Köyümüzü Boludan Gelen Askerler Yaktı
İster hükümetin geri dönüş programlarına katılsın, isterse kendi başlarına dönmeye kalkışsın, köylüler vali veya kaymakamlardan izin almadan evlerine dönemez. Bu izin çoğu zaman verilmemektedir. Geri dönüşe açık olan köylerin listesi kamuoyuna açık değildir. İnsan Hakları İzleme Komitesi, Diyarbakır'da "geri dönüş için uygun olan mezra ve köylerin listesi"nin bir kısmını elde etmeyi başardı. Tam olmayan bu listeyi veren köy muhtarı, listenin Diyarbakır Valiliği veya Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nce hazırlandığını belirtti. İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin bu iki merciiyle görüşme istekleri reddedilmiştir. İnsan Hakları İzleme Komitesi, 25 Ekim 2001 tarihinde Başbakanlığa yazdığı mektupta geri dönüşe açık olan köylerin tam listesini istedi, ancak herhangi bir yanıt almadı.
İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin görüşme yaptığı köylülerin hemen hemen tümü valilere, savcılara ve jandarma komutanlarına geri dönüş için birçok dilekçe vermiştir. Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği'nin (Göç-Der) örgütlediği kitlesel dilekçe verdikleri yanıtta, yetkililer yalnızca tekil ve kişisel dilekçelere yanıt vereceklerini belirtmişler. Ancak, tekil dilekçelere de pek yanıt verilmemektedir.
Şimdi valiler köylülerin matbu bir form kullanarak başvuru yapmalarını istiyorlar. Başvuru sahibi bir kutuyu işaretleyerek göç nedenini belirtmek durumundadır. Nedenler arasında "iş", "sağlık", "terör" gibi kategoriler var. Göç ettirilmiş kişilerin çoğunluğu kendi istekleri dışında jandarma tarafından göç ettirilmiştir. Ancak, bunu belirten bir seçenek yok.
Daha da kötüsü, formun yeni kopyaları köylülerin bir deklarasyon imzalamalarını gerekli kılıyor: "Köyümü terör baskısı nedeniyle terk ettim. Geri dönmek istiyorum. Köyümde terör baskısı kalmadığı için, devletten herhangi bir maddi talepte bulunmadan köyüme dönmek istiyorum." Düzcealan'ın eski sakinleri Şubat 2002'de Bitlis'in Tatvan ilçesi kaymakamına başvurmuşlar ve geri dönmek istediklerini belirtmişler. Kaymakam, geri dönebilmek için PKK bizi köyden ayrılmaya zorladı şeklinde bir ifade imzalamaları gerektiğini söylemiş. Köylüler, aslında kendilerini ayrılmaya zorlayanın devlet güçleri olduğunu belirtmektedirler. Bu baskıya rağmen köyde kalmaya çalıştılar. Ancak, yöredeki zırhlı bir Türk birliği Aralık 1993'te köylerini top ateşine tutmuş ve bu ateş sonucunda Kasım Çaçar adlı bir köylü hayatını kaybetmiştir. (1)
Köylüler, böylesi deklarasyonlar imzalayarak yasadışı ve zora dayalı göç ettirilme eylemlerinin resmi olarak hasır altı edilmesine ortak olmak istemiyorlar. Ayrıca, bu tür bir formu imzaladıkları takdirde, uğradıkları haksızlıklara karşı devletten tazminat isteme şansını kaybedeceklerini de biliyorlar. Aynı zamanda, formu imzalamanın cazibesi de güçlü. Formu imzalarlarsa, erken dönüşün önü açılabilir. İmzalamazlarsa, göç ettirilmiş kişilerle ilgili kayıtlardan silinebileceklerini, geri dönüş için devletten cüzi de olsa yardım almaktan yoksun kalacaklarını, belki de evlerine hiç gidemeyeceklerini biliyorlar.
1993'te güvenlik güçlerince yakılan K köylüsü Giyasettin G şunları söyledi: "Bu yıl geri dönmek istedik. Bazı köylüler geri gitti. Yetkililer form imzalamaları gerektiğini söylemişler. Köylerinin PKK tarafından yakıldığını belirten bir form imzalamak zorunda kalmışlar. Kaymakam onlara 'devlet yaptı derseniz, geri dönmenize izin vermeyeceğiz' demiş. Biz de dedik ki, 'koşul buysa, formu doldurmayacağız. Niye yalan söyleyelim? PKK değildi.'"
Hükümet yetkilileri, Dünya Bankası'nın prestijinin arkasına gizlenerek, köylülerin devleti köy yıkma sorumluluğundan kurtaracak belgeler imzalamalarını istemişlerdir. Bir köylü İnsan Hakları İzleme Komitesi'ne şunları anlattı:
Geçen yıl [Muş] valiliği [adı verilen yıkılan köylerin] muhtarlarını ve yaşlılarını çağırdı. Vali orada değildi, ancak bir çok memur vardı. Köyün orta yerinde evler yapacaklarını söylediler. Evler iki katlı olacak ve hayvanlar için ahır bölümü, tuvaleti, vs. olacak. Camimizi, okulu ve sağlık ocağını yeniden inşa edeceklerini söylediler. Dünya Bankası'nın GAP'a para vereceğini, köyün bu parayla inşa edileceğini belirttiler. Köyleri inşa edecekler ve bize bedava verecekler. Teröristler nedeniyle kaçtığımızı belirten matbu dilekçeler imzalattılar.(2)
Söz verilen yeniden inşa yapılmadı, ama verilen dilekçeler büyük bir olasılıkla hala dosyalarda tutuluyor olsa gerek.
Mardin yakınlarındaki D köyünden Veli V imza atmak için yapılan teşvikleri şöyle anlatıyor:
İçişleri Bakanlığına dilekçe yazdım. Diyarbakır emniyetinin terörle mücadele şubesi beni çağırdı. Bize vurmadılar. Çay verdiler ve PKK'nın hala köyü etkilediğini, bu yüzden geri dönmemin mümkün olmadığını belirten bir ifade imzalamamı istediler. İmzalamak istemediğimi söyledim. İmzalamak zorunda olduğumu söylediler. İmzalamazsam, daha sonra öldürülmekten veya 'ortadan kaybolmaktan' korktum. Bu nedenle imzaladım. Bu ifadenin bir kopyasını bana vermediler. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne gittim. Ellerinde ifadenin bir kopyası vardı, ama bana bir kopya vermediler.
Bu olay bu yıl oldu. Cumhurbaşkanına telgraf çektim, ama hala bir yanıt alamadım. Güvenlik nedeniyle gidemiyorsam, gidebilecek başka bir yer versinler dedim. Hala burada Diyarbakır'da yaşıyorum. Mardin Valiliği'ne gittim. Orada da, köyü PKK terörü nedeniyle terk ettiğimi belirten bir form imzalamam gerekiyormuş. Tabii ki, terörün çoğunu devlet yaptı. Gerekirse, bunu mahkemede de söyleyeceğim, çünkü gerçek bu. Daha sonraki davalarda hakkımı kaybederim diye, formu imzalamayı reddettim. Köyden otuz kişi formu imzaladı. Şu anda onlar camide yaşıyor ve tarlalarını ekip biçiyorlar. Ailelerini götüremiyorlar, çünkü ev yok. Bir kez köye gittim. Jandarma bana "Tekrar köye gelme, çünkü dilekçeyi istediğimiz gibi imzalamadın" dedi. Ben de dedim ki, "Tabii ki hakkımı arayacağım. Diğerleri haklarını almak istemiyorlar. Komutan, sen söyle bana. Köyü kim boşalttı?" Komutan bana "Diyarbakır'a geri git. Bir daha gelirsen dayak yersin." dedi.(3)
Diyarbakır'daki bir köyün muhtarı formlarla ilgili olarak yetkililerle köylüler arasındaki zıtlaşmayı şöyle açıkladı:
Bu yıl iki ay önce kaymakamla toplantı vardı. Tüm muhtarlar - yetmiş dokuz kişi - katıldı. Toplantıda, kaymakam formu dağıttı. Formu köyleri PKK yaktı şeklinde doldurursanız köyünüze geri dönersiniz dedi. Ben de gerçeği söylemek gerekir dedim. Kaymakam bana hakaret etti ve "pis muhtar, kokuyorsun" dedi. (4)
Diyarbakır'ın Kulp ilçesi F köyünden Tahsin T (5) öfkeliydi:
Sekiz yıldır evsizim. Köyüme dönebilmek için seksen yıl beklemek zorunda kalsam bile o formu imzalamayacağım. Köyümüzü yakanlar, Bolu'dan gelen askerlerdi. Bunu devletin emriyle yaptılar. Yetkililerin benim dilekçemi kabul etmelerini istiyorum. Onların hazırladığı dilekçeyi değil. Çünkü, kendi dilekçelerini Avrupa'ya karşı köyü biz yakmadık demek için kullanacaklar. (6)
25 Haziran 2002'de, Vedat Haran İnsan Hakları Derneği Diyarbakır şubesine resmi bir şikayette bulundu. Şikayetinde, Lice'den Diyarbakır'a giderken, bir kontrol noktasında jandarma tarafından otobüsten indirildiğini, köyu Arıklı'yı PKK'nın yaktığını belirten bir belge imzalatmak için baskı yapıldığını, bunu reddedince, jandarmanın tehdit ve zor kullanarak belgeyi kendisine imzalattığını belirtmiştir.(7)
Mardin'in Derik ilçesi köylerinden Bağarası köyü sakinleri evlerine geri dönmek için defalarca başvuruda bulunmuşlar. Temmuz 2002'de, Derik kaymakamının köylerinin PKK tarafından yakıldığını belirten belgeler imzaladıkları takdirde geri dönmelerine izin verileceğini söylemiştir. İmza atmayı reddeden köylüler 1993'te korucular ve askerler tarafından köylerinden atılmıştı.(8)
Mardin'deki Senarlı köyü sakinleri Ağustos 2002'de Göç-Der Diyarbakır şubesi başkanı avukat Serdar Talay'a geri dönüş için kaymakama dilekçeler verdiklerini belirtmişlerdir. Kaymakam, matbu dilekçe imzalamadıkları takdirde dönüş izni verilmeyeceğini söylemiş. Bunu reddetmeleri üzerine, dönüş izni verilmemiştir.(9)
Muş yakınlarındaki T köyünden Hasan H (10) jandarmanın 1993'te evini nasıl yaktığını ve beş köylüyü tarlalara götürüp nasıl öldürdüklerini ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Buna karşın, evine dönebilmek için devletin doğru olmayan beyanlarını imzalamıştır:
Muhtarımız yaklaşık olarak 1997'de resmi bir şikayette bulunmuş ve tutuklanmıştı. Beş ay cezaevinde kaldı. Tutuklanma nedeninin nasıl uydurulduğunu bilmiyorum, ama tutuklanma nedeni yaptığı şikayetti. Bize Kızılağaç jandarma komutanının 'devlete bu şekilde hakaret etme cesaretini nasıl buluyorsunuz?' dediğini anlattı. Dilekçeyi doldurdum - hatta bizi teröristler yaktı dedim. Ama hala bir sonuç almadım. (11)
Siirt'in Pervari ilçesi köylerinden Ulusu ve İnceler 1990'da boşaltılmıştı. Bu köylerden yetmiş üç aile geri dönmek için Siirt valiliğine sekiz dilekçe verdiklerini, ancak hiç birine yanıt almadıklarını belirmiştir. 20 Mart 2002'de verdikleri en son dilekçelerine şu yanıt verilmiştir: "Adı geçen köylerin yerleşime uygun olup olmadıkları hususundaki araştırmalar devam etmektedir." (12) 1994'te Tunceli'de 151 köy ve 800 mezra zorla boşaltılmıştı. 2001'de, vali otuz köyün dönüşüne izin vermiştir. 2002'de yirmi köyün daha geri dönmesine izin verildi. Haziran 2002'de, mahalli baro teşkilatı 166 ailenin otuz bir köye geri dönüşü için izin istemiş, fakat bunlardan yalnızca dördüne izin verilmiştir.(13)
Olumlu gelişmelerden de söz edilebilir. Bazı valiler geçici geri dönüş programları hazırlamıştır. Bunlardan bazılarında, geri dönen köylülere yardım etmek için, inşaat malzemesi sağlama düzenlemeleri de mevcuttur. Maalesef, bu programların uygulanması kısmidir ve şeffaf olmayan yöntemler içermektedir. Bunun bir örneği, Muş valiliğinin köylülere dağıttığı "Köye dönüş projesine ait şartname"dir. Köylüler yardım önerisini memnuniyetle karşıladılar, ancak "şartnamenin" bazı koşullarını makul bulmadılar ve bunların bir kopyasını İnsan Hakları İzleme Komitesine verdiler. Şartnameye göre, köylüler temel üstüne kadar inşaat yapacaklar. "Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Komisyonu" demir, çimento ve briket yardımı yapılıp yapılmayacağına bundan sonra karar verecektir. Şartname, komisyonun hangi kıstaslara göre karar vereceğini belirtmemektedir. Aşırı derecede yoksul köylüler için, böylesi bir düzenleme büyük kumar demektir. Çünkü, kazı yapmak ve temel atmak için ciddi harcamalar yapacaklar (herhalde de su, elektrik ve kanalizasyon döşeyecekler). Tüm bunlar da, mülkiyeti kendilerine ait olmayan arazide ve binanın geri kalan kısmı için yardım garantisi olmadan yapılacaktır. Ayrıca, kapı, pencere, merdiven, banyo, tesisat, çatı, vs konusunda herhangi bir hüküm getirmeyerek, şartname ev sahibi olacak kişilerin omzuna önemli masraflar yıkmaktadır. Muş valisinin daha önce verip yerine getirilmediği vaatler nedeniyle, köylülerin bu türden spekülatif bir girişime karşı duydukları güven daha da azalmaktadır.
Şartname, köylülerin bedava emek gücü sağlayacaklarını varsaymaktadır. Bu varsayım, geri dönüş projeleriyle ilgili iş bölümü konusunda yetkililerin sahip olduğu düşüncelerin ortak özelliğidir. TSBD başkanı da Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi için pilot programı hazırlıklarında TSBD'nin köylülerin ücretsiz emek gücü sağlayacaklarının varsaydığını belirtmiştir. Bu hükümet için uygun bir tasarruf olabilir. Fakat, köylülerin devlet görevlilerinin yasadışı eylemlerinden kaynaklanan bir durumu düzeltmek için zaman ve çaba harcamalarını (hem de belki sağlık ve kaza sigortası olmadan) beklemek hiç de makul değildir. Bazı yetkililer, yalnızca malzeme sağlanmasını devletin tüm maliyeti kaldıramayacağı noktasından hareket etmektedirler. Ayrıca, köylülerin köyde ev inşa ettirip şehirlerde yaşamaya devam etmeleri riskine karşı bir sigorta olarak görmektedirler.
Bu "yolsuzluk" kuşkusu, Muş şartnamesinde valinin mülke el koyabilme hakkı olduğunu belirten hükümde açıkça görülmektedir. Şartnamenin 8nci maddesi evin sahipleri tarafından inşa edileceğini ve sahiplerin o evde yaşayacaklarını belirtmektedir. Mülk başka amaçla kullanılırsa (herhalde, kiraya verilirse veya evde geçici olarak yaşanırsa), ev sahibi faiziyle birlikte sağlanan malzemelerin masraflarını ödeyinceye kadar valilik eve el koyabilir.
Başka illerdeki köylüler bazı valilerin çimento ve briket, bazılarının ise kapı ve pencere sağladıklarını belirtmektedirler. Bu valiler de köylülerin bedava emek gücü koymalarını beklemektedirler. İnsan Hakları İzleme Komitesi'ne verilen bilgilere göre, bazı köylerde, örneğin Diyarbakır'ın Şaklat köyünde, yalnızca yetkililerin tuttuğu köylüler malzeme yardımı almıştır. Bazı köylülerin malzeme karşılığı boş kağıtlar imzalamaları istenmiş, bazılarına ise söz verilen malzeme teslim edilmemiştir.
Göç ettirme sırasında, devlet yetkilileri Türk yasalarında mevcut olan ve nüfus intikaliyle ilgili hükümlere başvurmamıştır. 285 sayılı kararname (yukarıda yerli ve uluslararası hukuk bölümüne bakınız) olağanüstü hal bölge valisine bu konuda yetki vermektedir. Ancak, İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin görüştüğü köylülerin hiç birisinde bu yetkiye dayanılarak göç ettirildiklerini belirten belge bulunmamaktadır. Böylesi bir belge, en azından, köylülere yasal ve idari bir statü, ayrıca mali yardım ve konutlandırma hakları sağlayabilirdi.(14)
Devlet bu yetkisini kullanmak yerine, göç ettirmeyi tamamen keyfi bir şekilde ve yasaların dışında gerçekleştirmeyi yeğlemiştir. Valiler şimdi geri dönüş surecini aynı şekilde yönetmektedirler. İleride dava açma hakkına neden olabilecek herhangi bir idari tasarrufta bulunmak istemiyorlar. Köylülere verilen geri dönüş izni hep sözlü olarak verilmektedir.
Bu durum, şehirlerdeki sivil yaşamdan dönüp jandarmanın hüküm sürdüğü askerileşmiş kırsal ortama varan köylüler için sorun yaratmaktadır. İHD Van şubesi yönetim kurulu üyesi avukat Abdulvahap Ertan İnsan Hakları İzleme Komitesi'ne şunları anlatmıştır:
Burada, köyüne girme isteği yazılı olarak reddedilen herhangi bir kimseyi göremezsiniz. Burada köye dönme izni verilebilir, ama mezralara değil. Valiler köylülerin geri dönmesini isteyebilir, ama askerler dönmelerini istemiyor. Tatvan bölgesinde bunun örnekleri var. Orada, vali dönüş izni verdi, ama askerler bunu kabul etmedi. İnsan köylerine geri dönemiyor. İşin gerçeği bu. Sonuçtan emin olmadıkları sürece, bu işe zaman ve çaba harcayamayacak kadar yoksullar. Askerler de onların geri dönüşüne izin şimdilik vermiyor zaten.(15)
Dipnotlar
1 Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Raporu, Ocak-Mart 2002.
2 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, ad saklı tutulmuştur. Muş, 28 Haziran 2001.
3 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Diyarbakır, 22 Haziran 2001.
4 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Diyarbakır, 23 Haziran 2001.
5 Güvenlik nedeniyle, görüşmecinin adı saklı tutulmuştur.
6 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Diyarbakır, 6 Temmuz 2001.
7 "İnsan Hakları İhlalleri Haziran 2002 Bilançosu", İnsan Hakları Derneği Diyarbakır şubesi yayını. s. 6.
8 Ahmet Birgül, "'Köyümüzü PKK yaktı' derseniz!" Özgür Politika, 19 Temmuz 2002.
9 İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin Serdar Talay ile telefon görüşmesi, 3 Eylül 2002.
10 Güvenlik nedeniyle görüşülen kişinin adı saklı tutulmuştur.
11 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Muş, 28 Haziran 2001.
12 "Geri dönüşü engelleme projesi", Özgür Politika, 14 Nisan 2002.
13 Cumhuriyet, 18 Haziran 2002
14 Göç ettirilmiş kişilere şehirlerde kanıt sağlama girişimleri yapılmış, ancak bu girişimler esas olarak koruculuk sistemine katıldıkları için göç etmek zorunda kalan ve bu nedenle PKK saldırılarına hedef olan kişiler lehine olmuştur. Yukarıda Belediyelerin Zorluğu Azaltma Çabaları bölümünde ele alınan ve Van dışında kurulan Yalım Erez Konutları kısmına bakınız.
15 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Van, 30 Haziran 2001. (NK/BB)