Çok partili sisteme geçilmesinden sonra Türkiye için uygulanan bir planla Türkiye'nin bir tarım ülkesi olmasının hedeflendiğini belirten Akyüz, 1980'li yıllarda bu politikada değişiklik yapıldığını söyledi. Akyüz, bu tarihten itibaren Türkiye'nin sanayileşerek gelişmesinin planlandığını ve bu durumun tarıma zarar verdiğini açıkladı.
Bir tarım ülkesi olarak Türkiye
Türkiye'de tarım sektörünün durumu hakkında bir değerlendirme yapar mısınız?
Türkiye'de tarım sektörünü anlayabilmek için biraz gerilere gitmemiz gerek. Çok partili sisteme geçilmesinden sonra Türkiye en büyük müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) yardımıyla bir harekat başlattı. Türkiye'nin coğrafi yapısı, arazi potansiyeli, su kaynakları ve insanlarının toprağa bağımlılığı dikkate alınarak, bir tarım ülkesi olmasına karar verildi. O günlerde Türkiye, Marshall yardımıyla tarım sektöründe kullanılacak makineleri aldı.
Plan: Türkiye tarıma dayalı sanayi ile gelişecek
Tarıma dayalı sanayi hamlesi başlatılarak şeker fabrikaları, çırçır fabrikaları kuruldu. Türkiye ileriye dönük planını yaptı. Ne idi bu plan? Türkiye tarım ve tarıma dayalı sanayi ile gelişecek büyüyecekti. Bu plan sayesinde gelişti halkını doyurdu, refah seviyesini arttırdı. Dönemin hükümetlerinin politikaları çerçevesinde bu uygulamalara devam edildi. Arada bir iki küçük kriz yaşanmadı değil: Dünya gübre fiyatlarında ani artışlar, girdi fiyatlarında dalgalanmalar vs. Bu politikalarla ülkemiz 1980'li yıllara kadar geldi.
1980'lerde yeni rota: Sanayi sektörü
Peki 80'li yıllardan günümüze kadar neler oldu, neler değişti?
80'li yıllar Türkiye için "plan değişikliği" yapıldığı yıllardır. Türkiye'ye yeni bir rota çizildi ve denildi ki, "Türkiye tarımla bir yere gelemez, gelişemez. Türkiye sanayi ülkesi olacak. Türkiye sanayi sektörü ile kalkınacak, büyüyecek." Siz uzun yıllar planlar, programlar yapmışsınız; altyapı yatırımlarından, eğitime kadar ülke insanını bu proje için çalıştırmışsınız... İhtilal sonrası gelen yeni bir hükümet, yeni bir anlayış...
Başbakan : "İhtiyacım varsa dışarıdan getirtirim"
1986 yılında Antalya'da Tarım Şurası yapılıyor. O dönemin Başbakanı konuşma yapıyor ve toplantıda dönemin Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Sayın Osman Özbek de var. Başbakan diyor ki; "Osman bak. Benim buğdaya ihtiyacım varsa Amerika'dan getiririm, pamuğa ihtiyacım varsa Hindistan'dan getirim. Benim fabrikalarım boş kalmaz. Siz ister ekin ister ekmeyin". İşte o zaman bu konuşma bir çiftçi çocuğu olarak beni çok üzmüştü. Tabii bu zihniyet uzun süre iktidarda kaldı. Bu anlayışa sahip kadrolar hala Türkiye'nin yönetiminde. Koalisyonun bir ayağı, iktidar ortağı. Sonuçta Türk tarımının ne hale geldiği de ortada.
"Buğday ve pamuğa ihtiyaç var"
Tarım, dünya için çok önemli bir sektör. Arabanız ya da petrolünüz olmayabilir ama, aç kalamazsınız, buğdaya ihtiyacınız var, çıplak gezemezsiniz pamuğa ihtiyacınız var. Türkiye elinde bulunan kaynaklar itibariyle tarım sektöründe dünyada çok büyük işler başaracak potansiyele sahip. İşte bu potansiyelin önünü tıkamak için bu tip uygulamalar yapıldı.
Tarımda üretim daraltıldı
1983-91 yılları arasında tarım sektöründe yapılan tahribat Türkiye'yi bugünlere getirdi. Türk tarımı askıya alındı, üretim daraltıldı. Dünyada bir çok gelişmiş ülke tarım sektörünü yoğun bir şekilde desteklerken, Türk tarımı bundan mahrum kaldı. Şu anda hükümetin en yetkili ağızlarından Türk tarımının ne kadar zor bir durumda olduğunu öğrenebilirsiniz.
Tarım ekonomik krizin başlıca sebebi
Türkiye'nin yakın zamanda yaşadığı ekonomik kriz hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ekonomik krizin başlıca sebebi Türkiye'de tarım sektörünün göz ardı edilmesidir. Bir ülke düşünün ki nüfusunun yüzde 40'ı tarım sektöründe (esas işletme bazında yüzde 12-13 geri kalan ise bu işletmelerin istihdam ettiği insanlar) çalışıyor ve siz bu sektörü ihmal ediyorsunuz.
Sanayi ve Tarım bir tutuldu
Ne yaptılar? Faizleri arttırdılar. Bir sanayici, senede 5-6 defa ya da her gün para kazanırken bir çiftçi senede bir defa para kazanır. Sanayi sektörü ile tarım sektöründeki işletmelere aynı oranda faiz uygulanabilir mi? Orta ve Güneydoğu Anadolu'da çiftçimiz kendi imkanlarıyla sulu tarıma geçebilmek için kuyu açmış, yeraltı suyu çıkartmış. Her türlü masrafı kendi cebinden çıkartmış. Devlet buna karşılık ne yapıyor. En yüksek enerji faturasını üreticiye yolluyor. Ekonomiye katma değeri olmayan bir işletmeye elektriği siz 3 liraya veriyorsunuz çiftçiye 6 liraya. Amaç bu ülke insanının tarım yapmasını önlemek.
Yeni kampanya: "Her şeye rağmen üretim, daha fazla üretim"
Ülke teşkilatımızla birlikte yeni bir kampanya başlattık. Her şeye rağmen üretim, daha fazla üretim. Bizi yıldırmak için ne kadar uğraşsalar da, biz yolumuzda yürümeye devam edeceğiz.
"Türkiye'de hormon diye bir şey yok"
Son zamanlarda gündemde olan hormon tartışmaları hakkında görüşleriniz nelerdir?
Hormon meselesine de aynı açıdan yaklaşmak lazım. Konu ile alakasız insanlar, yaptıkları bilinçsiz açıklamalarla bu ülkeye verdikleri zararın farkında değiller. Biz tarım sektöründe çalışanlar, insan sağlığının ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz. Kendi ekmeğimiz için insan sağlığı ile oynamayız. Çünkü üretici aynı zamanda en büyük tüketicidir. Türkiye'de hormon diye bir şey yoktur. Türk insanının sağlık konusunda hassasiyetinden yararlanmak isteyen bir kaç ithalatçı firmanın para kazanması amaçlanıyor.
"Olayın üzerine gittik"
Eğer bu olayın üstüne gitmeseydik yakında pazarlarımız hormonsuz diye satılan ithal meyve ve sebzelerle dolup taşacaktı. Türk halkı da bu oyuna kanıp kendi üreticisinin değil, yabancı firmaların ürünlerini tüketecekti. Yasal yoldan çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu sorumsuz konuşmaları yapanlar hakkında kanuni işlem başlatılması için gerekli başvuruları yaptık. Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız da bu konuda bizimle aynı görüşte ve bu ürünlerin ülkeye girişine engel olundu. Gümrük kapılarına talimatlar verildi ve bu oyun bozuldu.
"Dokuz pilot bölgede çalışma yaptık"
Doğrudan Gelir Desteği hakkında yorumlarınız nelerdir?
Doğrudan Gelir Desteği ile ilgili 9 pilot bölgede çalışma yürüttük.Bu çalışmalarda, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı da yer aldı. Olumlu sonuçlar aldık ancak, bu sistem bütün Türkiye'yi kapsayacak şekilde genişletildiğinde bazı aksaklıklar yaşadık. Devlet imkanlarının yetersizliği ve çiftçinin bilgisizliği sistemin işleyişinde aksaklıklara yol açtı.
Türkiye'de 4 milyon 300 bin tarım işletmesi var
Sistem için yeni bir veri tabanı oluşturuldu. Türkiye'de 4 milyon 300 bin tarım işletmesi var ancak, sistemin veri tabanına giren ve Doğrudan Gelir Desteği sisteminden faydalanan işletme sayısı 2 milyon civarında. Geriye kalan 2 milyon 300 bin kişi Doğrudan Gelir Desteği'nden faydalanamadı.
"Sadece Doğrudan Gelir Desteği sistemi ile olmuyor "
Doğrudan Gelir Desteği üretimden bağımsız sosyal bir destek. Yabancı ülkelerde tek başına kullanılmıyor. Avrupa Birliği (AB) üreticisine hem sosyal destek hem de ürün bazında destek sağlıyor. Türkiye sadece Doğrudan Gelir Desteği sistemi ile tarımı destekleyemez bunun yanında ürün bazında desteklemenin de olması gerekir.
Program dayatılıyor
Peki neden sadece Doğrudan Gelir Desteği uygulanıyor?
Bu programı Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası Türkiye'ye dayatıyor. Tarım sektöründe yapılan bütün yanlışlar bu programda mevcut. Doğrudan Gelir Desteği ile destekle, diğer bütün destekleri kaldır. Niye onların kendi ülkelerindeki uygulamalarına bakmıyoruz?
"Kendilerine başka sömürgeler ararlar"
Her şeye rağmen biz üretmeye, daha çok üretmeye devam edeceğiz. Bu sıkıntılar geçer IMF, Dünya Bankası ülkemizin başından giderler kendilerine başka sömürgeler ararlar. Türkiye'nin yaşadığı son krizden sonra Sayın Kemal Derviş Beyle beraber bu ülkeye 25 milyar dolar para girmiş. Ben gittim bizzat sordum. Bu paranın ne kadarını tarım sektörüne verdiniz diye. En yetkili ağız Başbakan, Tarım ve Köyişleri Bakanı cevap verdi. Bir kuruş tarım sektörüne vermedik. (EÖ/BB)