Haberin İngilizcesi için tıklayın
İfade ve basın özgürlüğü alanında çalışan 19 hak örgütü Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e bir mektup göndererek bombalı suikastle öldürülen gazeteci Uğur Mumcu cinayetine ilişkin soruşturulmasını tekrar açılmasını istedi. Kıbrıs'ta öldürülen Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili açılan soruşturmanın ise etkili yürütülmesi talebinde bulundu.
Türkiye makamlarını soruşturma başlatmak ve dosyaların üzerine gitmek için için gerekli tüm adımları atmaya çağıran hak örgütleri, Sedat Peker’in açıklamaları sonrası ortaya çıkan yeni bilgilerin bir yerden başlamak için yeterli olduğunu savundu.
Mektupta imzası bulunan kuruluşlar şöyle: Articolo 21, Sivil Alan Çalışmaları Derneği, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Danimarka PEN, İngiltere PEN, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Almanya PEN, IFEX, Uluslararası İnsan Hakları Gözlemevi (IOHR), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), OBC Transeuropa (OBCT), PEN Kanada, Uluslararası PEN, PEN Norveç, Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24), Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO), İsveç PEN ve WAN-IFRA |
Aynı mektubu CHP, HDP, İYİ Parti ve MHP’ye de gönderen hak örgütleri, parti liderlerine, Mumcu ve Adalı davalarında cezasızlığa son vermek için partiler arası işbirliği çağrısında yaptı.
Hak örgütleri mektupta liderlere “Gazetecilerin güvenliğine ve haklarına yönelik saldırılara ilişkin bu ciddi iddialar ışığında (Sedat Peker’in açıklamaları) bizler, Adalet Bakanlığı'nı Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı'nın ailelerine adaletin verilmesi için gerekli ve uzun süredir gecikmiş kapsamlı soruşturmayı başlatmaya davet etmenizi rica ederiz” dedi.
Hak örgütleri Bakan Gül ve siyasi partilere gönderdiği mektubu “Bu cinayetlerle ilgili iddialar cevapsız bırakılmamalı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu davalardaki cezasızlığı sona erdirme ve olası tüm ipuçlarını araştırma yükümlülüğü vardır. Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetlerine karışan herkes hesap vermelidir” sözleriyle noktaladı.
Ne olmuştu? |
Sedat Peker, devletin içindeki mafya ilişkilerine dair YouTube'dan yayınladığı 23 Mayıs tarihli 7'nci videoda, "Uğur Mumcu bence şehittir. Neden öldürüldü? Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları olur ve silah ticareti. Şehit olduğunda yanına ilk gelen kim? Mehmet Ağar. Katil hep ilk gelir. Ve eşine diyor ki: Ben buradan bir tuğla çekersem devlet aşağıya iner" demişti. 1996'da işlenen gazeteci Kutlu Adalı cinayetine de değinen Peker, cinayetin Mehmet Ağar-Korkut Eken'le bağlantılı bir grup tarafından işlendiğini öne sürmüş ve şöyle konuşmuştu: "Biz o zaman Mehmet Ağar, Korkut Eken hep beraberiz... Genciz, vatanseveriz... Bana genelde iş adamlarını yönlendiriyorlar, faili meçhullerden ziyade. Bana dedi ki, 'Kıbrıs'ta bir adam var, Kıbrıs'ı Rumlara satmak istiyor' İki profesyonel dedi... Dedim sana öz kardeşimi vereceğim, Atilla Peker'i. Uzmandır, sokaklarda yetişmiştir. Biletlerden bakabilirler. Yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Adam namuslu adam, bu günleri görmüş, namuslu adam. Rumlara Kıbrıs'ı satacağı yok. Aradan zaman geçti, döndüler üç dört gün sonra. Denk gelinemedi. Korkut abiyle konuştuk. Dedi sonra gideceğiz. Onlara bağlı başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut abiyle, 'Halloldu o iş' dedi. Atilla Peker doğruyu söyler. Öldürsek öldürdük derdim. Zamanaşımına girdi. Eşinin mücadelesini hep uzaktan izledim. Neyi anlatayım. Hepimiz birbirimizin aynısıyız." Kutlu Adalı cinayetiKıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı, ölümünden hemen önce çok değerli tarihi eserlerin kaçırıldığı St. Barnabas Kilisesi ve İkona Müzesin'de gerçekleşen silahlı soygunu araştırıyordu. Adalı, soygundan dokuz gün sonra, 23 Mart günü yayımladığı haberinde, söz konusu baskında KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı'na bağlı resmi araçların kullanıldığını yazdı. Adalı, Kıbrıs'taki Türk siyasiler ve çevresi tarafından milliyetçi ve vatansever olarak bilinse de dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a muhalifti. Denktaş hakkında yazdığı "Minaredeki deli" başlıklı yazı yüzünden evi kurşunlanmıştı. Adalı yazılarında, Kıbrıs’ta faaliyet gösteren bir dizi paramiliter örgütlerden bahsediyor, "Kıbrıs Barış Harekatı"ndan önce birçok cinayetin onlar tarafından işlendiğini ve Rumların üzerine atıldığını iddia ediyordu. Kutlu Adalı, 2 Nisan 1996 tarihinde tehdit edildiğini açıkladı. Adalı'nın şikayetleri emniyet yetkilileri tarafından dikkate alınmadı. Adalı, 6 Temmuz 1996 günü evinin önünde vurularak öldürüldü. Kuzey Kıbrıs yönetimi makamlarının başlattığı soruşturma sonuç vermedi ve cinayeti kimin işlediği belirlenemedi. Bunun üzerine eşi İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye aleyhine dava açtı. 31 Mart 2005’te mahkeme, “cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı” gerekçesi ile Türkiye’yi mahkum etti. |
TIKLAYIN - Gazeteci Kutlu Adalı'yı ölüme götüren makale
TIKLAYIN - Uğur Mumcu Cinayeti
TIKLAYIN - "Çekin tuğlaları yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın"
TIKLAYIN - Savaş Buldan ve Behçet Cantürk cinayetleri
(HA)