Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bugün 6. toplantısını yaptı.
“Terörsüz Türkiye” söylemiyle başlatılan süreç kapsamında yürütülen çalışmalara ev sahipliği yapan komisyonun toplantısı Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığındaydı.
Toplantıda hukukçular ve baro temsilcilerinin dinleneceği oturum öncesinde açılış konuşmasını yapan Meclis Başkanı Kurtulmuş, İstanbul, Ankara ve İzmir barolarının toplantıya katılmamasından duyduğu üzüntüyü dile getirerek sözlerine başladı. “Gönül arzu ederdi ki 81 baromuzun tamamı burada olsun” diyen Kurtulmuş, baroların katkılarının sürece önemli katkı sağlayacağına işaret etti.
Gökçen: Komisyon demokrasi doğrultusunda yol almalı
CHP Milletvekili ve Komisyon üyesi Gökçe Gökçen duruma şöyle tepki gösterdi:
"Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantıları sadece temsilcileri dinleyerek ilerlememelidir. Komisyon çalışmalı, tam da çalışma usul ve esaslarında belirtildiği gibi “toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi, özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti” doğrultusunda yol almalıdır, sonuç almalıdır.
Komisyonun oybirliğiyle belirlenmiş olan çalışma amacını kısıtlayıcı yorum ve işleyişlerden uzak durulmalıdır.
Üstelik ülkemizin en büyük barolarının olmadığı bir yerde, sözde 2 no’lu baroların görüşlerinin alınmasının toplumsal barışa ve demokrasiye hiçbir bir katkısı yoktur.Türkiye Büyük Millet Meclisi, üzerine düşen sorumluluğu görmeli ve yerine getirmelidir."
Kurtulmuş'un konuşmasından öne çıkanlar ise şöyle:
Komisyonun yalnızca dinleme ve görüş alışverişinde bulunma işleviyle sınırlı olmadığını belirten Kurtulmuş, süreç içinde bazı yasal düzenleme hazırlıklarının da kaçınılmaz olduğuna dikkat çekti. “Başta barolarımız olmak üzere hukuk camiasının bu süreçte ortaya koyacağı fikirler çok değerlidir” diyen Meclis Başkanı, komisyonun hazırlayacağı çerçevenin ilerleyen dönemlerde yapılacak yasal düzenlemeler için temel oluşturacağını söyledi.
Kurtulmuş, “İnşallah bir daha silahların hiçbir şekilde konuşmadığı bir ortamı temin etmek için siyaset üzerine düşeni yapacaktır. Komisyonumuz da bu sorumlulukla kurulmuştur ve bugüne kadar oldukça önemli bir mesafe alınmıştır" dedi.
“Komisyonun amacı toplumsal rızayı artırmaktır”
Konuşmasında komisyonun varlık nedenine de değinen Kurtulmuş, en temel amaçlarının toplumsal rızayı artırmak olduğunu vurguladı:
“Bu komisyonun amacı, Türkiye’de toplumsal rızanın artırılmasıdır. Burada bulunan siyasi partilerimizin olduğu kadar, komisyon dışında kalan partilerin de sorumluluk alması gerekmektedir. Türkiye’nin kendisine özgü bir model geliştirmeye çalıştığı bu sürecin başarıya ulaşması için farklı toplumsal kesimlerin de sürece katılımı zorunludur. Bu nedenle barolardan sivil toplum kuruluşlarına kadar geniş bir yelpazeden görüş alıyoruz.”
Kurtulmuş, farklı kesimlerin sürece dahil edilmesiyle kamuoyunda destek ve güvenin artacağını, bunun da barışın kalıcı hale gelmesine katkı sunacağını ifade etti.
“Acılar ortak, gelecek silahsız olsun”
Meclis Başkanı, geçen hafta yapılan toplantılarda farklı kesimlerden gelen ortak mesajlara da değindi. Diyarbakır annelerinin, Cumartesi annelerinin, barış annelerinin, şehit yakınlarının ve gazilerin görüşlerini hatırlatan Kurtulmuş, “Hepsinin ortak dileği şu oldu: Biz bedel ödedik ama artık bu milletin çocukları bedel ödemesin. Evlatlarımızı toprağa verdik, bundan sonra silahlarımızı toprağa gömelim” dedi.
Bu sözlerin, toplumun farklı kesimlerinde barış için güçlü bir ortak irade bulunduğunu gösterdiğini belirten Kurtulmuş, siyasetçilerin de bu hassasiyete uygun şekilde hareket etmesi gerektiğini söyledi.
“Sözlerimize olağanüstü dikkat etmeliyiz”
Kurtulmuş, komisyon üyelerini özellikle kamuoyu önünde kullandıkları dil konusunda özen göstermeye davet etti. “Her birimizin söylediği sözler konusunda olağanüstü dikkat göstermesi gerekir. Olumlu katkıları çoğaltmak ve toplumda oluşan desteği daha da artırmak için bu hassasiyet şarttır” ifadelerini kullandı.
“9 ayda büyük mesafe alındı”
Kurtulmuş, sürecin Türkiye’ye özgü bir model olduğunun altını çizerek, kısa sürede önemli yol kat edildiğini savundu:
“9 ay gibi kısa bir sürede fevkalade büyük bir mesafe alındı. Bu meselenin artık Türkiye’nin gündeminden çıkarılması gerekir. Dünyadaki örneklerle kıyaslandığında, diğer ülkelerin 5–6 yılda geldiği noktaya biz 9 ayda ulaşmış bulunuyoruz.”

"Komisyon zaman kaybetmeden Öcalan’la görüşmeli"

Barış Anneleri'nin Kürtçe konuşturulmaması: “Komisyon’da 'bilinmeyen dil' ayıbı aşılmalı”
(EMK)


