Kimi siyasetçilerin Euro Bölgesi'nden çıkarılmasını istediği Yunanistan'da ülkenin yönetimi bir teknokrata bırakıldı. Borçlarıyla gündeme gelen İtalya'da da benzer bir süreçten söz ediliyor. Euro Bölgesi'nin krizi o kadar gündemin merkezinde ki G-20 zirvesine de damgasını vurdu. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Cengiz Aktar Euro Bölgesi'ndeki gelişmeleri bianet'e değerlendirdi.
Euro Bölgesi'nin krizi G-20 Zirvesi'ne de damga vurdu...
G-20'den fazla bir şey beklememek gerekiyordu. Nitekim can alıcı bir karar da çıkmadı. Avrupalıların amacı euro'nun krizine özellikle Çin'i dahil etmek, onu da krizin aktörü haline getirmekti. Tabii kim alacak o devlet bonolarını... Ancak Çin'in kılı kırk yaran temkinli tavrına takıldı şimdilik. Hangi birinin bonosunu alacak Çin; zaten hâlâ Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin bonolarını satın alıyor.
Euro Bölgesi'nin üçüncü büyük ekonomisi İtalya sallanıyor. Kriz önü alınamaz biçimde ilerliyor...
İtalya'nın devlet borçlarının çok sağlıklı olmadığını biliyorduk, ama fırtınayı İspanya ve Portekiz'den beklerken İtalya'dan geldi. İçinde bulunduğumuz kriz açıkçası aylardır, yıllardır öngörülen bir kriz ve radikal kararlar alınmasının gerekliliği söyleniyordu. Ama Avrupa bir türlü böyle kararlar almıyor. Dişe görünür tek faaliyet komisyonun adımları: Euro dendiğinde sadece bir ortak para birimi değil, ortak iktisat politikalarını da beraberinde getiren bir birlik olması üzerine komisyonun yaptığı çalışmalar... Bu, Avrupa'nın daha federalleşmesi demek zaman içinde. Zaten başka hiçbir çıkış yolu yok.
Avrupa bunu yeni mi farketti?
Euro gibi ardında bir devlet olmayan, o anlamda anlamlı iktisat politikaları olmayan bir para birimi dünyada yok. Maastricht'ten, Amsterdam'dan, bu kurucu anlaşmalardan bu yana Avrupa federalizmi, daha çok bütünleşmeyi hep ileri attı, erteledi. Bunda Avrupa'nın bugünkü liderlerinin de payı var kuşkusuz. İleriyi gören yok, sadece bir sonraki seçimleri kazanmak üzere politika yapan vasat siyasetçiler yönetiyor Avrupa'yı: Sarkozy, Berlusconi, hatta Merkel...
Fransa'da yakında seçimler var...
Sarkozy gidecek gözüküyor ama onun yerine gelecek gibi görünen Hollande'ın ve parlamentodaki yeni çoğunluğun bu konuda daha fazla politikası olduğunu söyleyemeyiz.
Yunanistan başbakanlığı bir teknokrata bıraktı, İtalya da öyle yapabilir...
Aslında malumu ilan ediyor Avrupa. Avrupa'daki sağın ve solun petrol krizinden, 70'lerden bu yana birbirinden çok da farklı iktisat politikaları izlediklerini söylemek mümkün değil. Sadece maliye politikaları üzerinde farklılık gözükür. Onun dışında iktisat politikaları anlamında dişe dokunur bir fark yoktur. O anlamda malum ilan ediliyor. Teknokratların bu işi götürüyor olması doğal. Ama kamuoyları ne der, nasıl bakar, o ayrı...
İspanya, Yunanistan'da halklar sokakta, meydanlarda...
Avrupa'da siyasetçiler bu tip süreçlerle nasıl baş edileceğini aşağı yukarı 150 senedir unuttu. 1830, 1848 devrimlerinden, Avrupa'daki restorasyondan bu yana bu işler unutuldu. Siyasetçiler bu tip başkaldırılara hazır değil. Öfkeliler denen hareketin büyümesi büyük bir olasılık.
Avrupa Birliği'nden Güney Kıbrıs'a bütçe açığı uyarısı geldi. Kriz Ada'nın birleşmesini nasıl etkiler?
Paradoksal olarak Güney Kıbrıs'ın içinde bulunduğu ekonomik durum çözüme aykırı bir durum değil. Aksine Güney'i çözüm noktasına veya diğer aktörlerle aynı noktaya getirecek ayarda bir kriz bu. Bütün aktörler; Ada'nın her iki tarafı, Türkiye, Yunanistan ve hatta İngiltere ve ABD farklı nedenlerden aynı noktada buluşmak üzereler. Ekonomik kriz çözümden uzaklaştırmıyor, daha da yakınlaştırıyor. (YY)