Fotoğraflar: Anadolu Ajansı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye'de ilk tespit edildiği 11 Mart'tan bugüne kadar 61 bin kişinin hastalandığı, bin 296 insanın ise yaşamını yitirdiği koronavirüsün, çalışma yaşamı ve ekonomik yönden etkileri gün geçtikçe artıyor.Binlerce çalışan ücretsiz izne çıkarıldı, işten atıldı. Binlercesi ise; virüs ve açlık arasında her gün işyerine gitmek zorunda bırakıldı.
Peki, her gün salgına rağmen işe gitmek zorunda kalan milyonlarca insan hangi koşullarda çalışıyor? İşçi ve emekçilerin salgın sürecindeki çalışma koşulları, işyerlerinin aldıkları tedbirler nelerdir?
İş Yeri Hekimleri Derneği Başkanı Atınç Kayınova ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nden (İSİG) Zafer Güzey işyerlerindeki salgın sürecini bianet'e anlattı.
TIKLAYIN-"İşçi Çıkarma Yasağı" Kanun Taslağına 4 Ek Düzenleme Gerek
Kayınova: Yaşamları pahasına çalışıyorlar
İş yeri hekimlerinin salgın sürecinde tedbir alma, aldırma ve kullandırma konusunda çok fazla sorun yaşadığını belirten Kayınova şöyle devam etti: "Çünkü hiçbir güvencesi olmayan ve bir güvence verilmeyen işçiler yaşamları pahasına çalışmaya devam ediyor, işverenler de yasal sorumluluklarını yerine getirmiyor ve karşımıza koca bir sorun çıkıyor.
Salgın sürecinde bazı iş yerlerinde çok iyi şeyler yapılmasını sağladık; kronik hastalığı ve 60-65 yaş üstü insanlara izinler verildi, sosyal mesafenin korunabileceği alanlar açıldı, hijyen koşulları üst seviyeye çıkarıldı. Ancak bu koşulların bütün iş yerlerinde sağlandığını söyleyemeyiz.
"Tedbirler yaygınlaşmıyor"
"İşyeri hekimi arkadaşlarımız ve iş güvenliği uzmanlarından tedbirlerin yangınlaştırılmadığını öğreniyoruz. Bir salgın hastalıktan söz ediyoruz. Eğer bütün iş yerlerinde tedbirler üst seviyede uygulanmazsa, önlem alan iş yerlerinin yapmış oldukları da anlamsızlaşıyor. Çünkü virüsün bulaşıcılığı devam edecek, korunmayan çalışanlar, bakkalda markette ya da aile bireylerine virüs taşıyor olacaklar.
"Birçok işyerinde kronik hastalığı olan işçiler, İçişleri Bakanlığı genelgesi kapsamında çalıştırılmazken; bazı yerlerde genelgeye rağmen işçiler çalışmaya devam ediyor. Özellikle salgının başında iş verenler kronik hastalığı olan kişilere 14 gün rapor vermemizi istedi. Ancak bizler sadece iki gün rapor verebildiğimizi ve salgın süresinin iki aydan fazla sürebileceğini bu durumun raporla çözülemeyeceğini aktardık.
TIKLAYIN-"Genç İşçileri İlahi Bir Güç Mü Koruyor?
"14 gün rapor yazabilme hakkı istedik"
Salgının ilk başladığı zamanlarda CİMER’e, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na dilekçe yazdıklarını söyleyen Kayınova, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çalışanların mağdur olmaması adına işyeri hekimlerine bir kereliğine de olsa 14 gün rapor verebilme hakkı tanınmasını istedik. Böylelikle en azından sağlık sorunu olanları bir süreliğine salgından koruyabileceğimizi söyledik. Fakat cevap alamadık. Eğer biz rapor yazabilseydik, 2 gün düşecekti ve işçiler sigortadan 12 günün parasını alabilecekti.
"Çalışmazsa açıktan ölecek..."
"İnsanlar kronik hastalığı olsa bile işsiz kalma, bir daha işine geri dönememe korkusuyla çalışmaya devam ediyor. Bir örnek vereyim; heyet raporu olan bir bekçi, 'benim hipertansiyonum var ama sürekli yükselmiyor. Ben çalışmaya devam etmek istiyorum' dedi.
"Şu an bunu söyleyen işçi sayısında salgının ilk zamanlarına göre bir azalma var, çünkü vaka sayılarındaki artışı görüyorlar. Fakat aç kalma kaygısıyla hala çalışanlar da var. Şu an birçok insan virüs ile açlık arasında yaşıyor. Çalışmazsa açlıktan ölecek ama şanslıysa virüsü belki ayakta geçirecek. Bu düşünceyle hareket ediyor insanlar."
TIKLAYIN-Mevsimlik İşçiler ve 18-20 Yaş Arası Çalışanlar Yasaktan Muaf
"Bu sürecin travması öyle kolay atlatılmayacak"
Kayınova, sokağa çıkma yasağının kismı değil genel uygulanması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı: "Sokağa çıkma yasağının konulmamasının bedelini Türkiye 50 yıl ödeyecek. Bu sürecin travması öyle kolay atlatılmayacak. İnsanların zihinleri tamamen salgına odaklanmış durumda. İnsanların yaşama, çalışma koşulları tamamen değişti.
Salgından sonra en büyük sağlık sorunu psikolojik olacak. 65 yaş üstü insanları eve hapsettik, yanına da 20 yaşı koyduk. 20-65 yaş arasını da çalıştırıyoruz ve evde sevdiği insanları hasta edebileceği korkusunu yüklüyoruz. Bunların bedeli tüm toplum için ağır olacak."
Güzey: İnsanlar hastalıklarını gizliyorZafer Güzey de iş yerlerinin ve işçilerin durumuna ilişkin şunları söyledi:"İş yerlerinde salgına karşı tedbirler alınıyor fakat yeterli değil. Mesela maskenin koruyuculuğunun dört saat olduğu belirtiliyor, çıkarılan maskenin tekrar takılmaması söyleniyor ama her yerde bir maske veriliyor. Bazen o bile günlük verilmiyor. Doktorlar bu hastalıktan en iyi korunma yönteminin temastan kaçınmak olduğunu söylüyor. Fakat hayati önem taşımayan birçok fabrika iş yeri hala çalışmaya devam ediyor. İşçiler de işsiz kalmamak, işten atılmamak adına işe gidiyorlar.
|
(RT)