1) "Türk Vatandaşlarının Geleneksel Olarak Kullandıkları Çeşitli Diller ve Lehçeler"in (yani, Kürtçe'nin) özel kurslarda öğretilmesi konusu 2 kere;
2) Radyo-tv'lerde yayını konusu 3 kere;
3) Gayrimüslim vakıf malları konusu 3 kere düzenlenmiş. Yani, "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" hesabı.
Neden? Çünkü hükümet yasa çıkartıyor, yasa uygulanmıyor, hükümet bir daha çıkartıyor aynı şeyi. Bunlardan ikisinin sürecini oturup sizin için özetledim ki, bu içler bayıltıcı traji-komik rezaleti bir kenara yazasınız. Yarın torunlarınıza anlatırsınız.
Radyo ve tv'lerden yayın
"Yasak dillerde yayın yapma yasağı" Mart 2002'de çıkartılan İkinci Paket sonucu Basın Kanunundan kaldırıldı.
Bunun üzerine bürokrasi "Yabancı Dilde Eğitim ve Öğretim Kanunu" (YDEÖK) ile "Radyo ve Televizyon Kurumları Kuruluş ve Yayın Kanunu"ndaki (RTKKYK) yasakları devreye soktu. TRT, önce, Kürtçe yayın yapamayacağını bildirdi (Milliyet, 16.10.2002). Sonra, bir yandan bu konuda hazırlık yaptığını söylerken, birde ortaya çıktı ki, yönetmeliğin iptali için Danıştay'a gizlice dava açmış (Radikal, 16.06.2003).
Bunun üzerine hükümet 03 Ağustos 2002'de Üçüncü Paket'i çıkardı ve YDEÖK'daki yasakları kaldırdı. Bunun üzerine bürokrasi "Yalnızca TRT'de yayın yapılabilir" yorumunu getirip, hiç olmazsa özel radyo ve tv'leri dışlamayı denedi. Nasıl olsa "özerk" TRT de direnmekteydi. Bunun üzerine hükümet 19 Haziran 2003'te Altıncı Paket'i çıkardı ve RTKKYK'da yaptığı değişiklikle özel kuruluşların da yayın yapabilmesini sağladı. Bunun üzerine bürokrasi bir yönetmelik çıkardı ve şu sınırlamaları getirdi: Yerel radyo ve tv'ler yayın yapamaz, çocuklara yönelik olamaz, dil öğretilemez, her programda bire bir Türkçe altyazı veya çeviri şarttır, radyolar günde 60 dakikayı tv'ler ise 45 dakikayı aşamaz (Radikal, 26.01.2004).
Sonuç: Yasa çıkalı iki yıl oldu, yayın daha resmen başlayamadı. AB yetkilileri Güneydoğu'da teftişte...
Dil kursları
Bu, çok daha traji-komik. Kurs sahibi valiliğe dilekçe veriyor, valilik "Bakanlığa soracağız böyle bir yasa var mı" diyor; oysa kurs sahibi ihtiyaten Resmî Gazete'nin fotokopisini de vermiş (Radikal 22.09.2003). Sonra, kursun adına itiraz ediliyor "Özel Urfa Kürt Dili Lehçeleri Öğretim Merkezi" yerine "Özel Urfa Mahalli Lehçe Dil Kursu" olması isteniyor (Radikal, 09.06.2003). Sonra, "Bu İngilizce kursu binasında olmaz, başka bina ve müdür ve sekreter tut" deniyor. Bunu aşmak için hükümet 30 Temmuz 2003'te Yedinci Paket'i çıkartıyor ve mevcut kurslarda eğitimi mümkün kılıyor.
Arkasından, "Yangın merdiveni yok" deniyor. "Ruhsatımızda var" deyince, "O eski kursun ruhsatı, yeniden alacaksınız" deniyor. O aşılıyor, arkasından "Binanın rölövesini getir" deniyor. Rölöve her neyse o aranıp bulunuyor, arkasından "Bu kapılar 85 cm, oysa 90 cm olması lazım" deniyor (Milliyet, 18.10.2003). O da yapılıyor, "Öğretmenlerin niteliği tutmuyor" deniyor. Çünkü ne dilde ders vereceksen o dilde lisans öğretimi lazım. Kurs sahibi "Türkiye'de Kürtçe lisansı verilmiyor ki; dışarıdan getirtelim" diyor. "Olmaz, TC vatandaşı olması gerek" deniyor. Nihayet yayın yönetmeliği 25.01,2004'te yayınlanıp Batman'da ilk kurs açılabildiğinde, bu sefer de "Adında 'lehçe' ibaresi yok" diye faaliyete geçmesi önleniyor (Milliyet, 18.01.2004).
Bu arada, Kürtçe dersi için dilekçe veren 10.538 üniversite öğrencisinden 3621'i gözaltına alınıyor, 533'ü tutuklanıyor, 446'sına "yasadışı örgüte yataklık"tan dava açılıyor, 15'ine üç yıla kadar hapis veriliyor (Cumhuriyet, 15.08.2002). Dicle Üniversitesinden 7 öğrenci ise "dilekçe vermeye teşebbüs"den uzaklaştırma cezası alıyor (Radikal, 30,08.2002).
Sistem direniyor. Direniyor, çünkü Sevr Paranoyası dağları bekliyor.
Dağlar da, bütün bunların sonunda oralara tekrar çıkması muhtemel Kürtleri... (YS/BB)