İstanbul 6 Nolu DGM tarafından, halkı din farkı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçundan S.A hakkında yapılan yargılama sonucunda verilen mahkumiyet hükmü (02.10.2002 gün ve 307 esas 197 karar sayılı), sanığın günlük bir gazetede yayınlanmış olan yazısı hakkındaydı.
Yargıtay 8 Ceza Dairesi (2003/357 Esas, 2004/2457 Karar ve 19.03.2004 tarih) kararında bu mahkumiyet hükmünü incelerken önce "laiklik" nedir sorusunun yanıtı vermiştir. Daha kararının başında "laiklik" konusundaki görüş şöyledi:
Anayasanın 2.maddesi "Türkiye Cumhuriyeti"nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirttikten sonra, 14. maddesinde; temel hak ve hürriyetlerin hiç birinin, millet bütünlüğünü bozmak ve laik Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek amacıyla kullanılamayacağını hükme bağlamıştır. Ayrıca hiçbir uluslararası sözleşme, Demokratik devletleri kendilerini yıkmayı hedefleyen görüşlere hoşgörü göstermekle yükümlü kılmış değildi.
Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti'nin özü ve iskeletidir. Bu ilkenin korunduğu sürece değişik din, mezhep ve düşünceye sahip toplum kesimleri barış içinde yan yana yaşayabilirler. Diğer bir deyişle laiklik, toplum barışının (kamu düzeni) ve ulusal birliğin vazgeçilmez koşuludur. Onun içindir ki, Anayasamızın 3. maddesi Cumhuriyetin laik niteliğinin değiştirilemeyeceğini, hatta bunun teklif dahi edilemeyeceğini belirtmektedir.
Daire daha sonra S.A'nın mahkumiyetine neden olan yazıyı bütün olarak değerlendirmiştir. Yargıtay kararına göre sanık dava konusu olan yazısında; "yakın tarihimizde dinsizliğin revaçta olduğu bir dönemin yaşandığını, bu dönemde dindarlara manevi işkenceler yapıldığını, çocuk ve gençlerin Kur'an okumalarının engellendiğini, Allah diyenlere hakaretler edildiğini, hatta Kur'anı Müslümanların elinden nasıl alırız planları yapıldığını, aynı zihniyetin bugün de 8 yıllık temel eğitimi millete dayatmak, imam hatip okullarının sayısını azaltmak ve Kur'an kurslarında 12 yaşından küçük çocukların okumasını engellemek suretiyle faaliyetini sürdürmekte olduğunu, İslama karşı ittifak yapan bu fesat ve dinsizlik komiteleri ile onları destekleyenlerin "küfür ehli" bulunduğunu, istikbalin yalnız ve yalnız İslamiyet'in olacağını" belirtmiş.
Yargıtay 8 Ceza Dairesi özetlediği bu yazısıyla sanığın amaçlarının ne olduğunu şöyle saptamıştı: Sanık bu yazısıyla "dini esaslara dayalı bir devlet düzeni istek ve özlemi içinde olduğunu" açığa vurmaktadır. Düşlediği özlemin gerçekleşmesi için en büyük engel olarak gördüğü Cumhuriyetin laik niteliğine saldırarak onu zayıflatmayı hedeflemiştir. Bu hedefine ulaşmak maksadıyla da laik Cumhuriyetin temelini oluşturan devrim ve tasarrufları dinsizlik sayarak kötülemektedir. Kötülemekle kalmayıp, bunları savunan ve destekleyenleri İslami söylemde tanrının varlığını ve birliğini toptan inkar eden anlamında kullanılan "küfür ehli" diye niteleyerek onlara karşı toplumun diğer kesimini inanç ayrılığı temeline dayalı olarak kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmektedir.
Kısacası, Yargıtay 8 Ceza Dairesi kararında yazılı olan bu saptamalar sanığın amacını ve yazısıyla gerçekleştirmek istediği diğer hedeflerinin ne olduğunu göstermektedir.
Bütün bu saptamaların ardından Yargıtay, İstanbul 6 Nolu DGM tarafından kurulan mahkumiyet hükmünün yasaya uygun olup olmadığını incelemiştir. Mahkumiyet kararı onanmıştır. Gerekçeye göre: "Mahkeme sanığın bu eylemini TCK'nun 4744 sayılı yasa ile değişik 312/2. fıkrası kapsamında değerlendirmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Çünkü anılan maddede tanımlanan suç bir tehlike suçu olduğu gibi, oluşması için şiddet çağrısında bulunmak zorunluluğu aranmaz. Şiddet kullanma olasılığı yaratacak biçimde toplumsal barışın (kamu düzeni) bozulması tehlikesinin doğması yeterlidir.
Sanık dava konusu yazı ile toplum barışının eksenini oluşturan Cumhuriyetin laik karakterini zayıflatıp yıkmayı hedeflediği cihetle, eylemi yeterince yakın şekilde kamu düzenini bozma tehlikesi yaratmaktadır. Farklı inanç ve düşüncelere hoşgörüsüzlüğün hüküm sürdüğü ülke ve toplumlarda yaşanan şiddet olayları, bu tehlikenin yeterince yakın (somut) olduğunun apaçık delilleridir."
Bu kararda Yargıtay 8. Ceza Dairesinin oybirliği yoktur. Beş yargıçtan ikisi karşı oy kullanmışlardır. Bir üye ise farklı onama gerekçesi yazmıştır.
Karşı görüşler, en az kararın kendisi kadar önemlidir. Çünkü tartışma; yazılan yazıyla ortaya çıkan veya çıkabilecek sonucun "halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde" düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Ancak laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti'nin özü ve iskeleti olduğu, yargının yargısı olarak karara yazılmıştır. Cumhuriyetin laik niteliğinin değiştirilemeyeceği ve hatta teklif dahi edilemeyeceğini bu günlerde sık sık anımsatmak gerekiyor.
Nedenini biz pek kestiremesek bile, büyük bir arzu ile akıllarından sessiz ve derinden değişiklik yapmayı geçirenlerin yapacakları bitmeyecektir. (Sürecek) (Fİ/BA)