Şimdi ise arka plandaki bu gerçeklere dayanılarak çok sayıdaki medya organında "Alman hükümetinin prensipte Türkiye'ye Leopard tankı göndermeyi onayladığına" ilişkin hayali haber dolaşıyor. Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı'nda bununla ilgili olarak, bu haberin, "Türkiye'den böyle bir talep olmaması nedeniyle" doğru olamayacağı söyleniyor.
Leopard ihracatıyla ilgili bir karar verilmesi gerekmiyor. Fakat Savunma Bakanlığı'nda "Türklerin" ya da daha ziyade Türk ordusunun temsilcilerinin "çalışmalar düzeyinde" Leopard alımına uzun süredir büyük ilgi duyduklarını belirgin bir şekilde gösterdikleri söyleniyor. Savunma Bakanı Peter Struck'un Kasım ayında gerçekleştireceği Türkiye ziyaretinde tabii ki Türk ordusunun modernize edilmesi arzusu konusunu gündeme getireceği konuşuluyor. Yeşil üniformalı bir yetkili de, Savunma Bakanlığı'nda "Leopard" ve "Türkiye" sözcükleri duyulduğunda beyinlerden hızla dolar işaretleri geçtiği kesin diye konuşuyor.
Sözde Leopard ihracatına ilişkin haberler muhtemelen konuyla ilgili ister takım elbiseli ister üniformalı çevrelerce olsun, Türkiye'nin belki de gerçekten böyle bir talepte bulunması ihtimaline karşı zemin hazırlamak amacıyla lanse edildi. Bu operasyon, Berlin'de Türklere tank satılmalı mı, satılmamalı mı tartışması başlatması açısından başarılı oldu denebilir.
1999 yılında, Ankara'nın denemek amacıyla bir adet "Leopard II" tankı istemesi koalisyon krizine neden olmuştu. Federal Güvenlik Konseyi'nde Başbakan Schröder ile dönemin savunma bakanı Scharping ve Ekonomi Bakanı Müller tank gönderilmesinden yana oy kullanırken, Fischer ve Kalkınma Bakanı Wieczorek-Zeul herşeyden önce Ankara'nın Kürtlere karşı sürdürdüğü savaş nedeniyle karşı oy kullanmışlardı. Schröder'in o dönemde yükseklerden uçan Scharping'in tarafını tuttuğu gerçeği Fischr ve Yeşilleri o denli öfkelendirmişti ki bu mesele bugün hala Kırmızı-Yeşiller'in geçmişindeki en tehlikeli kavga olarak geçerli.
Türklerin tüm güçleri ile AB'ye girmekteki ısrarları nedeniyle, 1999'dan beri Türkiye'de çok şey değişti. Hem Yeşiller'in yönetim çevrelerinde hem de Fischer'in Dışişleri Bakanlığı'nda üye adayı Türkiye için "otomatikman onaylama diye bir şeyin söz konusu olamayacağı" (Claudia Roth) işaret edilmekle birlikte "değişen dinamiklerin" Güvenlik Konseyi'nde alınan kararlarda da dikkate alınması gerekir deniliyor. Bu masalı ortaya atanların amacı da muhtemelen tam buydu. Anakara, Berlin'de tank ihracatına karşı havanın değiştiğini görsün ki şimdiden konuşulan konuda talepte bulunsun. Politika böyle işliyor. (KK/EÜ)