PKK'nin 15 Ağustos 1984'te Eruh'taki askeri karakola saldırmasının üzerinden 23 yıl geçti. Eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Tarık Ziya Ekinci'ye ve yazar Ümit Fırat'a, bu 23 yıldan alınacak derslerin ne olduğunu, Kürt sorununun nasıl değiştiğini sorduk.
Ekinci de, Fırat da ilk dersin Kürt sorununun çözümünün şiddette değil, demokraside olduğunun anlaşılması olduğunu söylüyorlar. Ama vurguladıkları bir ders daha var: Sorun demokrasiyi sadece Kürtlerin talep etmesiyle ve yalnızca kendileri için talep etmesiyle de çözülemeyecek.
Ekinci: Herkes için ortak demokrasi mücadelesi
Ekinci İlk ders, toplumun demokratikleşmesi, sorunların demokrasi içinde özgürce çözülmesi için gerekli ortamına hazırlanması gerektiğidir. Bu ders alınmadıkça Kürt sorunu dahil, Türkiye'nin hiçbir sorunu aşılamaz" diyor.
"İkinci ders, toplumda özgürce örgütlenme hakkının tanınması gereğidir. Bu aynı zamanda toplumun her türlü düşünce ve anlatımı özgürce ifade edebilecek haklarla donatılması demek.
"Kürtlerin demokrasiyi, hak ve özgürlükleri yalnız kendileri için değil, bütün herkes için, savunması gerekir. Özellikle de dışlanan toplum kesimlerinin, sakatların, kadınların, işçilerin, farklı grupların haklarını bir arada savunmak gerekiyor."
Ekinci bunun için demokrasi isteyen bütün sınıf ve katmanların ortak bir program etrafında bütünleşmesini öngören bir hareket yaratmak gerektiğini vurguluyor.
"Yukarıdan verilen direktiflerle, şiddetle sorun çözülmüyor"
Ekinci "Yukarıdan verilen direktiflerle sorunlar çözülemez. Tecrübe bunu ortaya koyuyor" diyor.
"Bu her iki taraf için de geçerli. 'Devlet benim' diyen için de, Kürt sorununda şiddeti araç olarak kullanan örgüler için de."
Ekinci yıllar boyunca Kürt sorununun temel niteliklerinde bir değişiklik olmadığını, ama harekete öncülük eden kesimlerin değiştiğini söylüyor.
"Kürtlerin asıl talepleri hep şu çerçevede oldu: Kürt halkının varlığının tanınması, dilini, kültürünü özgürce kullanabilmesi, çocuklarına anadilinde eğitim hakkının tanınması.
"Devleti elinde tutan kadrolar bunu sürekli şekilde inkar etti. Bunun karşısında, Kürt hareketine 1920'lerde kapitalizm öncesi toplum kurumları öncülük etti. Bugünküyse ağalardan, şeyhlerden bağımsızlaşan sınıf ve katmanların öncülünde başladı.
"Şimdi de tarımda kapitalistleşmenin, devletin baskısıyla köyden şehre göçmek zorunda kalan milyonların oluşturduğu bir katman daha var: Proleter nitelikli küçük burjuva diyebileceğimiz, küçük esnaftan sokakta çalıştırılana, yarı işsize uzanan topluluklar. 'Kürt ulusal demokratik hareketi'nin esas dinamiğini oluşturan katmanlar bunlar."
Fırat: Kürt sorunu hep vardı; PKK onun yarattığı bir sonuç
Yazar Fırat "İstedikleriniz tamamen meşru, insan haklarının, modern dünyanın kabul ettiği sıradan yurttaşlık haklarıysa, karşısında kazanma şansınızın olmadığı bir orduya karşı silaha sarılarak galibiyet elde etmek mümkün değil" diyor.
"Yeni demokratik talepler, mücadele metotları geliştirilmek zorunda. Sadece Kürtler için değil, herkes için."
Kürt sorununu PKK'nin var etmediğini, onun sonuçlarından biri olduğunu vurgulayan Fırat, iki temel değişikliğe dikkat çekiyor:
"Sermaye küreselleşirken sorunlar da küreselleşti. Kürt sorunu AB'nin de, ABD'nin de bir sorunudur. Bu mağdurların çıkarlarına hizmet için değil; çünkü sorun uluslararası sermayeyi de etkiliyor.
"Türkiye 'dünya devleti' olmaya karar verdiğinden beri, içişlerinde dilediği gibi kararlar alıp uygulama özgürlüğüne artık sahip değil. Kürt sorunu, Türkiye'nin başından beri içinde yaşadığı, ayaklanmalarda şiddetle bastırdığı sorunuydu. Ama dünyanın geldiği nokta, artık Türkiye'nin bunu bastıramayacağı kadar zorlandığı noktadır."
Fırat bu durumun bir siyasi mücadele metodunun da önünü açtığını düşünüyor.
"Türkiye'yi uymak zorunda olduğu kurallarla sıkıştırmak, taahhüt altına aldığı prensiplerin hayat geçirilmesini istemek gerek. Bunun yolu silahta değil, daha fazla demokrasi talep etmekte." (TK)