OHO 2013 katılımcıları eğitimleri kapsamında Laz Kültür Derneği’ni ziyaret etti. Derneğin genel başkanı Mehmedali Barış Beşli, OHO katılımcılarını “Bu derneğin gördüğü en genç ve yoğun grupsunuz, hepinizi derneğe üye ilan ediyorum,” diyerek karşıladı.
28 Şubat’ta kutlanan Anadili Günü’nü hatırlatan Beşli, derneğin en büyük çalışma alanlarından birinin Lazca’yı korumak olduğunu belirtti. Geçen yıl Lazca konser etkinliği Ar Xvala Lazuri’yi düzenlediklerini söyleyen Beşli, bunun ilk kez denendiğini söyledi. Dernek, Lazca yayıncılığa da önem veriyor. Beşli, Gürcü Lazları olan Megrellerin dili Megrelce’ye çevirdikleri Küçük Prens kitabını bastıklarını söyledi. Dernek ayrıca Skani Nena (Senin Sesin) adlı bir dergi de yayımlıyor.
Beşli, katılımcılara Lazca öğrenmek için sunulan kaynaklardan ve Lazların kendilerini tanımlamasından da bahsetti. Türkiye’de Lazların kim olduğuna ve nerede yaşadığına dair çok bilinçli olunmadığından yakınan
“Lazlar kendini halk olarak tanımlıyor mu sorusunun cevabı zor ancak paylaşılan ortak bir kültür ve dil olunca o topluluk kendini halk olarak görmese de tabii ki halktır. Ulus meselesi ise çok daha karışık.”
“Derneğimizin tüzüğünde ekolojiyi koruma konusuna değiniliyor çünkü topraklarımızdaki doğal yapı sürdüğü sürece Laz kültürü yaşamaya devam edecek. Dernek üyelerimiz aktif olarak HES karşıtı mücadelede yer alıyor fakat biz kurumsal olarak bu hareketin merkezinde bulunmuyoruz.”
“Anadilde eğitim hakkımızı savunuyoruz ama oraya gelene kadar daha çözülmesi gereken çok şey var. Derneğimizin 500 üyesi var ama aktif üye sayımız bunun onda biri bile değil. Bu koşullar ile siyasi hak talebinde bulunmak pek mümkün olmuyor.”
Demokratik açılım talepleri
“Yazılı edebiyatımız gün geçtikçe gelişiyor ama dilin konuşulma oranı şüphesiz ki azalıyor. Lazlar artık aile içinde Lazca konuşmuyor çünkü bizim toplumumuz da kentleşiyor. 2009 yılındaki demokratik açılım sürecinde üç temel talebimiz vardı: Lazca TV yayını, Lazca yer isimlerinin iadesi ve Lazca’nın seçmeli dil dersi olması. Bu üç talep gerçekleşirse dilimizi kaybetme olasılığımız çok düşer.”
“Kafkas Üniversiteleri kurulmalı ve Kafkas dillerini korumaya, incelemeye önem verilmeli. Her dilin insanlığın bir parçası olduğunu hatırlamak gerekiyor. Bizim akademiyle ilişkimiz iyi çünkü Lazca ile ilgili çok araştırma yapılıyor, büyük bir külliyat var. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi’nde Lazca seçmeli ders olarak alınabiliyor.”
“Laz sorunu diğer halkların sorunlarından ayrı görülmemeli. Sayıca daha az olduğumuz ve asimilasyonu kabullendiğimiz için çok fazla konuşulmuyoruz ancak biz de ilkokulda Lazca konuştuğumuz için dayak yedik. Tüm azınlık hakları benzer bir süreçten geçiyor.”
Beşli son olarak 1986 yılında yaşanan Çernobil faciasına ve bu felaketin yarattığı doğa tahribatına değindi: “Nükleer enerji hakkında genel bir muhalif tavrımız var; hiçbir zaman yanında olmayacağız.”
Kanser oranının özellikle çay toplanan köylerde arttığını belirten Beşli, o dönemde hükümetin kriz yönetimi açısından çok başarısız olmasından ötürü radyoaktif etkilerin azalmak yerine arttığını anlattı. Hastanelerde ölüm sebebinin resmi kayıtlara bilerek kanser olarak yazılmadığını, gerekli bilimsel araştırmalar yapılmadan sorunların örtbas edildiğini ekledi. (EK/HK)