Ana babanın, atanın ninenin hatta mahallenin doğduğu toprakların dilidir seni var eden. O dil seninle büyür, konuştukça yaşar. Bugün dünya üzerinde 6 bin dilden 2 bin 500’e yakını yok olma tehlikesi altında.
Türkiye’de ise aralarında Lazca’nın da olduğu 15 dil kaybolmanın eşiğinde. Bir dilde şarkı söylenmiyor, kitap basılmıyorsa, çocuklar kendi dilini okumuyor, yazmıyorsa işte o dil için tehlike çanları çalıyor demektir.
Kitap basımına ayrı bir parantez açacağız. Çünkü kitaptır aydınlanmanın feneri. Kitaptır toplumun rehberi… Peki Lazca kitaplar!
Lazca özellikle Karadeniz yöresinde köklerimizin dili olsa da bu dil ile ilgili kitapların varlığı sadece 30 yıllık… 90’lardan öncesi Lazcaya ait ne bir kitap ne de bir üniversitede yapılmış çalışma mevcut…
OGNi Dergisi Lazların çıkardığı ilk yayın olma özelliği taşıyor. 1993'te yayımlanan dergide dil, kültür, tarih, edebiyat ve diğer pek çok konuda makalelere yer verilmiş. Sonrasında ise tek tük de olsa farklı yayın evlerine ait Lazlar ile ilgili çalışmalara ya da doğrudan Lazca eserlere rastlamak mümkün.
Kırılma ise 1999’da yayımlanan ilk Lazca sözlük, 2003’de ilk Lazca gramer kitabı ve 2007’deki Büyük Lazca Sözlük ile gerçekleşti. Bu çalışmalara katkısından dolayı Chiviyazıları Yayınevi özel bir teşekkürü hak ediyor.
Lazca yayıncılık açısından 2011 bir dönüm noktası oldu. Bu işe gönül veren beş ortak Lazika Yayın Kolektifi'ni kurdu. Amaç “Piyasa değeri taşımıyor, yeterince satış olmaz” kaygısı ile yayıncıların basmaktan imtina ettikleri özellikle Lazca yazılmış kitapları yayımlamaktı.
Ve, Lazika Yayın Kolektifi 11 yılda 80 Lazca kitap bastı. 2022’de yayınevi adındaki “kolektif” ifadesini kaldırdı ve yola Lazika Yayıncılık olarak devam etmeyi seçti.
Lazika’nın amacı hiçbir zaman kar elde etmek değildi, öncelik Lazca kitapların okurla buluşmasını sağlamaktı. Bu doğrultuda Yayınevi, Lazcanın yaşatılması için ihtiyaç duyulan farklı kategorilerde kitaplar hazırladı. Küçük Prens, Beyaz Diş, Suç ve Ceza gibi dünya klasiklerinden çeviriler, Lazca romanlar, Lazca ders kitapları, Lazca hikâye kitapları, Lazca sözlükler ve daha pek çok türde onlarca kitap okura ulaştı.
Hem çeviri hem de telif eserleri bulunuyor. Hemen her yıl TÜYAP Kitap Fuarına katılım sağlanıyor, Doğu Karadeniz’deki şenliklerde, festivallerde stantlar açılıyor. Kısacası Lazca anadilinde yayıncılık denildiğinde akla ilk gelen de Lazika Yayıncılık oluyor.
Lazika Yayıncılığın mimarlarından Mustafa Özkurt ile Lazika Yayıncılığı daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Lazika’nın yayıncılık ilkesi ile başlıyoruz…
Lazika, Lazcanın yaşamasına hizmet eden bir kurum haline geldi. Kesinlikle piyasa kaygısı ile hareket etmiyoruz. Eğer kitap Lazcaya en ufak bir katkı sağlıyorsa bu bizim için yayımlanmaya değerdir. Lazca gibi tehlike altında bulunan bir dil için şüphesiz öncelik yayımlanacak eserin Lazcaya, Laz edebiyatına, dilin yaşatılmasına katkıda bulunmasıdır.
Peki, Lazca kitapların okuru ya da piyasası var mı? Yoksa, Lazika’dan önceki yayınevleri haklılar mıydı?
Aslında diğer yayınevlerinde ne oluyorsa bizde de aynısı oluyor. Satan kitaplar var, yeterince satmayan kitaplar var. Ama bizim için kitabın değeri satışı ile değil, o eserin Lazca için taşıdığı değerle ilgili. Buna rağmen özellikle Küçük Prens çevirisi, Lazca ders kitabı, sözlükler ve çocuk kitapları çok satanlar arasında.
Çocuk kitaplarına ilginin çok olması ayrıca umut verici zira bu dili yaşatacak olan onlar… Sorunuza tekrar dönersek evet, büyük bir yayınevi değiliz ve hem baskı adedi olarak hem de satış olarak ancak mütevazı bir yerde durduğumuzu belirtmek isterim.
Bugüne kadar 80 kitap çıkardığınızı söylediniz. Yazarlarınız hakkında bilgi verir misiniz, var mı gerçekten Lazca eserler üretebilecek insanlar?
Türkiye’de yazı yazma ya da yayıncılık geçmişi henüz 30 yılı bulan tehlike altındaki bir dilden bahsediyoruz. Hal böyle iken elbette kendi yazarımızı kendimizin bulması, yetiştirmesi ve desteklemesi gerekiyor. Bizim piyasa kaygımız olmadığı gibi Lazcaya odaklandığımız için her türlü Lazca metni önemsiyor ve değerlendiriyoruz.
Eğer metni yetersiz bulursak, iyileştirilmesi için yazarımızla birlikte çalışıyoruz, edisyondan geçiriyoruz. Kitabı yayınlanan bir yazarın sonraki eserlerinin daha başarılı olduğuna tanık oluyoruz. Çok başarılı Lazca şiir, hikaye, roman ve çeviri kitaplarımız var.
Bundan sonrası için neler söylemek istersiniz, var mı yeni projeleriniz?
Bizim yaptığımız düşünceye saygıdır, onu öne çıkarmaktır. Dil, gerek sözlü ve daha önemlisi, yazılı olarak temelde düşünceyi iletir. Her dil, ayrı bir düşünce şeklidir. Kısacası filozofi değerdir. Şu çarpıcı gerçeği bir daha önemle vurgulamak gerek. Diller ölünce, insanlık yaşıyor olmayacak.
Bu nedenle daha çok yazara ve okura ihtiyacımız var. Tabi, desteğe ve altını çizerek belirtmek istiyorum ki “daha çok tanınmaya ve bilinmeye” de ihtiyacımız var. Daha önce belirttiğim gibi bizim çabamız bu işten para kazanmak değil, Lazcaya eserler kazandırmak istiyoruz.
Özellikle Lazca çocuk kitaplarına ağırlık vereceğiz. Bunların içinde dünya klasiklerinden çeviriler olacağı gibi özgün eserler de olacak. Aynı zamanda kitaplarımızın ulaşılabilir olması için çalışmalar yürütüyoruz ve tamamen gönüllülük üzerinden yürüyen kadromuzu güçlendirmeye çalışıyoruz.
Mustafa Özkurt Çupinaşi Anadili Lazca ile ilgili. Müzik, gelenek, tarih ve yaşam tarzı, Laz halk dansları ve tulum enstrümanı üzerine çalışıyor, şiir ve öykü yazıyor, beste yapıyor. Müzik yapımcısı. Blokflüt, mandola ve bağlama çalıyor, bilim ve felsefeyle ilgileniyor. 50’ye yakın Lazca ve Türkçe şarkısı vardır, iki albüm çıkardı. Çocuklar için Lazca Samarile (Yayla adı, şiir, 2016) ve Mtuti Kutavi (Ayı Yavrusu, öykü 2014) kitaplarını yazdı. 1953, 16 Haziran’ında Ğvandi (Çayırdüzü) köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde, ortaokulu Ardeşen’de okudu. Rize Erkek İlköğretmen Okulunu bitirdi. Erzincan ve İstanbulda sınıf öğretmenliği yaptı.1984-1990 döneminde Açık Öğretim Fakültesi Eğitim Önlisans ve İktisat Lisans programlarını bitirdi. Evli, dört çocuk babası. |
(APK/TY)