Edirne'de işitme engelli 14 yaşındaki Z.K.'ye tecavüz olayıyla ilgili yedi kişi tutuklandı.
Z.K. yaşları daha önce de beş kişinin tecavüzüne uğramış, bu kişiler teşhis edilmelerine rağmen Nisan 2012'de mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. Devletin koruma altına almadığı Z.K. bu dönemde de tecavüze uğradı ve hamile kaldı.
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nden Avukat Seda Akço, ilk olayda faillerin serbest bırakılmasından çocuğun korumaya alınmasına ve yeni tutuklamalardan hamilelik tartışmasına konuyu değerlendirdi.
Akço bütüncül bir bakışın eksikliğini vurguladı, mağduru koruyabilmek için doğru soruların sorulması gerektiğini anlattı.
Tutuklamaların kamuoyundaki tepkiler üzerine yapıldığına dikkat çeken Akço, birilerinin tutuklanmış olmasından daha önemli olanın, "insanlarda bu tutukluluğun ya da hükmün adil olduğuna dair kanaatin oluşmuş olması" olduğunu söyledi.
"Kimse bu insanlar suç işledikleri için ve tutuklanmaları için gerekli sebep bulunduğundan tutuklandı duygusu yaşamıyor. Tepki gösterildi, bu tepkiyi rahatlatmak için insanlar tutuklandı, acaba suçlular mı suçsuzlar mı? Böyle bir şüphe oluşuyor insanların zihinde.
"Çocuk istismarını engellemek için sanıkların da kimsenin aklında şüphe bırakmayacak bir muameleye maruz kalması çok önemli. Çünkü aslında tutuklanmaktan daha ağır olan bir müeyyide bu. Toplumun tabu kabul ettiği bir suçun işlenmiş olması hali."
Bütüncül yaklaşım yok
İlk davada beş kişinin teşhise rağmen serbest bırakılmasını da değerlendiren Akço, niye tutuklanmadı, ne ceza verildi tartışmalarından daha anlamlı olanın bütüncül bir yaklaşım olduğunu söyledi.
"Teşhis bir delildir ama tek başına tutuklama için yeterli değildir. Bence bu tür vakalar ortaya çıktığında fail niye tutuklanmadı, niye şu kadar ceza verildi tartışmasından daha önemli olan, buna bir cinsel istismar vakası olarak bütüncül biçimde nasıl yaklaşılır diye bakmak.
"Niye koruma kararı alınmadı ya da korumak için yeterli kurumumuz var mı, kurumlar buna elverişli mi, koruma kararı alındığı zaman nerede kalıyor bu çocuklar, ne tür bir tedavi görüyorlar, diye sormak lazım."
Akço'ya göre hakim neden tutuklama yapmadığını sormak yerine "hakimde tutuklamak için yeterli kanaatin oluşmamasının sebebini" araştırmak gerekiyor.
"Acaba doğru düzgün delil mi götürülmüyor polise? Bir teşhis yaptırılıyor, bir de mağdur ifadesiyle tutuklamaya mı sevk ediliyor?
"Cinsel istismar varken neden tutuklamıyorsunuz demek yerine, neden mağdurun nasıl korunacağı bütüncül bir yaklaşımla ele alınmıyor, diye sorulmalı.
"Acaba bu bütüncül yaklaşımı gösterecek birimlerimiz var mı, cinsel istismara maruz kalan kişi nereye başvuruyor?"
Doğru sonuç için doğru yol
Cinsel istismara uğrayan kişi sadece karakola başvurup ve uzmanlık desteği almıyorsa, yeterli delil sunulmaması gibi bir riskin oluşacağını belirtiyor Akço.
"Çünkü bu suçlarda genellikle şahit olmayabilir, bedenden alınacak delil önemli. Uzmanlık desteği alınmıyorsa hem yeterli delil elde edilemez hem faili kişiselleştirerek teşhis etmeye yarayacak deliller kaybolur."
Önce destek sonra karar
Akço bu olaydaki gibi hamileliğin sözkonusu olduğu çocuğa cinsel istismar vakalarında sürece sadece hukukçuların dahil olmasının yetersizliğinden söz etti.
"Hamilelik sonlandırılacak mı sonlandırılmayacak mı meselesine sadece hukukçular değil, hekimler ve çocuğa psikolojik destek sağlayacak insanlar birlikte karar vermeliler.
"Tek mesele istenmeyen bir şekilde başlayan gebeliği sonlandırıp kurtulmak değil. Tek başına yara olacak şey o çocuğu doğurmak değil. Bu muamelenin kendisi zaten çocuk doğsa da doğmasa da, ölü de doğsa sağ da doğsa benzer bir travma yaratacak.
Mesele bu kararın oluşması sürecinde sunulan destek nedir, yeterli midir ve bu destekten sonra kişi hangi kararı veriyor; ona bakarak gerekiyorsa hakimden, gerekiyorsa veli/vasiden, gerekiyorsa kişiden karar alarak bu işlem yapabilir. Tabii hukuki süreye dikkat ederek yapılması gerekir bunların." (YY)