris: Hayır görmedim, oğlumu hastaneye götürdüm ve şu an yeni geliyorum, yazılı hiç birşey görmedim. Ama Nobel komitesi'ni düzenleyen arkadaşla konuştum.
Adam: Horace Engdahl ile konuştunuz yani?
Doris: Evet.
Adam: Sizi orada şöyle anlatıyorlar: “Bölünmüş bir medeniyeti, şüpheci, tetikleyici ve hayalci bir yaklaşımla incelemeye alan ve özneleştiren, destansı bir kadın deneyimi." Bu açıklamanın sizin yazmaktaki amacınızı yeterince anlattığını düşünüyor musunuz?
Doris: Bunları yazarken tam olarak ne düşündüklerini bilmiyorum. Demek istiyorum ki, o kadar fazla sayıda ve o kadar fazla çeşit yazıyla karşı karşıyalardı ki. Bunların hepsini toparlayabilmek dehşet verici bir şey, siz de öyle düşünmüyor musunuz?
Adam: Evet doğrusu.
Doris: Hiç kolay bir iş değil.
Adam: 50den fazla kitap, ve herhangi bir tanımlanmaya meydan okuyan bir sürü yazı stilinin kombinasyonu. Yazarken bir göreviniz olduğunu düşünüyor musunuz peki, sadece hikaye anlatmaktan fazlasını yapmaya çalıştığınızı?
Doris: Kesinlikle hayır. Unutmayın ki ben bir zamanlar komünisttim, “insan ruhunun mühendisi" olan yazarlarla ilgili çok kötü örnekler yaşadık. Herhangi birimizi korkutmaya yetecek derecede kötü örnekler. Ben o kuşaktanım işte.
Adam: O zaman okuyucuya bırakıyorsunuz sizin yazınızdaki amacı bulmayı?
Doris: Okuyucu bunu zaten hep yapar. Okuyucu kafasında bir kurgu kurar, ve yazar da ona uyar. Yazdığınız bir şeyi tamamen yanlış algıladılarsa, aslında yazar olarak yapabileceğiniz hiç bir şey yok. “Benim demek istediğim bu değildi, aslında başka bir şeydi” diye bir demeç veremezsiniz. Siz sadece yazarsınız, onlar da yazdıklarınızla istediklerini yapabilirler.
Adam: Nobel ödülünü kazanmış olmak, daha önce sizin yazılarınızdan haberdar olmayan milyonarca insanı size getirecek. Sizin yazınızı daha önce deneyimlememiş insanlar için, herhangi bir başlangıç noktası önerebilir misiniz?
Doris: Sizi şaşırtacak bir şey söyleyeceğim şimdi, genç insanların sevdiğini bildiğim için aslında sadece: "The Fifth Child" (Beşinci Çocuk). Ben de şaşırdım bu kitabı ergenlerin sevdiğini öğrenince. Bir de macera kitabı yazmıştım, "Mara and Dan" (Mara ve Dan), genç insanlar bu kitabı da seviyor. Ve de ilk kitabım, "The Grass is Still Singing" (Çimler Hala Şarkı Söylüyor), hala çok diri bir kitap. Onu okumayı da deneyebilirler.
Adam: Üretkenliğiniz gerçekten olağandışı, bir sürü insan nasıl bu kadar fazla edebi metin ürettiğinizi merak ediyor. Bu sizin durdurulamaz çalışma temponuzdan mı geliyor? Ya da söyleyecek çok hikayeniz mi var? Nereden geliyor bu çalışma temposu?
Doris: Kendimden geliyor bu tempo. Ama yazmaktan başka hiçbir şey yapmıyorum ki zaten. Çok fazla sosyal hayatım yok. Hayatımdaki koşullar yüzünden kısırlaştırıldım gibi aslında, bu yüzden yazıyorum sadece. Eğer yazmasaydım, (normalde çok sosyal bir insanımdır), hayatımı eğlenerek harcardım. Eğlenmek konusunda çok başarılıyımdır.
Adam: Peki bu kısırlaştırılma ve sosyal hayattan sürülmek, kendi kendinize empoze ettiğiniz bir şey mi? Yoksa yazmak her zaman daha iyi bir olasılık gibi mi geldi size?
Doris: Önünde sonunda geldiğim nokta hep yazmak oluyor. Aklımda hep şu an yazdığım şey olur, şu anda bu veya şu nedenden dolayı başka bir şey yok hayatımda, sadece yazmak var.
Adam: Dünkü haberlere vermiş olduğunuz tepkiden bu sorunun cevabı biraz olsun anlaşılıyor aslında, ama Nobel ödülünün size verilecek olması üstünüzdeki ilgiyi arttıracak. Bu sizi nasıl etkileyecek?
Doris: Bilemiyorum, insanlar zaten bir iki aya unutacaklar. Bütün zamanlarını benle ropörtaj yapmak için harcayacak değiller ya. Benim de zamanım yok zaten. Sorunun çözümü kendi içinde zaten.
Adam: Sormak istediğim başka bir soru ise değişik yazma stillerinizle ilgili. Şiir dışında her türlü yazma stilini denediniz. Bu repertuarınızı genişletmek için bilinçli bir tercih mi, yoksa kendinizi ifade etmek için değişik stillerde mi yazmanız gerekiyor sadece?
Doris: Aslında aklımda bir hikaye ya da ona benzer birşey oluyor, o hikayenin kendini ifade edebilmek için doğru yolu bulması gerekiyor. Yani “50 bin kelimelik bir realist bir kitap yazacağım” gibi bir süreç değil. Hikaye onu nasıl yazmam gerektiğini söylüyor bana. Hikaye kendini anlatma şekillerini dikte ediyor. Eğer öyle demek istiyorsanız evet çok fazla değişik stillerde yazdım, ama bunun nedeni çok fazla değişik konularda hikaye yazmış olmam.
Bu şimdi bu stili denemek istiyorum gibi bir güdü değil. Milyonlarca yılı kapsayan Shikasta serisini yazmaya başladığım zaman, hikayenin milyonlarca yılı kapsadığı gerçeği, bana hikayeyi nasıl yazacağımı dikte etti. Böyle bir hikayeye “Joe Bloggs mutfakta oturup çayını içerken baldızına bir mektup yazdı” diye başlayamazsınız. Bunu yazmak için başka bir yol lazım, böyle oluşur hikaye.
Adam: İsveç Akademisinin size ödül vermeye karar verme süresini kısalttı belki de bu kadar gelenekselden uzak ve bu kadar değişik yazı stili kullanmış olmanız.
Doris: Sanırım bu Nobel insanları, bilim kurgu denilen şeyi sevmiyorlar. Bence yaptıkları yanlış bir etiketleme, örneğin "Memoirs of a Survivor" ( Sağ Kalanın Anıları) ya da "Briefing for a Descent to Hell" ( Cehenneme İniş İçin Brifing) kitaplarını bilim kurgu olarak etiketleyip onları otomatikman elediklerini düşünüyorum. Bu kitapları kategorize etmek hiç de kolay değil, onların da işi zor.
Adam: Bir sürü insan İsveç Akademisinin seçiminden mutluluk duymuşa benziyor. İnanılmaz bir tezahürat oldu dün Horace Engdahl sizin isminizi söylediği zaman.
Doris: Teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler.
Adam: Biz teşekkür ederiz ropörtaj yapmayı kabul ettiğiniz için. Stockholm'e geldiğinizde Horace Engdahl sizinle daha detaylı bir ropörtaj yapacak umarız. Sizi görmeyi dört gözle bekliyoruz.
Doris: Görüşmek üzere..(NS/NZ)
Telefon görüşmesini dinlemek için tıklayın.
* Bu haberi Nobelprize.org'tan Nilsu Yürür Türkçe'ye çevirdi.