İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, savcılığın soruşturmayı resen (kendiliğinden) başlatmaması halinde, suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
Derneğin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek, 1993'te öldürülen 11 kişinin ailelerinden vekalet alınarak suç duyurusu dilekçelerinin hazırlandığını bianet'e açıkladı.
İHD, henüz DNA karşılaştırılması yapılmamış olanlar için de tespit işlemi ve doku örneklerinin alınması için dilekçelerin hazırlandığını söyledi.
Perinçek ve İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş'la, soruşturmanın dayanması gereken esasları, riskleri ve karartılma ihtimaline karşı yapılması gerekenleri konuştuk.
Perinçek, "Bu olay, Türkiye'nin 15 yıllık bir dönemini fotoğrafıdır. Bu fotoğraf, bağımsız, adil bir yargılamayla sonuçlandırılırsa, Türkiye kazanacaktır" diyor.
Operasyonda yer alan komutandan ere kadar, herkes sorgulanmalı
Perinçek de, Alataş da, 11 köylünün 1993'te öldürüldüğü, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde operasyonda bulunan herkesin sorgulanması gerektiğini söylüyor.
Perinçek, savcının öncelikle 11 köylünün ailelerini, ardından köydeki tanıkları dinlemesi gerektiğini belirtti.
"Bu tanıklıklar, bizim İHD raporlarımızda da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye'nin yaşam hakkının korunmasını ihlalden mahkum olduğu dosyamızda da var.
"Öldürülen köylüler, en son 11 Kasım 1993'te görülmüşler. 10 gün boyunca, elleri bağlı vaziyette, bölgedeki güvenlik güçlerinin gözetimi altında kalmışlar.
Ailelerin kadınları bu on gün boyunca köylülere yemek götürmüşler. Ama onuncu günde, güvenlik görevlileri, onlara bir daha gelmemelerini söylemiş. Ertesi gün köy boşalttırılmış. 2001'e kadar da yasak bölge ilan edilmişti zaten."
AİHM dosyasında da, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu'nun raporunda da, olayın Bolu Komando Tugayı'nın operasyonları sırasında gerçekleştiği, sorumlu komutanınsa Bolu'dan gelen General Yavuz Ertürk olduğu bilgileri yer alıyor.
Alataş: Üç yönlü soruşturma gerekiyor; TBMM Kulp'a özel komisyon kurmalı
Alataş, "Yasal Olmayan, Keyfi Ve Toplu İnfazların Etkili Olarak Önlenmesi ve Soruşturulmasına Dair BM İlkeleri"ni anımsatıyor:
"Bu ilkelerdeki en temel koşul, vakanın etkin bir şekilde, bağımsız yargı tarafından soruşturulmasıdır."
AİHM'nin Türkiye'yi mahkum ettiği Mayıs 2001 tarihli kararında, bu vaka özelinde etkin bir soruşturma yapılmadığı hükmü de yer almıştı.
Ancak, Alataş, geçen gün Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 11 PKK itirafçısının yargılandığı davada, önce JİTEM'in varlığını saptamasını, ardından JİTEM askeri bir birim olduğu için görevsizlik kararı vererek davayı askeri yargıya bırakmasını anımsatıyor.
"Bağımsız olması mümkün olmayan bir askeri yargıyla, askerin dokunulmazlığının sürmesiyle, bu işlerin tam olarak aydınlanması zor."
Bu nedenle, Alataş üç yönlü bir soruşturma yapılması gerektiğini söylüyor:
Yargı yoluyla soruşturma: Etkili bir yargı soruşturması olmalı. O dönemdeki operasyonlar askerler tarafından yapıldı. Ama savcılığın askerlerle ilgili soruşturma yetkisi yok. Sivil soruşturma başlatılmalı ve bulgularıyla birlikte, askeri yargı soruşturmasının başlatılması için girişimde bulunulmalı. Fakat askeri yargı bağımsız olmadığı için, bu süreç her zaman şaibeli olacaktır.
Bu özelliklere sahip olup da tam olarak çözülmüş bir vaka yok Türkiye'de. Askerlerin insan hakları ihlallerinin önüne geçmek için, yargı tamamen sivilleşmeli. Güvenlik görevini yerine getirirken suç işlendiğinde, bağımsız ve sivil yargı devreye girebilmeli.
İdari soruşturma: Hem askeri hem sivil idari soruşturma başlatılmalı.
Yasama aracılığıyla soruşturma: Yasama, yani Meclis muhakkak bu işin üzerine gitmeli. Sadece bu olay için özel bir komisyon kurulmalı. Çünkü artık elimizde somut bir vaka, deliller ve iddialar var.
Perinçek de Meclis komisyonunun önemine dikkat çekiyor:
"Operasyonda Bolu Komando Tugayı'nın yer aldığını Meclis komisyonu ortaya çıkarmıştı. Bizim İHD olarak askerlerden bilgi almamız çok zordu. Ama Meclis bunu yapabiliyor."
Başbakan Erdoğan'ın Hakkari ve Şemdinli konuşmalarını da anımsatıyor Perinçek:
"Hükümet eğer 'Geçmiş dönemlerde hata yapılmıştır; bunların üzerine gidilmeli, acı dolu sayfalar açığa çıkarılmalı, toplumun vicdanı tatmin edilmeli, zedelenen adalet duygusu tekrar kazandırılmalı' sözlerinde samimiyse, idari, askeri, yargısal, tüm tedbirleri almalı."
Perinçek, olayın karartılmasını önlemek için kamuoyunun duyarlı olması gerektiğini, bunun da medyanın duyarlılığına bağlı olduğunu ekledi.
"İşe kaynağından, Bolu Komando Tugayı'ndan başlamak gerek"
Alataş, Bolu Komando Tugayı'nın adının Şemdinli olaylarında da geçtiğini söylüyor.
"Bu bize şunu gösteriyor. Bu iş için hazırlanmış, kişilerin özel olarak hazırlandığı bir merkez.
"İlk iş Bolu Komando Okulu'ndan başlamak gerek. İşleyişi, amacı araştırılmalı. İşin kaynağına inmek gerek. Burada askeri eğitim mi veriliyor, devlet içindeki yapılanmalara eleman mı hazırlanıyor?"
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Diyarbakır milletvekili Cavit Torun da, bir süre önce, Şemdinli'de Umut Kitabevi'nin bombalanması olayının sanıklarından Astsubay Ali Kaya'yı kast ederek, " Ali Kaya incelenirse, Kulp olayı aydınlanır " demişti. (TK)