İklim değişikliğine karşı Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanından sosyal hareketleri bir araya getiren İklim Forumu ikinci gününde devam ediyor.
Forumda, iklim değişikliğinin de konuşulacağı G20 Zirvesi ve yeni bir iklim politikasının belirleneceği Paris İklim Zirvesi öncesinde iklim değişikliğinin tüm boyutları ele alınıyor.
IPCC nedir? IPCC 1988'de Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak faaliyet gösteren iki uzman kuruluş olan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından, iklim değişikliği konusunda yol göstermek amacıyla kuruldu. Türkiye'nin de aralarında olduğu 195 üye ülkesi var. 2007'de nobel ödülü aldı. Bugüne kadar beş rapor hazırladı. |
Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan forumun “İklim Değişikliğinin Bilimsel Temelleri ve IPCC’nin Rolü” başlıklı oturumunda Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Levent Kurnaz ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin IPCC Başyazarı Thomas Stocker konuştu.
Stocker: Okyanuslar da ısındı
Thomas Stocker, IPCC’nin 5. Değerlendirme raporundaki ikim değişikliği ile ilgili bilimsel bulgularından bahsetti.
“Raporumuzu BM üyesi tüm ülkeler onayladı, yani bu herhangi bir bilimsel rapor değil, hükümetlerin de kabul ettiği bir rapor. En önemli bulgusu iklim sistemi üzerinden insanın etkisinin ilk kez çok açık ve net şekilde olduğunun kanıtlanması.
"Son 30 yıl içinde sıcaklık giderek artmaya devam ediyor. Bugün 1850’dan bu yana dünya en yüksek sıcaklığa ulaştı. Biz her zaman atmosferik ısınmaya odaklanıyoruz ancak okyanuslarda sıcaklık arttı.
"Deniz seviyesinde de yükselme var. 1900’den beri deniz seviyesi 19 santimetre arttı. Bu termal genleşme, buzullardaki erimeden kaynaklanıyor. Şimdi size 19 santimetre artmış demek ki uyum gösterebiliyoruz gibi gelebilir ancak geçmişte deniz kenarlarında bu kadar yoğun bir insan yerleşimi yoktu.
"Rapordaki projeksiyonlarla bugünkü koşullar devam ederse 21. yüzyıl sonunda 4-5 derece ısı artışı bekleniyor. Türkiye’nin de yer aldığı Akdeniz bölgesinde artış öngörülüyor. Türkiye’nin güneyinde ise yağışta yüzde 20-30 azalma var.
"Daha fazla ısı artışı olması şiddetli ve geri döndürülemez etkilerin olasılığını arttıracak hem insanlar hem de ekosistem açısından.
"Hala bir şans var"
"Geri dönüşü olmayan ve yaygın etkiler derken neyi kastediyoruz?
"Buharlaşmanın fazla olduğu bölgede daha fazla buharlaşma, yeterli yağış alan yerde yağışın artması bekleniyor. Kuzey Avrupa’da sel riski artacak. İspanya gibi Akdeniz ülkelerinde zaten sık sık kuraklık yaşanıyor, bu dönemler daha sık ve daha uzun sürecek, çünkü yağışta azalma olacak.
"21. yy sonunda insanın daha önce hiç görmediği bir durumla karşılaşacağız. Yaz aylarında Kuzey Kutbu'nda hiç buz olmayacak. Bunun yaratacağı sonuçları göreceğiz. Deniz seviyesinin yükselmesi toprağımızı etkileyecek. Sahil bölgeleri yok olacak, büyük şehirler su altında kalacak. Her ülkenin buna adapte olması beklenemez. Yüzmilyonlarca insan topraklarını terk edecek.
"1980’den itibaren karbon salımı sürekli yükseliyor. 2050’ye kadar sıcaklık artışını 2 derece tutmak istiyorsak karbon salımını yüzde 40-70 oranında azaltmak gerekiyor. Dünyanın bunun için 790 bin milyar karbon bütçesi var, bugün itibarıyla 545 bini harcandı. Bütçenin üçte ikisi tüketilmiş zaten. 25 yıldan az süre var. Sonrasında karbon bütçemiz tükenmiş olacak.
"Hala bir şans var. Doğru kararları vermemiz gerekiyor. İklim değişikliği sürdürülebilir kalkınma için bir tehdit. Sıcaklığı 2 derece ile sınırlandıramazsak BM’nin 17 sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmak mümkün olmayacak." (NV)