Yakın zamanda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin mahalleleri haline dönüştürülen 97 köyün -şimdi mahallenin- kadınları araştırılmış:
Kadınların yüzde 80'i okuma yazma bilmiyor. Yüzde 43'ü ilk doğumla daha 14 yaşında iken tanışıyor.
Her üç kadından biri (yüzde 37) başlık parası karşılığında; yarısından çoğu (yüzde 58'i) görücü usulü ile; her beş kadından biri de (yüzde 17) berdel karşılığı evleniyor/evlendiriliyor.
Her dört kadından en az üçünün (yüzde 67) resmi nikahı yok. Genellikle diğer aile fertleri ile birlikte kalabalık bir yaşam söz konusu.
Bu tablonun bölgede köy ama yeni mahalle ve kente çok yakın, kentle "her daim" ilişkisi olan/varsayılan mekânlarındaki kadın yaşam cephesi.
Aslında kentin köy olmayan ama varoş kabul edilen göç sonucu yerleşilen ve yoksulluğun dibe vurduğu mahallelerinde de yaşam bundan farklı değil.
Şimdi objektifi bir başka yana çevirmekte yarar var.
Bu kez 1500 kilometre ötedeyiz, İzmir'de!
Diyarbakırlı 20 nüfuslu Sezer ailesi "iş ve aş; bir de çocukları daha iyi eğitim" görsünler diye önce Bursa'ya, "dikiş tutturamayınca" oradan da İzmir'e yerleşiyorlar. Altı yıl önce 2000 yılında başlayan ve daha çok ekonomik ve eğitim amaçlı olduğu ifade edilen bu "öte yakaya" göç bölgede yaşanan trajedinin bir başka boyutunu gözler önüne seriyor.
Dikili İlçesinin Uzunburun köyüne yerleşen aile çocuklarını okula kaydettirmek için muhtardan ikamet belgesi isteyince; "evleri derme çatma ve kaçak" diye köyün muhtarı ikamet belgesi vermiyor.
Kaymakama, Valiye kadar yansıyan sorun emirlere rağmen çözüme kavuşmuyor. Muhtar, emre itaatsizlikte görevden alınıyor. Yerine seçilen yeni muhtar da aynı karar da ısrar ediyor.
Ve o gün bugündür Uzunburun köyünde 10 dönüm arsa alan ve üzerine de ev yapmak isteyen Diyarbakırlı Sezer ailesinin sorunu neredeyse "Devlet Sorunu" haline dönüşüyor ve çözülemiyor.
Bir tek söz olayın vahametini gözler önüne sermeye yetiyor da artıyor bile. Evin kadını Menice Sezer'in ifadesine göre köyün eski muhtarı "Köyümde Kürtleri Barındırmam" diyor(muş).
İşte kanımca sorunun can alıcı noktası.
Bu hamur daha çok su kaldıracak gibi.
Kürt Sorunu barışçıl ve demokratik bir yolla çözüme kavuşmadığı sürece; bölgede, köyden mahalleye dönüşmüş mekânlarda yaşayan kadınlar yalnız değil, erkekler de, çocuklar da aynı dramı değişik şekillerde yaşayacak.
Bölgeden bir şekilde ve herhangi bir nedenle Batının bir iline göç eden insanlar da hem sorun yaşayacak hem de çeşitli önyargılarla sorunun bir parçası olacak / olmaya da devam edecek.
O halde ne mi yapmalı:
İşte o noktada siyasal iradeye iş düşüyor. Sorunun çözümü için kararlı bir politikaya ihtiyaç var. Yoksa daha çok bu tip haberlere ve araştırmalara aşina olunacak derim...(ŞD/EÜ)
* Haber, Radikal gazetesi. 24 Kasım 2006 Cuma, sayfa 9, "İzmir'de utandıran ayrımcılık"