Yine bir “kurban bayramı” arifesindeyiz. Medyanın işi yine oldukça çok. Kurban bağışı bekleyen gönüllü örgütlenmelerin ve “kurban”da bile bir “ticari” yan bulup, kazancını artırmak isteyen özel kuruluşların ilanları yine gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında. Herkes daha çok reklam almak ve pastadan daha büyük pay kapmak için çaba harcıyor.
Özellikle büyük kentlerde yapılan kimi düzenlemelere karşın “kurban” kesimi sırasında yaşanan olayları yayın organlarında gösterme çabası yine tüm medyanın gündeminde.
Başta çocuklar olmak üzere bu olayın kimi kesimlere yönelik yansıma ve etkileri açısından yapılan tartışmaları ortaya koymaksa yine basının önemli işlerinden birisi.
Ticari “Bayram mesajları ve ilanlarının” alınması ve yayınlanması için sarf edilen çabalara hiç değinmiyorum. Bakalım gazetesi, radyosu, televizyonu ve İnternet'iyle medya bu bayram “sınavı”nı başarıyla geçecek mi?
Hep birlikte göreceğiz.
* * *
Medyanın sağlığa yönelik etkisi ve sağlıkla ilgili görevlerini göz önüne alarak; bu haftaki yazımı ben de “kurban”la ilgili konularda “olması ve yapılması” gerekenleri ortaya koymaya çalışacağım
“Hak”ların dile getirildiği, korunduğu, savunulduğu ve talep edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Her olaya ilgilenen ve etkilenen herkesi göz önüne alarak, hesaba katarak yaklaşmak herkes için “çok önemli bir görev”.
Duyarlı kesimler ve onların seslerini duyurmaya çalışan yayın organları konulara bu açıdan yaklaşıyor, kamuoyunu bilgilendirmeye ve etkilemeye çalışıyorlar.
Örneğin veterinerlerin meslek örgütleri bu konuda olması gerekenleri hazırladıkları güzel broşürlerle ortaya koydular.
* * *
“Kurban” deyince konu genellikle “inanç” bağlamında ele alınıyor. Oysa bunun dışında da doğrudan ele alınması gereken üç önemli konu var:
Bunlardan ilki “çocuk hakları”. Çünkü “kurban” olayından en çok etkilenen kesimlerin başında çocuklar geliyor. Hepimizin beyninin derinliklerinde, kurbanla ilgili yaşadığı bir olaydan kalan bir iz mutlaka vardır. Bu isin bugüne yönelik etkileri önemli bir inceleme konusudur ve yaşadığımız sosyal ve toplumsal olaylarda görmek mümkündür. İnançları doğrultusunda “kurban” kesenler, bunu yaparken “çocuklarını kurban etmemeye” özen göstermeli; medya da yayınlarında bu boyutu gözardı etmeden yayınlarını yapmalıdır.
İkinci temel nokta “hayvan hakları”dır. Aslında hiç de gerekmediği ve başka yöntemlerle giderilebileceği halde insanların beslenme ihtiyaçları için, ne yazık ki hayvanlar hâlâ öldürülüyorlar. Hiç değilse bu “kesim” işinin en azından uygun yerlerde, ehil kişiler eliyle, bilimsel yöntemlerle yapılmasını sağlamak, en azından “insani ve toplumsal sorumluluk ve görev” sayılmalıdır. Bu konuya özen gösteren bir medyanın varlığı da önemlidir.
Üçüncü temel nokta ise, kesilecek hayvanların sağlıklı olması, hayvanlardan insanlara geçen hastalıklardan korunması, hayvanların kesim sonrası saklanması ve işlenmesi sırasında yaşanan bazı sorunlardan kaynaklanan durumların önlenmesi; yani konunun “toplum ve birey sağlığı” yönüdür.
Bu konuda sağlığa yönelik tehlike ve riskleri ortaya koyacak bilgilerin topluma iletilmesi, rehberlik yapılması ve bu noktalara özen gösterilmesi de medyanın temel görevleri arasında sayılmalıdır.
* * *
Konunun “inançla ilgili” ve “ticari” yönünü bir yana bıraksak bile yukarıda saydığım üç temel noktada medyanın rolü çok açıktır. Bu rolü gerektiği gibi yerine getirmesi, yalnız insan ve toplum açısından değil, ama “medyanın sağlıklılığı” açısından da önemlidir.
Çünkü “inanılır ve güvenilir” bir medya herkesin ama en çok da medyanın temel bir gereksinimidir.
İncil’in “İbraniler” kısmının 9. bölümünde her ne kadar “Kutsal Yasa”dan söz edilerek “hemen her şey kanla temiz kılınır ve kan dökülmeksizin bağışlama olmaz” (İbr 9:22) denilse de, bu dünyayla ilgili konularda henüz “kan dökme” noktasına gelmeden önce yapılacak çok şey olduğunu düşünmeli ve bunları gerçekleştirmek için çaba göstermeliyiz.
Bu yalnız belirli inançlar açısından değil, tüm insani değerler açısından ve insanlığın yararına bir zorunluluktur. (MS/TK)