Musa ve Muhammed peygamberin tasvir edildiği iddia edilen karikatür nedeniyle LeMan çizer ve çalışanlarına “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik (TCK 216)” suçlamasıyla açılan dava bugün İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmeye başladı.
Salonun küçük olması sebebiyle davayı takip etmek isteyen birçok gazeteci içeri alınmadı.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin duruşmadan aktardığına göre davanın tek tutuklu ismi Doğan Pehlevan duruşmaya cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Pehlevan savunmasında, “Karikatürde toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etme kastım olmadı. Tam tersine, 10 yaşındaki oğlumu bile toplum değerlerine göre yetiştiriyorum. Tutuklandığımdan beri kuyu tip cezaevinde kalıyorum. Beş aydır ben, çocuğum, eşim ve ailem mağduruz. Ayrıca iddianamede bana ait olduğu söylenen bir tweet var ama benim sosyal medya hesabım yok” dedi.
Karikatürde peygamber çizdiği iddiasına yanıt veren Pehlevan, “Bir karikatür bilirkişisi gelse, bunların peygamber çizimi olmadığını söyler. ‘Musa’ denilen figür, günümüzde sokakta görülebilecek Musevi bir erkek çizimidir. Klasik Musa peygamber çizimi asa, taş tablet ve sandaletle yapılır; öyle olursa peygamber olur. Benim çizimim ise günümüz kıyafetleriyle sıradan bir Musevi. Diğer figürün Muhammed peygamber olduğu öne sürülüyor. Değil. Bu ülkede büyümüş biri olarak peygamberin çizilmeyeceğini bilirim” diye konuştu.
Pehlevan’ın avukatı Kerem Altıparmak savunmasına yasa hükümlerini, Anayasa Mahkemesi kararlarını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını hatırlatarak başladı. Mahkemede suçlama konusu karikatürün büyütülmüş görselini gösterdi, karikatürün ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Karikatürün herhangi bir toplumsal grubu diğerine karşı kin ve düşmanlığa yönlendirmediğini, aksine savaş karşıtı ve barış temalı olduğunu ifade etti.
Karikatürdeki figürlerin peygamber olduğunun varsayımlar üzerinden ileri sürüldüğünü anlatarak, “Aramızda peygamberleri gören oldu mu? Bunların peygamber olduğundan nasıl bu kadar emin olunuyor?” dedi, suçlamanın dayanaklarının somut olmadığını ekledi.
Altıparmak, “Şu aşamaya kadar müvekkilim, peygamberlerin karikatürünü çizdiği iddiası üzerinden tüm anayasal haklarından mahrum bırakılmıştır. Masumiyet karinesi tamamen ihlal edilmiştir” diye konuştu.
Müvekkiline yönelik suçlamaların toplumsal baskı yaratmayı amaçladığını belirten Altıparmak, “Amaç müvekkili toplumsal olarak mahkûm etmektir. Bu aşamaya kadar karikatürün kendisi tartışılmadı bile. Bir hezeyan ve kaos ortamı içinde müvekkil mahkûm edildi. Şimdi suç var mı yok mu, bunu konuşacağız” ifadelerini kullandı.
Kuyu tipi cezaevinde tutulmuşlar
Daha sonra tutuksuz yargılanan Aslan Özdemir, Cebrail Okçu, Zafer Aknar ve Ali Yavuz söz aldı.
Suçlamaları kabul etmeyen Özdemir, karikatürün yayımlandığı tarihte yurtdışında olduğunu, yakalama kararını duyunca Türkiye’ye döndüğünü söyledi.
Özdemir, havaalanında yakalandığı iddiasını reddederek, “Kendim gelip teslim oldum. Sefer numarası ve koltuk numarası bildirilmesine rağmen ters kelepçeyle, başım eğilerek gözaltına alındım. İnsanlık onurum zedelendi, haklarım ihlal edildi” dedi. Üç ay boyunca kuyu tipi cezaevinde tutulduğunu belirtti.
Özdemir, bu süreç nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını söyleyerek, beraatini talep etti ve kendisine uygulanan adli tedbirlerin kaldırılmasını istedi.
Cebrail Okçu, Yayın sürecinde karar yetkisi olmadığını, görevinin yalnızca sayfa tasarımı yapmak olduğunu söyledi. Tahliyesinin ardından yaşadıklarını anlattı. “Tahliye olduktan sonra camiye gittim. Beni tanıyanlar bu suçu işlediğimi düşünmüyor; bana sarılıp geçmiş olsun dediler” diyen Okçu, “Ben cuma namazına giden, kurbanlarını kesen muhafazakâr bir ailede büyümüş biriyim. Lütfen beni bu suçtan beraat ettirin” ifadelerini kullandı.
Ali Yavuz da savunmasında dergiyle ilgili yayın süreçlerinde hiçbir rolü olmadığını belirtti. “Ben derginin muhasebecisiyim. Bu işlerle hiç ilgim yok, başka da söyleyecek bir şeyim yok” dedi.
Zafer Aknar ise iddianamede yazı işleri müdürü olarak görünmesine rağmen fiilî bir görevinin olmadığını, iki yıldır dergiye gitmediğini, yayın süreçlerine hiçbir şekilde dahil olmadığını söyledi.
İlkiz: Bu davayı açmak kanunsuz
Daha sonra söz alan avukat Fikret İlkiz de iddianamenin Basın Kanunu’na aykırı biçimde hazırlandığını belirtti. “Savcı bu iddianameyi yazarken Basın Kanunu’nu bilmiyor mu?” diye soran İlkiz “Biliyor. Buna rağmen ‘iştirak’ suçu kapsamına alıyor. Bu yanlıştır. Savcılık bunu isteyerek yazmış. Basın Kanunu hükümlerine rağmen TCK 216/1 kapsamında bir iddianame hazırlanması, bu iddianamenin siyasi saiklerle yazıldığını gösterir” dedi.
İlkiz “Türkiye’de ilk kez bir grafikere ‘karikatürü gördün mü?’ deniyor. Biz Basın Kanunu’nu boşuna mı değiştirdik? Eserden eser sahibi sorumludur. Grafikere, muhasebeciye, yazı işleri müdürüne karikatür soruluyor; sorulamaz. Basın Kanunu’na göre grafikeri, yazı işleri müdürünü, muhasebeciyi burada yargılayamazsınız. Bu davayı açmak kanunsuzdur” diye devam etti.
Davada düşme kararı verilmesini istedi. Duruşma savcısı ise verdiği mütalaada Pehlavan’ın tutukluluk ve diğer sanıkların adli kontrol hükümlerinin devamına karar verilmesini mahkemeden talep etti.
Ara karar kuran mahkeme Doğan Pehlevan’ın tahliyesine ve tutuksuz sanıklar hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin de kaldırılmasına hükmetti.
Dava bir sonraki duruşma 5 Mayıs 2026 saat 14.30’da görülecek.
Öte yandan Pehlevan ‘cumhurbaşkanına hakaret’le suçlandığı bir başka dosya nedeniyle tutuklu kalmaya devam edecek.
Karikatürde ne vardı?
Derginin 26 Haziran'da yayımlanan nüshasında Muhammed ve Musa, Ortadoğu’da İran ve İsrail ve vekil güçlerinin son iki yılda bombaladıkları Gazze, Beyrut, Tel Aviv, Tahran gibi yıkık kentlerin üzerinde kanatlarıyla gezerken karşılaşan iki yaşlı başlı kişi olarak tasvir ediliyordu. Karikatürde iki figür "Selamün Aleyküm" ve "Aleyhem Şalom" diye selamlaşırken gösterilmişlerdi.

LeMan Dergisi iddianamesi hazır: 6 kişi için hapis cezası isteniyor
(HA)










