Tam da Şubat krizini izleyen sancılı günlerdi. Bir araştırma ve danışmanlık şirketi olan Hane Tüketim Paneli'nin (HTP) Yönetim Kurulu Başkanı olan Doç. Dr. Güntaç Özler,(mart ayında) düzenlenen bir araştırmacılar zirvesinde böyle söylemişti.
Peki ya şimdi?
Doç. Özler'den gelen yanıt son derece net:
"İlk altı ay itibariyle değişen bir şey yok."
Bu şu demek: "Yılın ilk yarısı itibariyle, tüketimin çapı, yılbaşına göre hala yüzde 13 daha geride."
Sonuç?
Özler'in bu veriler ışığında vardığı sonuç o ki:
* Alım gücü düştü. Buna bağlı olarak, Türkiye'de bir "satın alma krizi" yaşanıyor.
Güntaç Özler, Mart 'ta diyordu ki:
* "Kriz koşullarında, tüketimin daralma temposu o kadar yüksek oldu ki... Bu durum, piyasayı daha realist fiyatları yakalamaya yöneltecek.
* Hükümet için yüzde 51 enflasyon hedefi kolay bir hedeftir.
Ya bugün?
Güntaç Özler, fiyatlar genel fiyatlar seviyesine ilişkin olarak şimdi de gayet çarpıcı bir şey söylüyor:
* Bizim yaptığımız araştırmalara göre, çarşı pazarda fiyatlar son altı ayda yüzde 11 arttı.
* Oysa açıklanan Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) rakkamlarına göre, altı aylık enflasyon yüzde 32."
Sözün kısası Özler, Türkiye'de enflasyon seviyesinin açıklanan sayılardan daha düşük olduğu kanısında.
Nasıl olur?
Şöyle oluyor. Yine Güntaç Özler anlatsın:
* "DİE, etiket fiyatlarınıtopluyor ve ona göre yapıyor hesaplarını. Başka bir anlatımla rafta bekleyen mal fiyatlarını dikkate alıyor.
* Hane Tüketim Paneli ise, alışveriş fiyatlarını esas alıyor.
* Oysa, bir malın raftaki etiket fiyatı ile gerçek satış fiyatı arasında bir pazarlık payı her zaman vardır. Kaldı ki, kriz ortamı, bu pazarlık payını daha da artırdı."
Peki gerçek nerede?
Güntaç Özler'e göre: Gerçek sayı arada bir yerde . Yüzde 32 ile 11 arasında yani...
"Biz de yeniden kontrol ediyoruz hesaplamalarımızı" diyor Özler. Ona karşın, Derviş'in Türkiye'ye adım atar atmaz, telaffuz ettiği "hiperenflasyon" olasılığına hiç şans tanımıyor.
DİE verileri için Özler'in dikkat çektiği bir başka nokta da şu:
"DİE hesaplamalarına temel oluşturan hane halkı tüketim harcamaları anketi , son olarak 94'te yapılmıştı. Bu anketin tekrar 99'da yenilenmesi gerekiyordu. Yapamadılar. Yardım etmeyi teklif ettik onu da reddettiler. Büyük olasılıkla tüketim sepeti içine giren malların, harcamalar içindeki ağırlığında ciddi değişme oldu."
Türkiye'de tüketim sepetinin küçülmesi alım gücünün kriz ortamında geri gitmesiyle ilgili kuşkusuz. Ancak, Güntaç Özler, bu krizin öteki krizlerden çok farklı olduğunu söylüyor bize. O fark:
"İlk defa üst gelir grubunun da alım gücü itibariyle ilk kez bu ölçüde büyük bir zıpkın yemiş" olmasında.
Enflasyon sayıları cephesine geri dönecek olursak. Akla takılabilecek soruları sıralamadan geçmeyelim:
* Derviş'in Türkiye'ye adım atar atmaz "hiperenflasyon olabilir" demesi, acaba donan ve küçülen tüketim harcamalarını kamçılama senaryosunu bir uzantısı mıydı?
* "Fiyatı artmadan bir an önce satın alalım" eğilimini kışkırtmak gibi örneğin?
* Tüketim sepetinin küçülmesine bağlı olarak, piyasa, gerçekten daha realist fiyatlara doğru gerilediyse... Ve bugün kamuoyuna açıklanan enflasyon sayıları gerçekte daha düşük ise... Zaten enflasyon oranına göre yüksek bulunan faiz oranları gözüktüğünden de yüksek sayılmaz mı?
* Enflasyon gerçekte göründüğünden daha düşükse, mevcut faiz oranları , paradan para kazananların ve devlete borç veren bankaların ekmeğine yağ sürmez mi?
(NU)