Vegan Özgürlük Hareketi, 20 Eylül Pazar Taksim’de “Bayrama Evet, Kurban’a Hayır” demek için bir araya gelecek.
Bu sene beşincisi düzenlenen yürüyüşe katılacak vejetaryen ve veganlar, bunun dinlere karşı bir yürüyüş olmadığını hayvan özgürlüğüne yapılan her müdahaleyi protesto ettiklerini ve edeceklerini vurguluyor.
Eylemin düzenleyicilerinden Metin Kılıç, bayramın kan akıtılarak kutlanamayacağını ve barış isteyen herkesin de hayvanları öldürmekten vazgeçmesi gerektiğini söylüyor; insan, hayvan ya da çevre mücadelelerinin birlikte yürütülmesi gerektiğinin kaçınılmaz olduğunu hatırlatıyor.
Kılıç, medyada konunun daha çok işlenmesini sağlayan eylemlerinin kurbanla sınırlı kalmadığını, Şükran Günü’nde de hindi katliamını protesto ettiklerini belirtiyor.
Metin Kılıç’la kurbana karşı yürüyüşü, hayvan özgürlük mücadelesini ve barışı konuştuk. Sohbetimizin sonunda da Kılıç’tan kurbansız bayram sabahı için vegan bir kahvaltı önerisi aldık.
Bu eylem fikri nasıl ortaya çıktı? Tam olarak neyi protesto ettiğinizi anlatabilir misiniz? Sadece kurban kesimine karşı bir araya gelmiş bir grup musunuz?
Biz vegan bir hareketiz. Zaten hayvan yemiyoruz, hayvanlardan elde edilen ürünleri tüketmiyoruz. Yine de yıllardır arkadaşlarımla düşünürdük neden ‘özel’ bir gün seçilir, o ‘özel’ günde milyonlarca hayvan öldürülür. Bu katliama neden biri ses çıkarmaz? Bunu kim yapacak, tabii ki diğer günlerde de hayvan yemeyen insanlar, vejetaryenler-veganlar yapacak. 2011 yılında bunu başlatalım, bayramın paylaşmak demek olduğunu hatırlatalım istedik. Beş yıldır da yapmaya devam ediyoruz.
Kurban deyince akla et yemek geliyor. Kurban paylaşım olmalı. Yoksullara gıda, giyim, kira, faturalarına yardım hepsi kurban sayılır. Hele ki ülkeye binlerce mülteci giriş yapıyor, çoğu açlıkla mücadele ediyor, barınacak yer bulamıyorken, onlara yardım etmek varken kan akıtarak bayram yapılmamalı.
Etkinlik sayfanızda “Kurbanı protesto ediyorsunuz, yediğiniz etler tarlada mı yetişiyor” diyenler olmuş. Bu yüzden de sizi İslam karşıtlığı ile suçlayanlar var. Hayvansal ürün tüketmediğinizi öğrenince tepkiler değişiyor mu?
Ön yargıyla çok karşılaşıyoruz. Keşke sorsalar, öğrenmek isteseler biz de cevaplasak. Böyle tepkiler gelince bizim derdimizin dinlerle falan ilgili olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Zaten etkinliğin ismi o yüzden yıllardır değişmiyor: Bayrama evet, kurbana hayır! Örneğin Ramazan bayramını biz niçin protesto edelim? Bunu öğrenince insanlar anlamaya çalışıyor, hak vermeye başlıyor.
Neyin kutlandığından ziyade neyin öldürüldüğüyle ilgileniyorsunuz?
Kimin diyelim.
Evet, tekrar sorayım: neyin kutlandığından ziyade kimin öldürüldüğüyle ilgileniyorsunuz?
Biz insanların tükettiği şeylerle ilgilenmiyoruz ama kimi öldürdüğüne biraz karışmak istiyoruz. Yarısı vegan geçen neredeyse yirmi sene geçirdim, çok da sağlıklıyım. Doktora gitmiyorum, sigortam yok. Siz de bunu yapın, hayvanlara zulmetmeyin. Hayvanlar bireydir, “kim”dir. Yavrusu olan, annesi, ailesi olan canlıları yemeden başka bir hayat sürülebilir.
Bu Müslümanlık karşıtı bir hareket değil. 2013 yılından beri aynı şekilde Şükran Günü’nde yapılan hindi katliamını da protesto ediyoruz. Yılbaşında sofrada hindi olması gerektiği nereden çıkıyor, bu gelenekten başka bir şey değil. Tekrar vurguluyorum, herhangi bir dine inanmaya karşı değiliz biz. Hayvan katliamına, mezbahalara, kasaba, getirip satan marketlere karşı bir hareket bu.
Kurban kesmek isteyen insanlar açsınlar İslam Hukuku profesörü Hüseyin Hatemi’yi ya da İhsan Eliaçık’ı okusunlar. Bu insanlar yıllardır bayramın kan akıtmak olmadığını, hayvan kesmenin gereksiz olduğunu söylüyorlar. Taksitle, borçla insanlar hayvan kesiyor. Ben bu konuda alim değilim; ama bir ailenin şayet kendine gücü yetiyorsa gelirinin bir bölümünü ihtiyacı olanla paylaşması gerekir diye biliyorum. Bayram demek, paylaşmak demek budur. Ayrıca birine yardım etmek için bayramı beklemeye de gerek yok.
Başbakan Davutoğlu, 3400 metrelik Avrasya Tüneli’nin açılışında 3400 tane hayvan öldürüleceğini söylemişti. Kanla kutsama fikrinin arkasında ne var sizce?
Hayvanları koruma derneğinin açılışında koyun kesilen bir ülkedeyiz biz. Arkasında nasıl bir düşünce arayabiliriz ki? Hükümetin yaptıklarını protesto ettiğimizde onların zaten umurunda olmuyor, dinlemiyorlar; ama daha da kötüsü insanlar ölürken hayvanları mı dert ediyorsunuz diyen muhaliflerle de karşılaşıyoruz.
Sık karşılaşıyor musunuz bu gibi tepkilerle?
Evet, ama bu eski bir kafanın ürünü. Eskiden solcu abilerimiz de önce bir devrim yapalım sonra kadın hakları, LGBT, en son hayvanlar hepsine sıra gelecek derdi. Böyle bir şey olmaz, biz hepsini birlikte yürüteceğiz.
Vegan olmak için solcu olmak şart mı?
Değil tabii ki. Kurban protestolarına ya da etkinliklere başörtülü kişiler de geliyor. Vegan Müslümanlar var. Yine de sol görüşlülerin sayısının daha çok olduğunu söyleyebilirim, daha kolay empati kurabiliyorlar belki de. Şunu da göz önünde bulundurabiliriz: Dört parti var mecliste, partilerin hayvan haklarına yakınlıklarını sıralarsam HDP, CHP, MHP, AKP diyebilirim.
Sol için de hiçbir şey tamamlanmış değil. Hak ihlallerine karşı gelenlerin, feministlerin, LGBTİ’lerin hepsinin vegan olması gerekir. Vegan olmadan savaş bitmez. Birbirimizi kandırmaya hiç gerek yok, bir tarafta kan akıtırken diğer tarafta kanın durmasını bekleyemezsin.
Tekrar eyleme dönersek eğer 2011 yılında bu fikir oluştuğunda nasıl harekete geçtiniz?
Eylemi yapmaya karar verdiğimizde bazı hayvan hakları federasyonlarına çağrıda bulunduk. 15’ten fazla derneğin bağlı bulunduğu bir federasyondan bahsediyoruz. “Türkiye buna hazır değil”, “Paramız yok” gibi sebeplerle çağrımıza olumlu yanıt vermediler.
Kendi harçlıklarımızla karşıladık ihtiyaçları. Tabii ki neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için endişe duyuyorduk ilk yıl. O yıl yürümedik; ama standımız Galatasaray Lisesi’nin önünde beş gün devam etti. Az kişiydik ama donanımlıydık. Ertesi yıl yürüyüş de yaptık ve daha çok ses getirdi. Konu medyada tartışılır hale geldi. 2013’te Taksim’de yürümemize izin verilmediği için Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda gerçekleştirdik eylemi; iki tane de koçu maalesef para ödeyerek kesilmekten kurtardık. Onları alana getirdik.
Nerede o koçlar şimdi?
Onları serbestçe dolaştıkları bir yere yerleştirdik. Bir tanesi eceliyle geçen sene öldü, biri halen mutlu mesut yaşıyor.
Daha sonraki yıl, 2014’te gündemimizde başka şeyler vardı; Vegan Özgürlük Hareketi olarak biz o sene katılmadık, diğer hayvan özgürlükçüleri yürüdü. Bu sene tekrar biz düzenliyoruz yürüyüşü.
Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda da Taksim İstiklal Caddesi’nde de eylem yaptınız, ikisi arasında fark var mıydı? Karşılaştığınız kitle, tepkiler değişti mi?
Taksim’de protestoya daha alışık bir kitle var. Bütün etkinliklerin, eylemlerin yeri burası. Bakırköy Özgürlük Meydanı farklı. Az da olsa tepkiler vardı; ama bunu kötüye yormuyorum. Dediğim gibi alışık olmamakla alakalı.
Eylem çağrısını vejetaryen ve veganlara mı yapıyorsunuz?
Diğer hayvan hakları protestolarında çağrımızı herkese yapıyoruz. Kurban katliamında durum farklı. Bunda yürüyenlerin en azından vejetaryen olmasını istiyoruz. Aksi halde yürüyüşe deri ayakkabıyla gelen, yürüyüşte döner yiyen biri olduğunda tutarsız oluruz. Az olsun öz olsun; bizim sırf dine, İslam’a karşı yürüyen kişilere ihtiyacımız yok.
Son bir soru: Diğer ülkeleri bilmiyorum ama Türkiye’de bayram sabahı kahvaltısı mühimdir. Sizden hayvansal ürünlerin olmadığı bir kahvaltı örneği alabilir miyim?
Herkesin damak tadı farklıdır ama bolca bitkisel kahvaltı alternatifleri var. Bitkisel peynirler yapabilirler. Ben meraklısı değilim yine de illa ki o tadı arıyorlarsa seitandan (buğday gluteni), soya kıymasından bitkisel salam, sosis hazırlayabilirler. Bitkisel sütler de çok fazla: badem sütü, fındık sütü, hindistancevizi sütü... O sabah, çok güzel az yağda kültür mantarı pişirebilirler. Onun yanına göbek salata, domates, biberi, zeytin, yeşillik, acuka, kahvaltı sosları, tahin-pekmez. Kansız, şiddetsiz, korkusuz bir kahvaltı hazırlamak zor değil. Tabağınızda öldürülmüş bir canın olmaması çok güzel bir duygu. (AE/ÇT)