Bu günkü Irak sınırları içersinde daha önceki talep ve politikaları olan otonomi dışında, zaten hiçbir zaman telaffuz etmedikleri bağımsız bir Kürt devleti hedeflerinin olmadığını;
Irak'ın doğal servetlerinden elde edilecek gelirin bütün Iraklılar tarafından paylaşılmasını;
Hiç bir terör örgütüne destek verilmeyeceğini v.b...hususlarındaki görüşlerini bir kez daha açıkladılar.
Bu görüşlerini Ankara'da açıklanmalarını taraflar arasında önceki durumlarına nazaran, bir yakınlaşma ve bir güvence olarak da ifade edebiliriz.
Buna karşılık Türkiye tarafından da, Türk silahlı kuvvetlerinin sadece insani nedenlerle Irak topraklarında bulunacağı; herhangi bir askeri amaçlı operasyonun söz konusu olmayacağı hususlarında bir mutabakat görüşü belirtildi.
Elbette ki, Türkiye bunu durup dururken açıklamadı... Bu açıklama, bir yanlış anlaşılma olmaması, bir çatışma ortamının doğmamasını amaçlıyor.
Taraflar Ne Bekliyor?
Bütün bunların karşılıklı olarak bir inandırıcılığı var mıdır? Taraflar arasında samimi bir ortam tesis edilebildi mi? Bunu tespit etmek oldukça zor.
Ama her şeyden öte, bugün için böyle bir mutabakata ihtiyaç vardı... Her iki taraf da bundan tatmin olmasa da, olmuş gibi gözüküyorlar... Çünkü bu aşamada buna ihtiyaçları da var.
Keza önemli bir gelişme de, Türkiye'de özellikle medya tarafından son zamanlarda yaratılan Mesut Barzani - Celal Talabani düşmanlığı ve linç kampanyası, bir ölçüde kırılmış oldu.
Taraflar üst düzeyde bir araya geldiler, görüştüler, müzakerelerde bulundular ve el sıkışarak bir mutabakata vardıklarını açıkladılar. Bunu önemli buluyorum.
Kürt Güçlerinin Pozisyonu
ABD müdahalesi sırasında, Kürt silahlı güçlerinin ABD operasyonlarına yardımcı olacağı belirtiliyor.
ABD askerlerine bir anlamda rehberlik hizmeti verecekler.
Bölgeyi çok iyi tanımaları, daha da önemlisi bölgenin yerlisi olmaları; aynı zamanda bu bölgede bir dönem Saddam güçleriyle savaşmış olmaları bu konumlarını öne çıkarıyor.
Türkiye'nin Pozisyonu
Türkiye, muhtemel göçlere karşı tedbir almak ve saldırılar karşısında da halkını koruyacağını söylüyor. Ama bu tehlikeyi kendi sınırları içersinde önlemeyi değil de, öbür sınırlara girerek yapacağını sağlamayı vaat ediyor...
Türk askerlerinin Irak sınırlarına girmesi olumsuzdur. Çünkü bir kere orası kendi egemenlik yerleri değil, Kürtlerin karşı yöndeki iradelerine rağmen oraya giriyorlar...
Bir ordunun kendi egemenlik sahası dışında, yabancı bir ülkenin topraklarında istenmediği halde bulunması,her zaman potansiyel bir terör ve savaş tehdidi oluşturur.
Kürtler neden ABD askerine karşı değil?
ABD'nin oradaki Kürtlerin kazanılmış haklarıyla bir ihtilafı yok; bu nedenle, ABD askerlerinin orada bulunması geçici bir durum olarak düşünülmektedir ve Kürtlerin egemenlik haklarının ihlali olarak algılanmamaktadır.
ABD'nin esas problemi Bağdat yönetimiyledir. Kürtler bir devlet pozisyonunda değillerdir. Zaten 1991'de ABD'nin çizdiği bir koruma statüsünde yaşıyorlar...
Bir fantezi olarak şöyle bir senaryo düşünelim:
Bir an için Kürtlerin, ABD'ye "sizi artık topraklarımızda görmek istemiyoruz" dediklerini ve ABD'nin de "peki öyleyse, madem ki istenmiyoruz, o zaman biz de gidiyoruz" cevabını verdiklerini varsayalım.
Bu durumda Kürtleri nasıl bir tehlikenin beklediğini biliyoruz. Kuzeyden ve güneyden başlarına neler geleceğini kestirmek için kâhin olmaya gerek yok.
Kürtlerin en büyük korku ve kaygıları, inanılmaz acılar sonucu kazanmış oldukları en temel haklarında yeniden mahrum bırakılmak; 1991 öncesindeki konumlarına yeniden dönmek. Politikalarında bu kaygılarını her zaman ifade etmektedirler....
KADEK ile çatışma olasılığı var mı?
KADEK'e bu aşamada bir saldırıda bulunulacağını sanmıyorum. Tabii kendilerine bir saldırı olmazsa, yani bir meşru müdafaa söz konusu olmazsa, onlar da durup dururken bir karşı saldırıda bulunmazlar. Orada gereksiz yere bir çatışma olmaz...
Çünkü sorun, bu aşamada Bağdat yönetimiyle Irak'ta yaşayan bütün muhalifler arasındaki bir sorun. KADEK bu savaşın doğrudan bir tarafı da değildir. Otonom Kürt yönetiminde ve muhtemel bir Bağdat yönetiminde de muhatap olarak kabul edilmemiştir.
Türkmenlerin Durumu
Türkmenlerin özelikle Türkiye yönetimi tarafından geliştirilen tezler nedeniyle bir provokasyona geldiklerini düşünüyorum.
Kürtlerle Türkmenleri birbirinden uzaklaştıran politikalar ve tezler ileri sürüldü...
Türkiye'nin uyguladığı "Türkmen Politikası", Türkmenleri Iraklı yerli bir toplum gibi davranmaktan uzaklaştırıyordu; Türkiye Cumhuriyeti'nin Irak'taki bir kolonisiymiş gibi bir davranışa zorluyordu...
Umarız ki, son Ankara zirvesi onları biraz daha Iraklı olma yönüne çekmiştir... Bunun neticesinde de, kendi aralarındaki gerginlik biraz yumuşatılmış olabilir.
Türkmenlerin durumu Kıbrıs Türkleriyle ile benzerlikler gösteriyor... Kıbrıs Türklerinin yöneticileri de Kıbrıs'ta olmaktan ziyade, Kıbrıslı Türklerin temsilcileri olmaktan ziyade Türkiye'nin çıkarlarını (ne anlama geliyorsa) düşünmek ve kollamak zorunda olduklarını itiraf ettiler.
Eğer Türkiye'nin Türkmen politikası değişmez ve onları birer Türkiyeli gibi görmeye devam ederse, sonuçta onların atanmış liderleri de bir gün çıkıp: Esas olan Türkiye'nin çıkarlarıdır
diyebilirler.
Muhtemel Endişeler
Kürtler için en kötü durum Saddam'ın kimyasal silah kullanması...
Savaşlarda genellikle öldürme, yok etme, işgal etme, talan etme gibi zafere yönelik emirler verilir... Saddam'ın Oğlu Uday ise Saddam Fedaileri isimli askerlerine şehit olun talimatı vererek, ölün emri veriyor.
Bu emrin mutlaka bir şifresi olmalıdır. Tipik bir terör komutudur bu.
Bu kupkuru intihar edin emri anlamına gelmiyor yani... Bu mesajın şifresini önümüzdeki günlerde anlayacağız tabii. Dünyanın her tarafında bir takım terörist eylemler ortaya çıkabilir. Sanırım ABD'nin Irak Elçilikleri'nin kapatılması yönündeki isteği bundan dolayıdır...
Göç Sorunu
Kürt yönetimi toplumu orada tutma siyaseti gütmektedir...Savaş ortamında yapılmış zorunlu bir açıklamadır... Yönetimler böylesi bir durumda, her zaman insanların göç etmemesini isterler, bir moral ve var olma duygusudur bu...
Savaş yaşanan bütün ülkeler ve toplumlar için geçerlidir bunlar.
Bu savaşta beklenen göç, diğer göçlerden farklı olmakta... Görünen o ki, Türk ordusu Türkiye'ye yönelik göç yollarını kapatmış durumda.
Öncelikli olarak 36. paralele yakın bölgelerde yaşayan halkın tedirginlik duyduğu görülüyor. Şehirlerde yaşayanlar da tedirgin. Kırsal alanlara doğru göç ediyorlar. Savaş hali için olağan.
Ayrıca 1988 ve 1991'deki göçlerden epey farklı bir göç. Çünkü o zaman doğrudan doğruya bir saldırı anında kaçtılar. Üzerlerine bombalar yağıyordu. Bir panik anı yaşanıyordu. Şimdiki ise, çoğu yerde savaş bile başlamadan, adeta bir tedbir olarak başlatılan göç... Savaş anında göçmek kaçmak gibi bir şeydir, şimdiki ise bir can güvenliği tedbiri....
Umarız ki, öncekiler benzeri göçlerin yaşanacağı bir felaketle karşılaşılmaz... (ÜF/HA)