Küba rejiminin uluslararası yüzlerinden biri olarak bilinen ve efsanevi devrimci Ernesto Che Guevara'nın kızı olarak da ünlenen Aleida Guevara, 25 Eylül'de, bir dayanışma festivaline katılmak için Belçika'daydı.
Alternatif bir haber sitesi olan De Wereld Morgen'a verdiği röportaj bizim için şaşkınlık yaratıcıydı. Daha on gün önce Küba İşçileri Federasyonu kamu sektöründe çalışan 500 bin kişinin 2011 Mart'ında işten çıkarılacağını ilan etmişken Aleida Guevara bunun doğru olmadığını söylüyordu. Ayrıca, basın ve ifade özgürlüğüne karşı sansürcü bir perspektifi naif bir şekilde savunuyordu.
Batı dünyasında Küba'ya karşı yönelttiğiniz en ufak bir eleştiri ile dahi Amigos de Cuba'nın şimşeklerini üzerinize çekebilirsiniz. Fakat biz şu an Küba'nın içinde bulunduğu ekonomik bunalıma çare olarak hazırladığı reform paketinin dünya sosyalistleri tarafından tam da Küba halkının söz, yetki, karar hakkını savunmak üzere eleştirel bir şekilde takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Küba, ekonomik problemlerine ancak halkın ve işçilerin öz örgütlülüğü ve öz yönetimi sayesinde gerçekçi bir çözüm üretebilir ve üretmelidir. İfade özgürlüğünden ise Batı medyasının Küba hükümetini eleştirebilme hakkını değil, kendi halkının reform planı karşısında yükselttiği tepkiyi ve protestoları işitmesini anlıyoruz, herşeyden önce.
Elbette ki global ekonomik krizin ambargo altındaki Küba ekonomisine bedelinin ağır olduğunun farkındayız. Küba'nın ekolojik politikaları hayata geçirmesini ise gayet olumlu buluyoruz, fakat ekonomide reform planının bu ekolojik politikaları sürdürülebilir kılacağından kuşkuluyuz.
Medya Dolapları mı?
Guevara'nın röportajına dönelim. Şöyle diyordu Aleida:
"Batı dünyası bu tip haberleri sosyalizmin artık işlemediği izlenimini yaratmak için abartıyor. Küba hükümetinin 500 bin kişiyi sokağa attığı haberleri doğru değil. Fidel Castro'nun bir demecinin bu kadar çarpıtılarak bağlamından kopartıldığını görmek sinir bozucu (Fidel Castro Amerikan bir gazeteci ile yaptığı röportajın "off the record" bölümünde Küba modelinin artık işlemediğini söylüyor)".
Bu tip alıntılar kullanmanın "medyanın yalanları" olduğunu, bunun kimi zaman ince ve grotesk bir biçimde yapıldığını söylüyor. Devam edelim:
"Fidel'in bu cümleyle neyi kastettiğine açıklık getireyim. Birincisi bunu enformel bir toplantıda söylüyor. İkinci olarak da Küba modelinin başka bir yerde işlemeyeceğini söylemek istiyor.
"Bu bizim modelimizin kendine özgü bir model olduğu anlamına geliyor. Fidel bunu söylerken aslında Venezuela gibi diğer Latin Amerika ülkeleriyle bir kıyaslama yapıyordu".
Bütün bunlar Guevara'ya göre medyanın dolapları. Fidel "enformal bir görüşmede" problemli bir ifade kullanıyor ve Küba'nın 500 bin kişiyi işten çıkaracağı basitçe "doğru değil".
Fakat gerçekte tam olarak ne olmuştu?
Fidel Castro'nun The Atlantic adlı muhafazakar bir Amerikan dergisine verdiği ve 8 Eylül'de yayımlanmış mülakatında kendisine Küba modelini hala ihraç edilebilir bir model olarak görüp görmediği soruluyor. Yanıt ise şu oluyor:
"Küba modeli artık bizim için bile işlemiyor."
Bu ifadenin yayımlanmasından sonra Fidel haberi yalanlıyor ve söylemeye çalıştığının tam tersi olduğunu açıklıyor.
Bu, Guevara'nın söylediklerini doğrular nitelikte. Fakat Amerikan gazeteci ise görüşme sırasında orada bulunan diğer insanların tanıklığı altında Fidel'in söylediğinin yanlış anlamaya imkan vermeyecek kadar açık olduğunu iddia ediyor.
Ortalıkta bir tek bu ifade olsaydı, elbette ki muhafazakar bir Amerikan gazetecisi yerine Castro ve Guevara'ya inanır ve sözlerinin yanlış yorumlandığını düşünürdük. Fakat olup bitenler bundan çok daha fazlasına işaret ediyor.
Raul Castro da bir ay önce aynı yönde ifadeler kullanmaktan çekinmemişti:
"Yapısal bir dönüşüm içeren önemli kararlar alıyoruz".
Küba Başkanı Raul Castro,1 Ağustos 2010'da, Meclis'te yaptığı konuşmasında Bakanlar Konsey'nin kamu sektöründe "gereksiz" olan işlerin bir dökümünü çıkardığını söylemişti ve bunu "ekonomik modelin güncellenmesi" olarak adlandırmıştı. 14 Eylül'de, Kastro ile yapılan mülakatın yayımlanmasından bir kaç gün sonra Küba İşçileri Federasyonu'nun 2011 Mart'ında kamu sektöründe çalışan 500 bin işçinin işten çıkarılacağını duyurmasıyla bu planlar somutluk kazandı. Federasyonun açıklamasında, üretimi ve hizmetlerin kalitesini artırmak için sosyal ve kar getirmeyen büyük çaptaki ücretsiz hizmetlerde kısıtlamaya gidilmesi, fazlalık teşkil eden maddi yardımların kaldırılmasının zorunluluğuna işaret edilerek işten çıkarmalar haklılaştırılmaya çalışılıyordu.
Küba'da aktif nüfusun en az yüzde 80'i yani dört milyon dört yüz bin kişi hükümet tarafından ödenen bir gelire sahip. Raul Castro bu insanların dörtte birinin fazlalık olduğunu düşünüyor.
Açıklanan reform, fazlalık olarak hesaplanmış işlerin sadece yarısının yok edilmesini içeriyor ve birçok insan bunun, her halükarda, Küba ekonomisinde 1960'dan sonra gerçekleşecek en geniş reformun ilk adımı olmasından korkuyor.
Artan Eşitsizlik Tehdidi
Aleida Guevara'nın bunu basitçe "medya yalanı" olarak adlandırmasını anlamak hiç de kolay değil. "Bunun doğru olamadığı" yönündeki açıklamasıyla ne reformun nasıl yapıldığına ne de nasıl sonuçlanabileceğine dair bir bilgi ediniyoruz.
Halbuki bu insanları işsiz kılmak aynı zamanda özel veya kooperatif girişimlerde bulunmaya teşviki de içeriyor. Bu bir özelleştirme ya da liberalizasyon projesidir.
14 Eylül'deki açıklamasında federasyon "arazi kiralama, kooperatifler altında ya da kişisel istihdamla kamusal olmayan yeni iş imkanları yaratılacak. Önümüzdeki yıllarda yüz binlerce insana bu yolla iş imkanı tanınacak" diyordu.
Bu açıklamaya neresinden bakarsanız bakın, bu, adada özel işletmeler için alan açmak demektir. Kişilere aile dışından bireyleri istihdam etme olanağının ilk kez tanınıyor olması basitçe emek sömürüsünü geri getirmek dışında bir anlama sahip olamaz. Bu düzenlemeler yabancı yatırımları adaya çekmek için yapılıyor.
İşten çıkarmaların daha da genişleyeceği ve bir çok insanın tekrar işe dönemeyecek duruma düşeceğini öngörmek için bu açıklamalar dahi yeterli.
Bu ise toplumsal eşitsizliğin giderek artacağı anlamına geliyor. Raul Castro Küba ekonomisini yavaşça ama derinden değiştirmek istediğini söylemişti. Fakat reformun bu kadar aceleye getirilmesi ve mahalli, işyeri komisyonları gibi aşağıdan demokratik bir şekilde tartışılarak oluşturulmadan uygulamaya konulacağının açıklanması, Küba hükümetinin ekonomik bunalımdan toplumsal eşitsizliği artırarak, emek sömürüsünün önünü açarak, yurttaşlara refah getirmeyecek şekilde ülke topraklarını yabancı yatırımcılara kiralayarak çıkmayı hedeflediğini gösteriyor.
"Eleştiri Halka Zarar Vermemelidir"
Guevara'dan bir alıntı daha yapalım:
"Bakın, Küba'yı bir diktatörlük gibi göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bu doğru değil. Küba'da eleştiriye yer var, ama yapıcı eleştirileri daha çok önemsiyoruz. Sadece bu tip eleştiriler büyüme ve iyileşmeye katkıda bulanabilir."
Guevara'ya göre eleştiri insanlara zarar vermek yerine çözüm üretilmesine katkıda bulunmalıdır:
"Eleştirebilmek için durumu iyi bilmeniz gerekir. Rastgele eleştiride bulunanların gizli gündemleri olduğundan şüphe duyarız. Bazıları gazeteci olmaya niyetleniyor, halbuki ne gazetecilik eğitimleri var ne de çalışma lisanları.
"Mesala, bir okul gezisi sırasında sandalyelerin kırık olduğunu görüyorlar. Sandalyelerin neden kırık olduğunu sormak yerine sosyalizm kırık sandalyeler ve bunları kimsenin tamir etmemesi demek diye yaygara koparıyorlar. Ne yazık ki bu tip makaleler kolay alıcı buluyor. Bu gazeteciler bu yolla büyük güçlere hizmet ediyorlar".
Böylesi bir akıl yürütme "sosyalist" rejimlerde çatışkının olmayacağına, dolayısıyla basın ve ifade özgürlüğü gibi bir kavrama gerek kalmayacağına inananlara -eğer varsa!- normal görünebilir. Fakat Guevara'nın gazetecilerin rolü üzerine söylediklerinin ardında bizim için sorgulanması gereken otoriteryan bir mantık yatıyor. Eleştirinin yapıcı olup olmadığına kim karar veriyor? Ne, kime ve neye göre gizli gündem teşkil ediyor? Kim kimin gazeteci olup olmadığına karar veriyor?
Biz, sosyalist bir toplumda okurlarının desteği ya da sübvansiyonlarla ayakta durabilecek, bağımsız, kar gütmeyen bir basının var olmasının mümkün ve gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Venezuela'daki aşağıdan yukarıya topluluk haberciliği, televizyonları bizim için bu açıdan ilginç bir deneyim teşkil ediyor. Fakat korkarız ki Guevara bağımsız medyaya gerek olmadığını ve devlet görevlileri tarafından hazırlanan ve tüm raporlamanın yapıldığı bir parti gazetesinin yeterli olduğunu düşünüyor.
Guevara'ya yapıcı eleştiriden işçi sendikaları konfederasyonunun sadece devlet politikalarını haklılaştırmak ve desteklemek için mi var olması gerektiğini anladığını da sormak isteriz.
Bugün Küba hükümeti Küba halkının reform paketine karşı yükselttiği tepki ve protestoları duymazdan geliyor. Küba daha iyiye gitmek için yapıcı eleştiriye ihtiyaç duyuyorsa söz, yetki ve karar hakkını halka teslim etmelidir.
Sadece aşağıdan örgütlenen demokratik tartışmalarla, işçilerin öz örgütlülüğü, öz yönetimi ve kontrolleriyle Küba ekonomik problemleri karşısında yaratıcı bir çözüm üretebilir ve gerçek bir toplumsal eşitliği sağlayabilir; yoksa kapitalist yeniden yapılanmayla sonuçlanma tehlikesi barındıran aceleye getirilmiş reformlarla değil. (ÖB/DD/SP)