Kürtçe çocuk kitapları basan neredeyse tek yayınevi Mori Yayınevi. Okul öncesi dönemine yönelik eğitim materyalleri, az yazılı ve bol resimli çocuk kitaplarının yanı sıra ilkokula yönelik okuma kitapları ve gençlik edebiyatı kitaplar basıyorlar. Çeviri kitapları ise çok önemsiyorlar.
Şair, yazar Mem Bawer, çocuk edebiyatının yeteri kadar önemsenmediğini görünce Rıdvan Polat'la 2016'da Mori Yayınevini kuruyor.
"Aldığımız karar şöyleydi ne olursa olsun sadece çocuk kitabı basacaktık ve büyük bir kararlılıkla şu ana kadar kırkın üstünde çocuk kitabı yayınladık" diyor.
Temelde Kürt folklorundan küçük yaş grubuna yönelik çocuk hikâyelerine daha çok ağırlık veriyor Yayınevi.
"Çocukları dijital bir dünya bekliyor"
Mem Bawer yayın çizgilerini şöyle anlatıyor:
"Bununla birlikte henüz yeni gelişmekte olan 'gençlik edebiyatı' için, gençlik edebiyatına ait kitapları yazmaya yönelik, bu konuda hem yazarları yazmaya teşvik ediyoruz, hem de yazılan bu kitapları editörlerimize teslim ederek gerekli düzelti ve düzenlemelerden sonra basıma hazırlıyoruz.
"Çocukları dijital bir dünya bekliyor. Bu yüzden biz de bu konuda çalışmalar yapmaya başladık bile. Ancak Kürtçe edebiyat ilginç bir şekilde daha basılı kâğıt üzerine olan doyumuna ulaşmadan dijitalleşmeyi bize farz kılıyor okuyucularımız. Gittiğimiz fuarlarda şunu söylüyorlardı bize anne ve babalar; "Tamam kitaplarınız çok güzel ama bunları dijital hale getiremez misiniz? Biz de şuan kitaplarımızı EPUB olarak hazırlamak için çalışmalara başladık.
"Yalnız ileride tüm bunlar büyük sorunlar olarak bizlere geri dönecek. Çocuklar doğadan uzaklaşıyor. Doğadan uzaklaşan çocuklar geleneksel oyunlardan ve sosyal oyunlardan da uzaklaşıyor. Gittikçe dünyada yalnız şehirlerden sonra yalnız bireyler de varlığını sürdürmeye başladı. Tüm bunlara karşılık çocuklara doğayı ve hayvanları sevdirecek, müziği, resim ve sanatı sevdirecek, toplumsal hoşgörü, bireysel farklılık ve kültürel öğeler barındıran kitaplar basmaya devam edeceğiz."
"Bakanlık Kürtçe yayınevlerinden kitap almıyor"
Kürtçe çocuk kitabı basan yayınevinin azlığıyla ilgili olarak da birçok nedeni olduğunu söylüyor Mem Bawer.
"Bunlardan en önemlisi Kürtçe'nin eğitim dilinde kullanılmaması. Sadece ortaokullarda seçmeli ders olarak Kurmanci ve Zazaki haftada iki saat olarak okutuluyor. Ayrıca Kültür Bakanlığı, kütüphaneler için MASDE (Materyal Sağlama ve Satın Alma Bilgi Sistemi) programı çerçevesinde her yıl tüm yayınevlerinden kitap alırken, başvurmamıza rağmen Kürt yayınevlerinden kitap almıyor. Yani bu kısırlık ekonomik nedenlerden tutun da kitapların az satılmasına kadar her şey bu alanı etkiliyor. Kürtçe kamusal alanda bir işe yaramıyor.
"Diğer nedenleri de şöyle sıralayabiliriz. Öncelikle çocuk edebiyatında üretim yapmak için çocukların dilinden anlamak lazım. Kimi büyükler çocuklar için yazmak istiyorlar ama nasıl yazacaklarını bilmiyorlar. Üniversitede gördüğüm derslerden biri de çocuk edebiyatıydı. Tabi sonrasında bu alanda kendimi geliştirdim. Ayrıca çocuk kitaplarının basımı çok pahalı. Türkçedeki gibi binlerce okur yok yani. Biz sadece üç bin kitap basıyoruz ve onları pazarlamak konusunda da sıkıntılar yaşıyoruz. TÜYAP kitap fuarları bizim için iyi bir ekonomik pazar ve reklam alanıydı, TÜYAP nedense pandemiden önce ani bir kararla artık Diyarbakır'da kitap fuarı yapmayacağını açıkladı."
Zihinlerin sözel kütüphaneleri
Peki, Kürt çocuk edebiyatı folklorik kabuğundan kurtulabildi mi?
Mem Bawer şöyle yanıtlıyor bu soruyu:
"Hayır, maalesef o kabuk kırılmadı hâlâ, sanırım biraz daha zamana ihtiyacımız var. Nedenine gelince elimizde yüzlerce derlenmiş halk hikâyeleri var. Kimileri küçük yaş grubuna yönelik fabl masallar, kimileri de gençlik edebiyatına yönelik. Toplumsal hafıza yüz yılda bir yenileniyor, değişime uğruyor. Sözlü edebiyatı zihninin kuyusunda barındıran yaşlılar, gerek hastalıktan gerekse yaşlılıktan maalesef tek tek vefat ediyorlar. Tabi beraberlerinde zihinlerinin sözel kütüphanelerini de götürüyorlar. Bizim bir an önce onları dinleyip bu halk hikâyelerini derlememiz gerekiyor. Çünkü kimileri hayatta olsalar bile sonrasında bu masalları ve hikâyeleri hatırlamıyorlar.
"Öte yandan modern anlamda biraz bir kıpırdama oldu, ancak bu yeterli değil. Modern anlamda bir edebiyat yaratmak istiyorsak önce ürünler çoğalmalı ve eleştiri kültürü gelişmeli. Ancak böyle kurtulabiliriz bu folklorik kabuktan. Ancak ben tamamen de modern anlamda çocuk edebiyatı yapalım demiyorum. Asıl anlatmak istediğim var olan folklorik edebiyatın yanında ona destek olarak modern bir edebiyatın yaratılmasıdır."
Kürtçe okuyan çocuklar için Oscar Wilde'ın masallarıŞu an küçük yaş grubuna yönelik, eğitici kartlar hazırlıyoruz. Bunlara hazır internet resimleri kullanmak yerine, hepsini tek tek çizdiriyoruz. Bu set bittiğinde 0-3 yaş grubuna yönelik setimiz tamamlanmış olacak. Çocuklar bu set sayesinde renkleri, sayıları, kavramları, sebze ve meyveleri, hayvanları ve alfabedeki harfleri tanıyabilecek. Anne ve babaların işini biraz kolaylaştıracağız. Ayrıca bana ait olan ve Van kedisini Mîro karakteri olarak hazırladığımız 5 kitaplık bir okul öncesi seti var. Bu sette her bir kitap çocuk eğitimine yönelik, sayılar, renkler, okul sevgisi, kültürel öğeler ve meslekler konularını kapsayan kitaplardan oluşuyor. Çocukların bu kitapları seveceğine inanıyoruz. Hem okuyup hem eğlenecekler, bu kitaplarla şarklılar ve tekerlemeler öğrenecekler. Çeviri kitap olarak "Oscar Wilde'ın tüm masallarını basıma hazırlıyoruz. Ayrıca bir arkadaşımızın derlediği halk masallarını basıma hazırlıyoruz. Bu masallar arasında çocukken dinlediğim "Hemolekê Pîrê" masalı da var, ki bu batıda "Parmak Çocuk" ve "Peter Pan" masallarına çok benziyor. Yine "Çizmeli Kedi" masalına benzeyen Kürt halk hikayesi "Tozbegê Lawê Şeqşeq Paşa" hikayesini de resimleyip en kısa zamanda basıma hazırlayacağız. Ayrıca savaşçı bir kahraman olan "Mîrza Mihemed"e ait 50 halk hikâyesi var, onları da içeriklerine göre değerlendirip basıma hazırlayacağız. | |
"En büyük şans, iyi bir ilkokul öğretmeni"Çocukken okuyup da en çok etkilendiğim kitap, Jules Verne'in "Kaptan Grant'ın Çocukları" adlı kitabıydı. Beni etkilemesinin nedenini sanırım şöyle açıklayabilirim. Bizim buralarda deniz olmaması ve kitaptaki kahramanların macerasının denizde geçmesi bana ilginç gelmişti. Kitabı ilkokul 4. sınıfta öğretmenim vermişti. Burada bunu söylemeden edemeyeceğim, bir yerde okumuştum, şöyle diyordu. "Bu hayatta en büyük şans, iyi bir ilkokul öğretmenine denk gelmektir." Sanırım ben bu konuda şanslıydım. İlkokuldan beri şiire meraklı olmama rağmen hep hikâyelerimin şiirini yazdım diyebilirim. | |
(AÖ)