Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mersin milletvekili ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Üyesi Ertuğrul Kürkçü, 14 Aralık operasyonunun medya ayağını bianet’e değerlendirdi.
Kürkçü, hükümetin karşıtlarına yönelik operasyonlarını ayrım gözetmeden sürdürdüğünü ve Zaman gazetesine yönelik operasyonun ağır bir basın özgürlüğü ihlali olduğunu söyledi. Gazetecilerin derhal serbest bırakılması gerektiğini ifade etti.
Kürkçü, bunun yanısıra Zaman gazetesinin Ahmet Şık, Nedim Şener ve Kürt basınına yönelik operasyonlar sırasındaki düşmanca tavrını da hatırlattı. Gerçekleşen operasyonların hükümetle cemaat arasında sürüp giden iktidar mücadelesinin yeni bir evresi olduğunu da söyledi.
"Hükümet, karşıtlarına ayrım gözetmiyor"
Kürkçü şöyle konuştu:
"Gazetelere ve gazetecilere yönelik hiçbir saldırının basın özgürlüğü karşısında savunulacak herhangi bir yanı yok. Tıpkı daha önce Kürt gazetecilere, Ahmet Şık’a ya da başka gazetecilere olduğu gibi Zaman gazetesine, yöneticilerine ve muhabirlerine yönelik bu saldırının da ağır bir basın özgürlüğü ihlali olduğuna şüphe yok. Hükümetin iktidarını mutlaklaştırmak üzere sopasını ayrım gözetmeksizin karşıtlarına doğrultmakta tereddüt etmediği apaçık. Bunu tartışmıyoruz bile.
"Burada tartışma konusu olacak şey, basın camiasının ve gazetecilerin bu süreçlerdeki oynadıkları roller ve uyguladıkları çifte standart.
"Basın özgürlüğü etik bir sözleşmedir de. Gazetecilerin çalışmalarını, tutuklanma korkusundan özgürleştirdiği kadar, onları tutuklatma hırsından da özgürleştirmelidir.
"Gazetecilik nedeniyle tutuklanmadılar' demişlerdi"
"Bu sürece baktığımızda bugün mağdur olanların, dün başka gazeteciler gözaltına alınıp hapsedilirken, uzun tutukluluklarla mağdur edilirken, hükümetin bugün kendileri hakkında söylediği kolektif yalanı tekrar etmiş olduklarını görürüz: ‘Ama onlar gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanmadılar ki’…
"Tabii şimdi ‘men dakka dukka’ demeyeceğiz. Partimiz kurulurken hep bir ağızdan kriminalize edilmemiz için tempo tutmalarının, Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmaları için ‘haber’ üzerine ‘haber’ imal etmelerinin hesabını şimdi sormayacağız. Bu gazetecilerin derhal serbest bırakılmaları, haklarında herhangi bir suçlama varsa tutuksuz olarak yargılanmalarının önünde bir engel olmadığını tekrar edeceğiz.
"Tutuklama furyası iktidar mücadelesinin devamı"
"Ancak bu tutuklama furyasının gerçekte bir iktidar mücadelesinin parçası olduğunu görmemiz gerek. Hükümetle cemaat arasında sürüp giden, geçmişte birarada sürdürdükleri iktidar mücadelesinin şimdi karşı kamplarda sürdürüldüğü yeni bir evredeyiz. Bu çerçevede sadece bir hukuk değil, bir siyaset tartışmasıyla da karşı karşıyayız.
"Ne cemaatin ne hükümetin demokrasi, insan hakları, kültürel haklar, hukuk devleti, medya özgürlüğü bakımından birbirilerinden daha üstün bir tarafları olmadığını göreceğiz. Hepsi uluslararası standartların, geçerli insan hakları normlarının, gazetecilik etiği normlarının altında bir karneye sahipler. Ancak tabii ki biz şu an mağdur olanın mağduriyetine son verilmeden, onlar hakkındaki eleştirilerimizi daha derinleştirmek durumunda değiliz.
"Gene de bir bütün olarak baktığımızda aslında sürecin tüm taraflarıyla birlikte haksızlar arasında sürüp giden bir egemenlik mücadelesi olduğunu görebiliriz." (ÇT)