Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Diyarbakır’ı ziyareti ve Ortadoğu’da gelişen yeni ekonomik dengeleri, bu dengelerin olası siyasi sonuçlarını iktisatçı Ali Bilge ile konuştuk.
Türkiye’nin Ortadoğu ve Suriye politikalarında yalnız kaldığını ve bu politikalarda değişikliğe gitmek zorunda kaldığının altını çizen Bilge, Irak Kürdistan’ı ile açılan yeni kapıları da karşılıklı ekonomik çıkarlara bağlıyor:
“Türkiye petrol ve doğalgazı Rusya, Azerbaycan, İran’dan pahalıya alıyor. Bunları sürekli alabileceği, bu imkanı sürekli kılabilecek bir imkan var şimdi. Kürdistan bölgesinde petrol gelirlerinin artmasıyla birlikte inanılmaz bir imar faaliyeti başladı. Bütün bu imar faaliyetinde her iki şirketten biri Türkiye'den giden şirketler. Irak Kürdistan’ında üretilecek petrol ve doğalgazın pazarlar ulaştırılması açısından da Türkiye bir köprü ülke. Dolayısıyla tüm bu yumuşamaların arkasında ortak çıkarlar da yatıyor. Bunların başında da doğalgaz ve petrol geliyor.”
"Türkiye tek başına kaldı"
“Esad'ın devrilmesine bel bağlayan Türkiye, müttefiklerin Esad’ın devrilmemesi ama başka değişikliklerin olabileceği noktasında anlaşması üstüne zor durumda kaldı. Şimdi Esad devrilmeyince Türkiye Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) yardım adı altında El Kaide'ye yardım eden bir ülke konumuna düştü. Bu anlamda da gerçekten Suriye politikasında ciddi kredi kaybetti.
“Bunun yanı sıra Suriye de müttefik olduğu Suudi Arabistan gibi ülkelerle Mısır'da ters düştü. 10 yıl önce komşularla sıfır sorun politikası gerçekten iflas etmiş oldu.
“Amerika Birleşik Devletleri (ABD) önce Suriye konusunda Türkiye'nin isteklerini yanıtsız bıraktı. Ardından Mısır konusunda ters düştü. Zaten İsrail'le devam eden anlaşmazlıklar var ve Türkiye Ortadoğu'da aslında Arap Baharı’nın hasadını toplamak istiyordu ama hasat hüsran oldu ve Türkiye bu konuda yalnızlaştı.
“Barzani, Suriye konusunda ABD-AB ekseninde yer aldı. Hatta Suriye Kürtleri ile Barzani ters düştü ve sınır kapılarını bile kapattılar. Geçmişte Kürtleri tanımayan Esad yönetimi Kürtleri kendi yanına çekme çabasına girdi. Daha sonra Kürtlerin kendi alanlarında hareket etmelerini onayladı. Rojava Kürtlerinin büyük bir kısmı Esad yönetimiyle belli konularda uzlaştı.
“Rojava bölgesi PKK ile Barzani arasında nüfuz alanı genişletme mücadelesine tanık oldu. Sonuçta Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Demokratik Birlik Partisi (PYD) arasında şiddetli tartışmalar oldu. Türkiye tercihini Barzani'den yana koydu.
“Yumuşamanın arka planı ortak çıkarlar”
“İran, Irak, Suriye ve Türkiye'de, Fransa büyüklüğünde bir coğrafyada 20-25 milyon Kürt yaşıyor ama yüz yıldır devlet olamıyorlar. Yüz yıl boyunca içinde bulundukları ülkelerin asimilasyonlarına uğramış bir halktan söz ediyoruz…
“En şanslı Kürtler Irak’takiler. Çünkü orada petrol ve doğalgaz var. Dünyanın en ciddi rezervleri bu bölgede bulunuyor. Petrol çıkarma maliyetleri açısından da daha ucuz maliyetli bir alan. Bu insanlar ciddi petrol ve doğalgaz gelirlerine sahipler.
“Türkiye'nin de bir enerji açığı var. Türkiye'nin cari açığı kadar, yani 60 milyar dolarlık enerji faturası var. Petrol ve doğalgazı Rusya, Azerbaycan, İran gibi farklı ülkelerden alıyor.
“Türkiye ülke ekonomisinin gerektirdiği enerjiyi ithal ettiğine göre, bunu sürekli alabilmesi gerek. Rusya kızdığı zaman kesebiliyor, İran'la sorun olduğu zaman sıkıntı yaşanabiliyor. Rusya ve İran'dan aldığı doğalgaz ve petrol aynı zamanda son derece maliyetli.
“Türkiye bunu ucuzlatmak istiyor. Enerji çeşitliliğini, kaynak çeşitliliğini artırmak istiyor. Güneyindeki Kürdistan bölgesinde petrol gelirlerinin artmasıyla birlikte inanılmaz bir imar faaliyeti başladı. Orada 15'e yakın üniversite kuruldu. Bütün bu imar faaliyetinde her iki şirketten biri Türkiye'den gidenler. Burada tüm inşaat faaliyetlerinin, tüm ekonomik faaliyetlerin içerisinde Türkiye firmaları var.
“Bugün Türkiye'den giden onbinlerce insan Irak Kürdistan’ında çalışıyor. Orada ekonomik aktiviteler inanılmaz derecede artmış durumda. Hakkari'den, Şırnak'tan, Mardin'den Diyarbakır'dan giden insanlar oralarda çalışıyor.
“Dolayısıyla tüm bu yumuşamaların arkasında ortak çıkarlar da yatıyor. Bunların başında da doğalgaz ve petrol geliyor.
“Ortadoğu'da Kürtlerin artık 21. yüzyılın en kazanımlı halkı olacağı görünüyor. Burada çatışmasız dönem isteniyor. Çünkü bu gibi ekonomik geçişler savaş değil barış ister.
“Bölgenin enerji havuzu olması dünyada pek çok şirketin, Türkiye'nin, Kürtlerin iştahını kabartıyor. Bu bölge Mezopotamya'nın dünya kapitalizmine entegre edileceği bir döneme giriyor.
“AKP, BDP’nin heterojen yapısından faydalanmak istiyor”
“Savaşla bu iş olmaz. Artık bu bölgede savaşsız bir döneme geçilmesi isteniyor. Abdullah Öcalan'ın 21 Mart 2013 Newroz konuşması ile Barzani'nin gelmesi arasında paralellikler kurmak mümkün. Öcalan bölgede bundan sonra savaşın değil siyasetin hakim olması gerektiğini söylüyor. Bu da Türkiye devletinin de 100 yıldır meseleye bakış açısında belirli değişiklikleri gündeme getirdi.
“Barzani’nin ziyaretiyle ilgili Öcalan'ın geliştireceği tavır son derece önemli. Savaş ortadan kalktıkça Kürt coğrafyasında farklı ovaların, yaylaların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sonuçta sosyalist Kürtler, dindar, muhafazakar, milliyetçi, Alevi-Sünni Kürtler var. Yani önümüzdeki dönem Kürt siyasetinde çeşitlemeler olacağı belli.
“Barış ve Demokrasi Partisi'ne (BDP) giden oylar aslında çok farklı Kürtlerin birlikteliğidir. Muhafazakar Kürtler de Marksist Kürtler de BDP'ye oy veriyor. BDP'nin yapısı homojen bir yapı değil. Dolayısıyla Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bundan yararlanmak istiyor.” (EKN)