Roni Yıldırım'ın Lahey'de Ertuğrul Kürkçü ile yaptığı söyleşi, Almanya'da yayımlanan Yeni Özgür Politika Gazetesi'nde 31 Aralık'ta çıktı. Söyleşiyi iki bölüm halinde yayınlıyoruz. Kürkçü Birinci Bölüm'de "sınır ötesi operasyon", İkinci Bölüm'de "toplum ve medya" konulu soruları yanıtlıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri, uluslararası hukuku ihlal ederek, PKK’yi gerekçe göstererek Güney Kürdistan’daki sivil yerleşimalanlarını bombalıyor. Türk medyası da bu durumu günlerce abartarak işliyor. Bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve medyanın verdiği bilgilerin gerçeğin sadece bir kısmı olduğunu düşünüyorum. Doğrusu bunun, iddia edildiği şekilde, Kuzey Irak sınırları içerisinde yer alan, konuşlanmış PKK kuvvetlerinin imhasını hedef alan bir harekat olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu hedeflerin belli olmadığı kanaatindeyim. Sonuçta bir gerilla hareketinin, düzenli bir askeri birlik gibi, kışlaları, hastaneleri ve karargahları olmayacağını herkes bilir. Olduğu nispette de bunlar çoğukez sivil halkın arasında ve gayri nizami bir şekildedir. Dolayısıyla askerlik sanatıyla meşgul olan herkes bunun olmadığını ve olmayacağını görür. Bu nedenle ben silahlı kuvvetleri yönetenlerin, bu açıklamalara kendilerinin inanmadıklarını düşünüyorum. Bu halkın ve medyanın inanması istenen bir şey.
Peki Türk ordusu buna inanmıyorsa niye böyle bir denemeye girişiyor?
Bunun PKK’ye yönelik doğrudan bir hareket değil, dolaylı bir bölgesel operasyon olduğunu düşünüyorum. Burada mesele Irak’ta, Suriye’de ve İran’da bölge güçleri karşısında Türkiye’nin askeri kapasitesini sergilemektir. Türkiye bu kuvvetlere şunu demektedir: "Biz Kürt meselesini, bölgesel mesele olarak görüyoruz ve bölgesel ölçekte çözmek ya da kendimiz halletmek kararındayız. Bu kararımıza karışmayın bizi caydıramazsınız. İşte kuvveti görüyorsunuz." Dolayısıyla bu harekat daha çok bir kuvvet gösterisidir.
Bu kuvvet gösterisinin süreçle ilgisi nedir?
Özellikle Irak hükümetini ve Kürdistan bölgesel yönetimi liderliğini, Amerika Birleşik Devletleri’nin ortaya koyduğu çözüme, çözüm gibi gözüken duruma angaje etmektir. Bu olmadığı takdirde olabilecek olanları göstermek için dağı taşı, birkaç okulu, birkaç insanı yoketmeyi hedefleyen bir harekattır. Türkiye’nin çok uzun zamandan beri sürdürdüğü diplomasi atağına bu askeri harekat da eşlik etti. Bunun "nokta hedefler"le bir ilgisi yok. Ayrıca Türk silahlı kuvvetleri bu harekatla birlikte büyük çaplı bir hava harekatının tatbikatını yaptı. Harekat aynı zamanda Türkiye’de çoktandır "Kuzey Irak’a müdahale olmazsa sorun çözülemez" şeklinde kurulmuş olan denklem sonucunda kabaran toplumsal infiali de yatıştırmaya hizmet etti.
Doğrusunu söylemek gerekirse şu an Genelkurmay dahil hiç kimse bu harekat sonucunda ortaya çıkmış olan maddi ve insani kayıp hakkında kesin bir bilançoya sahip değil. Zaten net bir sonuç da açıklamadılar. Çünkü hedefi de söylediğimiz gibi yok etme değildi. Bu harekatla birlikte Kuzey Irak yönetimi de, Türkiye ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye yöneltilmiş olabilir. Zaten gözlenen o ki; Türkiye, Kürt meselesini Türkiye Kürdistanı’nda değil, Irak Kürdistan’ında halletmeyi ümit ediyor. Bunun da iki adımı var: Birinci adımı, Kuzey Irak’la siyasi ve iktisadi ilişkiler karşılığında Barzani’yi Ankara tarafına çekmek. İkinci adımında ise, Türkiye’de AKP, özellikle bölgede [güneydoğuda] dinci hareketi körükleyerek Kürt kitlelerinde mevcut olan dine bağlılığı bir politik kaldıraç olarak kullanmayı ve bölgeyi kendi yörüngesine sokmayı hedefliyor. Bu harekatın anlamını ben böyle çözümlüyorum. ABD’nin tavsiyesi de bu, zaten harekat da bununla sınırlanmış durumda. Bunu bir imha harekatı olmaktan çok diplomasiye eşlik eden bir askeri harekat, Amerikan formülleri içinde kalan bir harekat olarak görüyorum.
ABD neden Türkiye’ye hava sahasını açtı?
Amerika tercihini Türkiye’den yana koymuştur. Türkiye NATO’nun 65-70 yıllık üyesi ve müttefikidir. Amerika Birleşik Devletleri "Türkiye mi, yoksa Kürtler mi" sorusuna şu anda tercihini Türkiye’den yana yaparak yanıt verdi. Zengin, egemen Kürtleri nötralize etmek, yoksul ve mücadele eden Kürtleri karşıya almak üzerine kurulu bu tercih aslında bir sınıf mücadelesine işaret ediyor. Yani sınıf esasına dayanan yeni bir konsept ortaya konmuştur. Ben Türkiye’de olsun, Kuzey Irak’ta olsun Kürt milletinin kendisini meydana getiren sınıflara doğru ayrışmakta olduğunu gözlüyorum. Bu bakımdan varlıklılar, zenginler, sistem içerisinde yer alanlar sonuçta gönülleri razı olsa da olmasa da Amerika-Türkiye ekseninde bu plana doğru çekiliyorlar. Bu durum, süregiden mücadelenin gidişatını da, biçimini de, mahiyetini de mutlaka etkiliyecektir. Bu harekatın bu açıdan bir tür dönüm noktası olduğunu düşünüyorum, insan kayıpları açısından değil, yol açmış olduğu politik, diplomatik ve sınıfsal sonuçları açısından... Amerika Birleşik Devletleri’nin istihbarat ağının hafife alınamıyacağını düşünüyorum. Tabii sonuçta bunun Kuzey Irak’ta üstlenerek Türkiye’ye doğru gelişen hareketleri caydıracağını düşünüyorum. (RY/EK)
____________________