Kürt gazeteci-yazar Orhan Miroğlu, "Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Ergenekon örgütlenmesinden kurtulmanın yolu Kürtlerle yapılan savaşın bitmesine bağlı" dedi. Daha fazla beklemeden Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinin açılmasını, herkesin bildiklerini anlatmasını istedi.
"Memlekette kıyamet kopuyor ama 70 milyonluk ülkede henüz bin kişi sokağa çıkmış değil" diyen Miroğlu, Avrupa'da Gladyo'ya karşı sokağa çıkan kalabalıkları hatırlatıyor ve "Türk Gladyosu'ndan kurtulmanın yolunun güçlü bir kamuoyu tepkisinden geçtiğini" söylüyor.
Kozmik odada arama
Savcılar, 25 Aralık akşamı Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı Seferberlik Bölge Başkanlığı'nı yaklaşık 27 saat boyunca, yargıç nezaretinde aradı.
Arama, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın evinin bulunduğu sokakta Özel Kuvvetler Komutanlığı Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda görevli iki subayın yakalanmasının ardından başlayan soruşturma kapsamında gerçekleşti.
29 Aralık'ta Ankara'daki adliyede yaklaşık 10 saat süren sorgunun ardından beş askeri serbest bıraktı; üç askerin de tutuklanmasını istedi. Haberlere göre, bu üç subay, Arınç'ın sokağında bulunan Albay Erkan Y.B. ve Binbaşı İbrahim C. ve bir albay. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin nöbetçi yargıcı, üç askeri serbest bıraktı.
Genelkurmay Başkanlığı aynı gün, "JİTEM davası" olarak bilinen dava için, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı gönderdi: "Bünyemizde kurulmuş JİTEM adında herhangi bir birim mevcut değildir."
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Kadir Kayan'ın Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı Seferberlik Bölge Komutanlığı'ndaki beşinci araması da dün (30 Aralık) sabah başladı.
bianet gelişmeleri 17 yıl önce Kürt aydını Musa Anter'in öldürüldüğü saldırıda ağır yaralanan Orhan Miroğlu'yla konuştu.
Kürt savaşı esnasında PKK'nin sahiplenmediği, ancak PKK'ye mal edilen olaylar ve faili meçhullerden bugüne baktığımızda Özel Kuvvetler Komutanlığı (Özel Harp Dairesi) arasındaki bağa dair neler söyleyebilirsiniz?
Çatışma yıllarına ait binlerce olay aydınlanmayı bekliyor. Düşünün ki, Mehmet Ağar, bin operasyon yönetmekle tanınıyordu. Ortada büyük bir fotoğraf var ve Türk Gladyosu hiçbir şekilde NATO ülkelerinde kurulan Gladyolarla bir ve aynı şey değil.
Sosyalist sistemin dağılması, Berlin duvarının çökmesiyle bu Gladyoların işlevi bitti. Çünkü bu örgütler "dış düşmana" yani komünizme karşı tasarlanmış yapılardı. Kuruldukları ülkelerde hiçbir zaman güçlü bir iktidar talepleri olmadı, ya da olamadı. Ama Türkiye'de böyle mi? Türk Gladyosu, Ergenekon'u, Özel Harp Dairesi bunlar temelde bir sürekliliğin ifadesidir.
Bu sürekliliğin devamını sağlayan en önemli hadise Kürtlerle savaştır, Kürt savaşıdır. Kürtler eğer 1984'te dağa çıkmasaydı, bugün bu yapı olmayacaktı. Ergenekon olmayacaktı. Olsa bile bu kadar güçlü, bu kadar toplumsallaşmış bir fikir halinde olmayacaktı.
Türkiye'de başından beri, bu örgütler "iç düşman" konsepti üzerinden hareket ettiler. Memlekette zaten bir komünizm tehlikesi filan yoktu. Birçok suikast ve katliamda bu örgütün payı var, imzası var.
Doğu'da adı JİTEM'di, ki JİTEM'in ne olduğunu Abdulkadir Aygan anlatıyor. Mesai arkadaşlarının hala görevde olduğunu söylüyor Aygan. Ve bu "mesaide olanların" bugün dahi çok etkili olduklarını son gelişmeler ortaya koyuyor.
Bunların yaptığı ve PKK'ye mal ettikleri eylemleri soruyorsanız, bir Güçlükonak katliamı bile olup biteni anlamaya yeter. Bir devlet bakanı aradan 15 yıl geçtikten sonra bu katliamı PKK'nin değil, JİTEM'in yaptığını söylüyor.
Peki bu yapılanmalardan kurtulabilmenin yolu nereden geçiyor?
Bu savaştan kurtulabilirsek, Türk Gladyosu'ndan da kurtuluruz. Bu cevap birilerine göre basit gelebilir. Ama Kürt savaşı sürdükçe bu tip örgütlenmeler de olacaktır. Çünkü bu savaş, bu tip örgütlenmelerin en çok ihtiyaç duyduğu şey olan "iç düşmanı" insanların hafızasında sürekli olarak baki kılıyor.
Bu olduğu sürece, ordu içinde iç düşmanları bertaraf etmeye yeminli gruplar her zaman olacaktır. Ama buna rağmen bir şeyler yapılamaz mı derseniz, elbette yapılabilir derim. Hükümetin de yapmak istediği bu aslında. Ordunun devlet işleyişindeki rolünü Avrupa standartlarına çekmek.
Kıyamet oradan kopuyor biraz da. Mesela şimdi silah alımlarının ordunun elinden alınması söz konusu, iç işleri bakanlığı sorumlu olacak bu işten. Ordu rahatsızlık içinde bu yüzden. Sonra şunu söylemek isterim, güçlü bir kamuoyuna ihtiyaç var.
Kıyamet kopuyor memlekette, ama daha 70 milyonluk bir ülkede Allah için bin kişi durumu protesto etmek için sokağa çıkmış değil. Avrupa'da böyle miydi? Gladyoların tasfiyesi sırasında her gün yüz binlerce insan gösteri yapıyor, sokaklara dökülüyordu.
Özel Harp Dairesi'nden nasıl kurtuluruz? Bu sorun nasıl çözümlenebilir? Osmanlı Arşivleri'nin açılması bu süreçte bir talep olarak yükseltilebilir mi?
Osmanlı arşivlerinin açılması, bu işle yüzleşmek bakımından faydalı olabilir. Ama asıl Cumhuriyet döneminin arşivleri açılmalı, bunu talep etmeliyiz. Ben Bülent Arınç'ın muhtemel bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasına, bu tehlikenin suikast gibi katı ve asla kabul edilemez bir hakikati barındırmış olmasına çok üzüldüm.
Arınç her şeyden önce doğru dürüst bir anti-militarist politikacıdır ve her fırsatta bunu açıkça ifade ediyor. Ama bir süre önce, devletin sahip olduğu bazı gizli bilgilerin bu ülkede en az elli yıl kadar bir sürede açıklanamayacağını söyledi.
Bu çok vahim bir durum. Nedir bu bilgiler ki, elli yıl sonrasının dünyasında ancak açıklanabilecekler? Bence bu ülkeye iyilik yapmak isteyen herkes değil elli yılı, bir günü bile beklemeden bildiklerini açıklamalı ve kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Bu gizli bilgilerin gizli kalmasında, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının hiçbir çıkarı olamaz. Bu bilgiler devleti koruyor, yurttaşları değil. O devlet ki, kendini korumak için, binlerce yurttaşını ölüme göndermede hiçbir beis görmedi.(BÇ)