Emniyet ve mahkemede Kürt savunma yapmak istemesinin nasıl karşılandığını bianet'e anlatan Tanrıkulu, Adalet Bakanlığı'na mektupla başvurarak, her adliyede Kürtçe tercüman görevlendirilmesini talep etti ancak yanıt alamadı.
"Sözde Kürt halkı" sözüne kızdı; Kürtçe konuştu
Geçmişte Kürt Enstitüsü'nde Kürtçe öğretmenliği yapan, şimdiyse Tevn Yayınları sahibi olan Tanrıkulu, Diyarbakır'da bir tutuklu hakkında düzenlenen iddianamede "Sözde Kürt halkı" ifadesine yer verilince artık "hukukun uygulandığı yerlerde" Kürtçe konuşmaya karar vermiş.
Ancak anlattığına göre Tanrıkulu'nun Kürtçe konuşmasına tahammül etmek yargıçlar için pek de kolay olmamış.
Karakolda polis: "Kürtçe de dil mi?"
Harf Kanunu'na muhalefet ettiği gerekçesiyle hakkında dava açıldığını geç öğrenen Tanrıkulu, Emniyete çıkarıldığında "Kürtçe konuşacağım" deyince bir polisten, "Kürtçe de dil mi?" karşılığını alır.
Sultanahmet Asliye Ceza Mahkemesi'ne çıktığında da aynı şeyi söyleyince, hakim "Türkçe biliyorsun, niçin konuşmuyorsun?", "Bölücülük mü yapıyorsun?" diyerek karşı çıksa da daha sonra esnek bir üslupla "tercümanımız var" sözüyle buna göre karar aldırır.
Bir hakim: "Burada sadece Türkçe konuşulur"
Sonraki duruşmada hakim değişince yerine gelen yeni hakim, "Bölücülük yapıyorsunuz", "Vatan için bu kadar savaş vermişiz, siz Kürtçe konuşmak istiyorsunuz", "Burada sadece Türkçe konuşulur" diyerek karşı çıkar.
Tanrıkulu'nun buna Kürtçe "Bizim de atalarımızın kemikleri halen Çanakkale'dedir" diye itiraz edince hakim, avukatına dönerek, "Hele sor bakalım Türkiye Cumhuriyeti diyor mu?" der. Son duruşmada, Tanrıkulu'ya "Aynen devam mı?" diye soran mahkeme başkanı, mahkumiyet kararı verdi.
Yargıda ikinci örnek: "Kafamın tasını attırmayın"
Tanrıkulu, Ordudan atılmış olan Kasım Çakan'ın yazdığı ve ordudaki hak ihlallerini anlattığı "Assubayken Er Olmak" kitabıyla ilgili yayıncı olarak ifade vermeye çağrılır.
Beşiktaş''ta bir savcı karşısına çıkarılan Tanrıkulu, Kürtçe konuşur konuşmaz "Benim kafamın tasını attırmayın", "Burada sadece Türkçe konuşulur, Kürtçe konuşacaksanız burada ne işiniz var, geçin Kuzey Irak'a gidin", "TC kimliğini niye taşıyorsunuz" yanıtını alır.
Üçüncü örnek: "Bak içeri atarım"
Tanrıkulu benzer bir tepkiyi de, yazar Ergün Sönmez’in yazdığı “Kapitalizmin Emperyalist Sürecinde Kürt Özgürlük Hareketi ve PKK’nin Rolü” kitabından yargılandığı mahkemeden alır.
Mahkeme başkanı, ilkin "Geç onu geç, ben sana laf söylüyorum, cevabını ver" der, aynı tavırla karşılaşınca da , "Senin memleketinde (Diyarbakır) görev yapmışım. Türkçe biliyorsun neden konuşmuyorsun" diye sorar.
"Sen hâlâ ısrar mı ediyorsun? Son kez söylüyorum, bak içeri atarım. Yaz kızım, sanık 'Türkçe konuşmayacağım' dedi. İddia makamından soruldu…"
Ancak duruşma savcısı farklı bir tavırla, "Sanığın savunmasının alınması için Kürtçe bilen bir tercümanın temin edilmesi için yazı yazılmasına" karar verir.
"Mesele Kürt Sorunu'nda samimi olmakla çözülür"
Mahkeme Kürtçe özel dershaneden diplomalı tercüman önerisini kabul etmeyerek tercümanı Emniyet'ten istedi. Duruşmada polis tercüman başarısız olunca mahkeme, üç aydır tercüman arıyor.
Tanrıkulu "Bu sorunlar Kürt sorununa bakıştan kaynaklanan sorunlardır. Kürt Sorunun demokratik çözümüne samimi bir şekilde kendini ikna etmedikçe bu tür sorunlar artarak devam edecektir" diyor. (EÖ/TK)