Bir yanda Diyarbakır'da katledilen üç kadın için yapılan cenaze töreni için "İkinci bir Habur olmasın!" diyenler vardı, bir yandan da "Çözüm için samimiyet varsa, nedir bu ölüm ve tutuklamalar?" diye soranlar... Hakkâri'nin Çukurca, Diyarbakır'ın da Lice ilçesinde PKK'lilerle Türk askerleri arasında yaşanan çatışmalardan ve Paris'teki olaydan sonra bunlar; Türk, Kürt herkesin kafasını kurcalayan iki nokta...
Umut ve umutsuzluk arasında
İşte bu noktalar üzerine Türkiye ve Avrupa ülkelerinde yaşayan bazı vatandaşlarla konuştum. Sohbet havasında yaptığımız konuşmalardan ortaya çıkan istek, "bir an önce Kürt meselesinin bir çözüme kavuşturulması; barışın olması ve artık hiç kimsenin ölmemesi" ama şu da var ki, kimse bunda umutlu da değil, umutsuz da...
Cezaevlerindeki açlık grevlerinden sonra sevk ve sürgünlerin arttığı iddia ediliyor. Ocak ayı itibariyle sadece Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nden 54 tutuklunun Çanakkale, Karabük ve Amasya illeri ile İnebolu ve Bandırma ilçelerindeki cezaevlerine sevk edildikleri ortaya çıktı. Tutuklular ve tutuklu yakınları, sevk ve sürgünlere tepki göstererek, bu durumun açlık grevlerinden sonra ortaya çıkmasına dikkat çekiyorlar.
Açlık grevleri 12 Eylül 2012 tarihinde başlamış, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla 18 Kasım 2012 tarihinde son bulmuştu. 60 dolayında tutuklu açlık grevinde, 68 gün kalmıştı.
Aralarında milletvekili ve gazetecilerin de bulunduğu açlık grevcilerinin talepleri; Kürtçe üzerindeki her türlü yasağın kaldırılması ve Kürtçenin eğitim dâhil, her yerde kullanılabilmesinin yasal ve Anayasal olarak önünün açılması ile PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit durumunun kaldırılması ve Öcalan'ın Kürt sorununun barışçıl-demokratik çözümü için muhatap olarak kabul edilmesiydi.
Yine ölüm ve tutuklamalar var tabloda
3 Ocak 2012 tarihinde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın İmralı Adası'a giderek Abdullah Öcalan'la görüşmesi ve akabinde oluşan atmosfer, açlık grevi eylemcilerinin talepleri ve meselenin çözüm seyri açısından olumlu değerlendirilebilecekken, başta Fransa'nın başkenti Paris'te Sakine Cansız'ın da aralarında bulunduğu üç Kürt kadın siyasetçinin katledilmesi ile son günlerde artan ölümler ve tutuklamalar, yine olumsuz bir tablo çıkardı ortaya.
Dicle Haber Ajansı'nın (DİHA) geçtiği bir habere göre son 16 günde, 25 kişi ölmüş, 117 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 57'si tutuklanmış. Tutuklananların 10'dan fazlasının çocuk olduğu ileri sürülüyor. Ölümlere Paris'te katledilenler dâhil değil...
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "İkinci Habur," "provokasyon" iddialarına, "Kim provokasyon yapacaksa, onları engellesinler!" şeklinde cevap verirken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise "önümüzdeki sürecin çok hassas olduğunu; bu sürecin kimin çözümde samimi olduğunu göstereceğini," söyledi. Başbakan'ın bu sözlerinin BDP çevresinde "Meseleyi yine çözmeyip, çözümsüzlüğün tarafı olarak bizi gösterecekler!" endişesine yol açtığı ifade ediliyor.
"Sokak, somut adımlar istiyor"
Gazeteci Nilay Vardar, katledilen üç kadın siyasetçinin cenaze töreni öncesi, Bağımsız İletişim Ağı'na (BiaNet) yazdığı Diyarbakır izlenimlerinde, bakın neler anlatmış: "Abdullah Öcalan'la görüşme sonrası ivme kazanan "barış süreci"nde sokaklarda isim sormadan, rastgele seçtiklerimle ve muhabbete dâhil olanlarla konuştum.
Hiç kimse "umut" ve "umutsuzluk" kelimelerini tek başına kullanmadı; umudun ardından umutsuzluk, umutsuzluğun ardından umut birbirini izledi.
Herkes "güvensizlik" konusunda hemfikir, somut adımlar görmeden samimiyete inanmama konusunda ortaklaşıyor.
"İnşallah" en sık duyduğum kelime oldu."
'İran'da idam, Kerkük'te saldırı'
İstanbul'da Matematik öğretmenliği yapan, öğrencilik yıllarında siyasi bir davadan cezaevinde de kaldığını söyleyen Dersimli Düzgün Doğan ise, SES Türkiye'ye, 'şimdi acil olarak yapılması gereken tek şeyin, gerçek bir barış sürecinin oluşması için Paris'teki olayın aydınlatılması' olduğunu vurgulayarak, son günlerde Kürt sorunu bağlamında yaşanan olaylarla ilgili, "Anlaşılan odur ki birileri bu katliamı yaparak tüm bu yaşanan süreci baltalamak istiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümet olarak her ne kadar müzakerelerden yana görünse de bazı kesimler öyle görünmüyor" diyor.
Almanya'nın Oldenburg kentinde yaşayan ve 'savaş istemediklerini ama savaş isteyenlerin çok ısrarcı olduklarını' söyleyen Hêvî Zayci (26) isimli Kürt yurttaş ise şöyle konuştu: "Sözde müzakereler başlarken; barışa yönelik adımlar atılırken, bir hafta önce 3 Kürt kadın siyasetçi infaz edildi. Dün Kerkük'te Kürt'lere saldırıldı, onlarcası öldürüldü, yüzlercesi de yaralandı. İran'da da Kürt gençleri idam ediliyor. Suriye malum... Avrupa'da ise Kürt dernekleri basılıyor; özellikle Almanya'da, adeta Türkiye'deki KCK operasyonları yapılıyor sanki. Tüm bunlar yaşanırken "Kürt sorunu çözülecek," demek bana manidar geliyor."
'Hükümetin dili uzlaşmacı değil'
Diyarbakır'da çok sayıda siyasi davalardan tutuklu müvekkili olduğunu ifade eden avukat Cemil Özen, doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesindeki tutukluların batı illerindeki cezaevlerine sevk edilmesini, açlık grevinin Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla sona ermesinin psikolojik üstünlüğü Öcalan'a vermesinin bir sonucu olarak; hükümetin bir nevi intikamı olduğunu ifade etti. Özen, müvekkilleriyle yaptığı görüşmelerde edindiği izlenimin; sevk ve sürgünlerle birlikte son yaşanan gelişmeler sonucunda, herkesin çok temkinli durduğunu, hükümetin zaman kazanmaya, oyalamaya dönük bir çabasının olduğu yönünde bir endişenin hâkim olduğunu' aktardı. SES Türkiye'ye konuşan avukat Özen ayrıca, "Bir süreç başladı, dense de, bence bir süreç başlamadı. Çünkü bir süreç kendini önce değişen üslûpla göstermeli. Oysa kullanılan dil, uzlaşma dili değil. Hükümet, her şey için, ben izin verirsem yaparsınız, diyor," dedi.
"Her gün savaş uçakları havalanıyor"
Dayısı Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde belediyeye bağlı Eğitim Destek Evi'nde Matematik öğretmeniyken, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasının protesto edildiği bir olayda taş attığı iddiasıyla tutuklanan Özgür Karagöz'ün Diyarbakır'da yaşayan yeğeni Gülistan Dal Aygün (30) ise, ellerin önce tetikten çekilmesi gerektiğini, gerçekten barış olacaksa önce bunun olmasına ihtiyaç olduğunu söyledi. Aygün ayrıca, "Doğrusunu söylemek gerekirse, ben bu "açılım" dedikleri şeyden pek umutlu değilim. Çünkü hâlâ ölümler yaşanıyor, ölmeyenler de beşer onar tutuklanıyor. Her gün Diyarbakır'dan savaş uçakları havalanıyor..." dedi.
"Yüzlerce öğrenci tutuklandı"
Mardinli Cengiz Erdem (26) ise, Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmeyle başlayan sürecin kalıcı bir barışa evirilebilmesi için silahların susması adına devletin operasyonları durdurması gerektiğini ifade ederek, güncel olarak yapılması gerekenin ise Fransa ve Türkiye hükümetlerinin Paris'teki katliamın aydınlatması olduğuna dikkat çekti.
6 Kasım 2009'da Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasının protesto edildiği bir miting sonrası yapılan bir yürüyüşte ağabeyi Aydın Erdem'in*, polis tarafından kurşunlanarak öldürüldüğünü söyleyen Erdem, "Ağabeyimin katillerinin bulunup, yargılanması yerine, ağabeyimin katledilmesini protesto eden yüzlerce öğrenci gözaltına alınıp tutuklandı; yüksek cezalara çarptırıldı." dedi.
Sonuç
17 Ocak 2012 tarihinde Diyarbakır'da, Paris'te öldürülen üç kadın siyasetçi için büyük bir kalabalıkla cenaze töreni yapıldı ve hiçbir olay çıkmadı. Başta belirttiğimiz "Provokasyon iddiaları" boşa çıktı. Herkesin ortak temennisi de buydu. Şimdiki temenni de şu: "Habur'da sevinç vardı, Amed'te (Diyarbakır'da) acı... Umarız sevince tahammül edemeyenler, hiç olmazsa acıya karşı tahammül gösterirler de halkların bitmeyen barış ve demokrasi özlemi diner..." (BA/HK)