Kürt Kadınlarının Adı Var, Tarihi Yok...
Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nda Kürt milliyetçiliğinin tarihini inceleyen kitaplarda en çok dikkati çeken nokta, bu kitaplarda anlatılanların yalnızca erkekler hakkında yazılmış olmasıdır. Kürt toplumunun tarihsel geleneklerinin de etkisiyle, genelde son derecede ataerkil özellikler taşıdığı bilinmektedir. Ancak bu kitapları okuyan bir yabancının Kürt toplumunun yalnızca erkeklerden oluştuğunu zannetmesi, anneleri, bacıları, karıları ve kızları bulunmayan ve yalnızca erkeklerden ibaret olan "maskülen" bir kültürle karşı karşıya bulunduğunu hissine kaplılması gayet mümkündür.
[...]
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti
Osmanlı İmparatorluğu'nda Kürt milliyetçiliği konusunda, yayınlanmış en yakın zamanlarda yayınlanmış kapsamlı bilimsel incelemelerde bile Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulmuş Kürt siyasi örgütlerine pek değinilmemektedir. Oysa, Osmanlı İmparatorluğu'nda Kürd İttihâd ve Terakki Cemiyeti (1908), Kürd Teâvün ve Terakki Cemiyeti (1908), Kürd Neşr-i Maârif Cemiyeti (1910), Kürdistan Muhibleri Cemiyeti (1912), Kürd Hevi Talebe Cemiyeti (1912), Kürdistan Cemiyeti (1918), Kürdistan Teâli Cemiyeti (1919), ve Kürd Millet Fırkası (1920), gibi çok önemli siyasi örgütler kurulmuştur. Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti (1919) de Kürdistan Teâli Cemiyeti'nin teşvikleriyle Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'da yaşamakta olan Kürt kadınları tarafından kurulmuştur.
Saptayabildiğimiz kadarıyla, Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti'ne ilk kez değinen araştırmacı Tarık Zafer Tunaya olmuştur. Daha sonra, Naci Kutlay İttihat Terakki ve Kürtler kitabında Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti'ne yer vermiştir. Daha sonraları, Kürt yayın organlarında da Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti'ne ait kısa bilgiler yer almaya başlamıştır.
Daha önceden de belirtmiş olduğumuz üzere, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti ilk kez özellikle cemiyetin kurucularının ve üyelerinin kimlikleri üzerine yoğunlaşan Rohat Alakom'un 1998 yılında yayınlanan bir makalesine konu olmuş ve kuruluşundan yaklaşık seksen yıl sonra yeniden gündeme gelmiştir. Rohat Alakom Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti için "İstanbul şehir olarak modern Kürt kadın hareketinin çekirdeğini ve merkezini oluşturur. Zaten ilk Kürt kadın örgütünün İstanbul'da kurulması bir rastlantı değildir. Kısacası, bu yıllarda İstanbul'da Kürt kadın tarihinde yeni bir sayfa açıldı," demektedir.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin kuruluşunu 2 Haziran 1919 günü yayınlanmış olan 20 numaralı Jîn dergisinde "İki Eser-i Mebrûr (hayırlı eser)" başlıklı makalesiyle Osmanlı okurlarına ilk müjdeleyen, yukarıda "Kürd Hanımı" başlıklı makalesini tanıtmış olduğumuz Vanlı Memduh Selim Beki Bey olmuştur. "Kürdlük'e taraf olan bu cemiyetden dolayı ne kadar medyûn-ı şükrân (teşekkür borçlu) olsak yeridir," demekte ve Kürdçülük akımının bu cemiyeti kurmuş olan kadınlardan başlıca beklentisini "kadınlarımıza vatan, vazife, fedâkârlık hisleri aşılayan tam birer ana oldukları gün 'Kürd kadınlığının asrî zihniyetle inkişâfı (çağdaş görüşlerle ilerlemesi)' emeline ermişler demektir," sözleriyle özetlemektedir. Türk kadın hareketinin, genelde erkeklerin toplumsal konumunun kadınların konumundan daha üstün olması nedeniyle başladığını ve bu dengesizlik yüzünden kadın hareketinin erkek hareketlerinden ayrılmak zorunda kaldığını düşünen Selim Beki, bir yandan Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'ni duyururken, bir yandan da bu konudaki endişelerini dile getirmektedir:
Erkeklerden ayrı bir kadın mes'elesi ne vakit tahaddüs eder (ortaya çıkar)? Ve iş ne vakit tehlikeleşir? Ne vakit ki erkeklerle kadınlar seviye-i irfân ve terbiyelerinde (terbiye ve bilgi seviyelerinde) -kemiyyeten ve keyfiyyeten- (nitelik ve nicelik olarak) bir muvâzenesizlik (dengesizlik) olursa. Türkler'deki kadın mes'elesinin sebebini bundan buluyoruz. Erkekler kemiyyeten ve keyfiyyeten (nitelik ve nicelik olarak) ne kadar mütekâmil (olgun) iseler kadınlar her iki cihetden (yönden) de o kadar az gelişmişler. İşte ben bu muvâzenesizlikden (dengesizlikten) korkarım.
Cemiyetin Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti Nizâmnâmesi adını taşıyan kuruluş tüzüğü, bize Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin faaliyet alanları ile ilgili olarak bazı önemli ipuçları vermektedir. Nizamnameye göre, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti, merkezi İstanbul'da bulunan bir "mahfil", yani toplantı yeri olarak kurulmuştur. Cemiyetin maksatları çeşitlidir. Kürt kadınlığının medeni bir bakış açısıyla yükselmesini ve ilerlemesini sağlamak, Kürt aile hayatında kurumsal ve toplumsal düzenlemeler gerçekleştirmek, Ermeni Tehcîri ve onu izleyen diğer zorunlu göçler nedeniyle "sefîl bir hâle gelen" Kürt yetim ve dullarına iş bularak veya cemiyet adına nakdi yardımda bulunarak onları içinde bulundukları sefaletten kurtarmak, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin başlıca amaçları olarak gösterilmiştir. Cemiyetin bu amaçları gerçekleştirebilmek doğrultusunda gazete, mecmua, kitap ve risalaleler yayınlanacak, Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli yerlerinde cemiyete bağlı şubeler, kütüphaneler ve tartışma salonları açılacak, cemiyet üyelerine hitaben konferanslar düzenlenecek ve dersler verilecektir.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin kuruluş nizamnamesinin dördüncü. maddesinde, cemiyetin amaçlarını gerçekleştirmek için cemiyet önderliğinde yapılacak olan her türlü girişim ve faaliyetin yanısıra, tek tek bütün cemiyet üyelerinin üzerine düşen önemli bir görev daha belirtilmektedir. Buna göre, "her Kürd hemşire maksad-ı cemiyeti istihsâl için zuhûr edecek fırsatlardan istifâde ile lâzım gelen telkînâtı icrâ eyleyecekdir." Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin amaçlarını gerçekleştirebilmek için, cemiyetin liderliğinde giriştikleri faaliyetlerin yanısıra, bütün üyelerin kendi önlerine çıkan bütün fırsatlardan da cemiyet lehine yararlanması ve bunun için gerekli propogandayı cemiyet namına yapması beklenmektedir. Bu maddenin devamında, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin "telkînât" adını vermiş olduğu propagandadan ne anladığı açıkça izah edilmiştir: "bu telkînât millî intibâhı istihdâf eder." Yani, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti üyelerinin karşılarına çıkan her fırsatı değerlendirebilmek için yapacakları bu propoganda, aslında Kürt ulusal uyanışını hedeflemektedir...
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti üyelerinin cemiyet yönetimine verecekleri her türlü bağış, cemiyetin faaliyetleri ve girişimlerinden elde edilecek her türlü kazanç ile cemiyet üyelerinin bütün kişisel emek ve çabaları cemiyetin yukarıda sıralamış olduğumuz amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik olacaktır. Cemiyetin amaçlarını kabul eden "haysiyet ve şerefi şâibedâr olmamış" her Kürt kadını cemiyete üye olabilecektir. Yine, "haysiyet ve şerefi şâibedâr olmamış her Kürd muhibbesi hemşire"nin de cemiyete "bilâ-tefrîk-i cins ü mezheb" cemiyete üye olabileceği nizamnamede açıklıkla belirtilmiştir.
Biraz açacak olursak, II. Meşrutiyet ve Mütareke Dönemi İstanbul'unun çok sevilen ve bazen de olmadık yerlerde ve yerli yersiz kullanılan "bilâ-tefrîk-i cins ü mezheb" terimiyle, yani cins ve mezhep farkı gözetilmeksizin, bütün Kürt kadınlarının Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'ne üye olabilmesi esası kabul edilmiştir. Kürt kadınların yanısıra, "Kürd muhibbesi hemşire"lerin, yani "Kürt-sever kadınlar"ın da cemiyete üye kabul edilebilmesi esası benimsenmiştir. Cemiyete üye olmak isteyen Kürt kadınları ve diğer "Kürt-sever kadınlar"ın "haysiyet ve şerefi şâibedâr olmamış", yani kişisel itibar ve şerefi toplumda tartışma konusu haline gelmemiş kişiler olması gerektiği de önemle vurgulanmıştır.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'ne üye olan bütün kadınların, cemiyete giren adayın "mâli kudreti ve ictimâ'î mevkisiyle mütenâsib," yani ekonomik gücü ve toplumsal konumuyla orantılı olan bir giriş ücreti ödemesi gerekmektedir. Bir kereye mahsus olarak ödenecek olan bu giriş ücretinin en az yirmi kuruş olacağı cemiyetin tüzüğünde belirtilmiş olmakla birlikte, giriş ücretine bir üst sınırlama getirilmemiştir. Ayrıca, her üyenin kendi ödeme gücüne göre değişen ve en az yetmiş kuruştan başlayan aylık ücretleri cemiyet yönetimine ödemeyi de kabul etmesi de gerekmektedir. Cemiyetin üyeleri iki türlüdür: "âzâ-yı müessise" yani kurucu üyeler ve "âzâ-yı tabi'îyye", yani cemiyetin kurucu üyelerine sonradan katılan diğer üyeler. Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'ne "âzâ-yı müessise" veya "âzâ-yı tabi'îyye" sıfatıyla üye olmak isteyen kadınlarda aranan şartları özetlediğini tahmin ettiğimiz onuncu ve on birinci maddelerin elimizdeki biricik nüshanın bozuk fotokopisi nedeniyle okunamamakta olduğunu da sözlerimize ekleyelim.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'ni kurmuş olan "âzâ-yı müessise", arasından "lüzûmu nisbetinde" seçilecek olan bir kısım üye "hey'et-i müşâvere"yi oluşturacaklardır. "Hey'et-i müşâvere" adı verilen bu yüksek danışma kurulunun cemiyet yönetimi üzerinde doğrudan doğruya söz hakkı yoktur. Ancak, cemiyetin faaliyetlerini denetlemek, cemiyetin yönetim kurulunu aydınlatmak ve yönlendirmek, ve gerek görüldüğü takdirde genel kurulu toplantıya çağırmak gibi önemli bazı yetkiler, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'ne en çok destek olan üyelerden oluştuğu belirtilen "hey'et-i müşâvere"nin eline bırakılmıştır.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin "hey'et-i idâre" adıyla anılan yönetim kurulu "âzâ-yı müessise"lerin sayısı yirmiyi geçtikten sonra, bu kurucu üyeler arasından gizli oyla seçilmektedir. "Hey'et-i idâre" üyelikleri her yıl düzenli olarak toplanacak olan kongrelerde yapılacak seçimlerle tekrar yenilenecekdir. Cemiyetin "hey'et-i idâre"si bir reise, iki reise vekili, altı da üye olmak üzere toplam dokuz kişiden oluşmaktadır. Bu dokuz kişiye ek olarak, bir kâtibe ve veznedarlık görevini de üstlenmiş olan bir muhasebeci de "hey'et-i idâre" toplantılarına katılacak, ancak bu görevlilerin oy hakkı bulunmayacaktır. Kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın üstüste üç toplantıya katılmayan "hey'et-i idâre" üyesi istifa etmiş sayılmaktadır. "Hey'et-i idâre" üyelerinden bir tanesinin istifa veya sair nedenlerle görevinden ayrılması durumunda, boşalan üyelik için yeniden seçim yapılacak, ancak bu seçime katılma hakkı "kemâfi's-sâbık", yani eskiden de olduğu üzere kurucu üyelerin tekelinde bulunacaktır.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin "hey'et-i idâre"si bir yıl boyunca cemiyetin her türlü faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinden ve cemiyetin gerekli muamelesinin yürütülmesinden sorumludur. Cemiyetin "hey'et-i idâre"si haftada iki kez toplanmaktadır. Toplantının açılabilmesi için "hey'et-i idâre" azalarının yarısından bir fazlasının toplantıda hazır bulunması gereklidir. "Hey'et-i idâre" toplantılarında ele alınan konular, toplantıya katılan üyelerin oy çokluğuyla karara bağlanmaktadır. Oylar arasında eşitlik sağlanması halinde, cemiyetin "hey'et-i idâre" başkanının reyi iki oy alarak sayılmakta, yani karar reisenin oyuna göre belirlenmektedir.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin "hey'et-i idâre" toplantılarından önce, toplantının gündemini oluşturan gündem maddeleri cemiyetin reise ve kâtibesi tarafından diğer yönetim kurulu üyelerine bildirilmektedir. "Hey'et-i idâre" toplantılarında alınan kararlar ilgili karar defterine kaydedilmekte ve bu karar toplantıya katılan bütün üyeler tarafından imzalanmaktadır. "Hey'et-i idâre" toplantısında alınmış olan kararlardan herhangi birine itiraz eden yönetim kurulu üyesinin ilgili maddenin altına itirazının gerekçesini açık bir şekilde yazması ve altını imzalaması gereklidir.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin her türlü parasal işlerini yürütmek ve hesaplarını tutmakla yükümlü olan muhasebecinin denetlenmesi sorumluluğu da "hey'et-i idâre"nin üzerindedir. Cemiyetin "hey'et-i müşâvere" ve "hey'et-i umûmiye"si, cemiyetin muhasebecisini ve onu denetlemekle yükümlü olan "hey'et-i idâre"sini parasal konularda denetlemek yetkisiyle donatılmıştır.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin "heyet-i umûmiye" adıyla anılan genel üye toplantısının her yılın sonunda yapılmasını sağlamak da "hey'et-i idâre"nin sorumlulukları arasındadır. Toplantı tarihinden en az on beş gün öncesinden, toplantının yer, gün ve saatinin bütün üyelere duyurulması şarttır. Bu noktada hemen belirtmekte ve okuyucularımızı bu konuda uyarmakta büyük yarar var, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin kuruluş nizamnamesinin 9. ve 10. sayfalarında yer alan ve genel kurul toplantısına ilişkin olduğunu düşündüğümüz yirmi yedi ila otuz ikinci maddeleri elimizdeki biricik nüshanın bozuk fotokopisi nedeniyle hiç bir şekilde okunamamaktadır...
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin faaliyetlerine gelince. Cemiyet 21 Haziran 1919 günü Sultan Ahmet'de bir Mevlîd-i Şerîf okutturmuştur. Bu törenin sonunda "irticâlen," yani yazılı bir metne bağlı kalmaksızın bir konuşma yapan Encam Yalmuki Hanım, cemiyetin faaliyetlerine "fâtiha" ile başlamak istedikleri için bu merasimi düzenlemiş olduğunu söymiş ve toplantıya katılan bütün kadınlara "Kürd milleti nâmına" teşekkür etmiştir. Konuşmanın ilerleyen kısmı da Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin milliyetçi amaçlarla kurulmuş olduğunu açıkça ortaya koyar:
Hanımefendiler, biz Kürdler, akvâm-ı muhtelifeyi (çeşitli kavimleri) kardeşleşdiren İslâmiyet'in zuhûrundan (ortaya çıkışından) yani asırlardan beri Türk milletinin en sâdık bir muhibbi (seveni), en kuvvî (güçlü) bir dostu ve en zahîr (coşkulu) bir kardeşi olarak bulunuyor. Bugün bütün bütün milletlerin mukadderâtı (alın yazıları) başka şekiller aldığı ve herkese bir hak veriidiği bir zamânda bizler de kendi hakkımızı istiyoruz, çünkü ortada milyonlarla Kürd var ve büyük bir Kürdistan var. Mukaddes emeller (kutsal amaçlar) uğrunda en ziyâde çalışmak isteyenlere ve milletlerine olan muhabbetlerini (sevgilerini) göstermiş oldukları fedâkârlıklarla isbât eyleyenlere cümlemiz bütün mevcûdiyetimizle medyûn-ı şükrânız (bütün varlığımızla teşekkür borçluyuz). Cemiyetin küşâd (açılış) merâsimine koşarak gelen muhterem hanımlarımız ve kardeşlerimiz her sûretle muâvenet edeceklerini (destek olacaklarını), Kürdlük'ün teâlisi (yükselmesi) için ne yapılmak lâzımsa bilâ-tereddüd (tereddütsüz) yapacaklarını Kürd sözü verdiler. Öteden beri "Kürd sözünden dönmez" cümlesi bir darb-ı mesel (atasözü) olmuşdu. Ben kanâ'atlerim ile imân ederek diyorum ki Kürd her şeye söz vermez; fakat vermiş olduğu bir sözden de katiyyen dönmez.
Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmaya başlamasıyla birlikte, çeşitli farklı etnik grupları bir arada tutan İslamiyet'in birleştirici unsur olarak yeterli olmadığını ve artık Kürtler'in kendilerine Türkler'den ayrı bir yol çizmeleri gerektiğini savunan Kürd Teâli Cemiyeti'nin bir yan kuruluşu olan Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin de ayrılıkçı öğerler içerdiği ilk toplantısında dile getirilmiştir. "İşte hanımefendiler," demektedir Encam Yalmuki, "bu cemiyete dâhil olanlar (katılanlar), Kürd ve Kürd muhibbeleridir (Kürt-severlerdir)." Paris'ten Kürd Teâli Cemiyeti'ni yönetmekte olan Şerîf Paşa'nın da gayretleriyle, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin bu amaçlarına ulaşacağını savunan Encam Yalmuki konuşmasına şu sözlerle son vermektedir:
Bu Mevlûd-i Şerîf, Kürd olan ve Kürdler'i seven muhterem hanımlarla ilk temâs oluyor. İnşâallah bunun gibi bir çok ictimâ'lar (topantılar), konferanslar, müsâmereler (tiyatro oyunları) ve sâireler bizleri birbirlerimize tanıtdırır ve bu tanışmakdan milletimize pek hayırlı menfaatler (çıkarlar) doğar. Cemiyet milletin yaralarını sarmak için sizlerden fedâkârlığa muhtâcdır. Her Kürd bize muâvenet (destek) için elini uzatır ve her fedâkârlığı muvaffakiyetle (başarıyla) yaparsa, milli emellerimizin de hakîkat olduğunu göreceğiz. Hemân cenâb-ı hak milletimizi mes'ûd etsin.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti'nin diğer faaliyetleri bu denli siyasi değildir
[...](YSK/NM)
* Kısaltarak verdiğimiz Yavuz Selim Karakışla'nın "Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti" başlıklı çalışmasının tamamı Tarih Vakfı'nın Toplumsal Tarih Dergisi'nin Mart 2003 tarihli 111.sayısında yayımlandı.